The end is the end.
Kai doğruldu ve ona baktı.
Luhan kafasını yavaşça indirdi ve güzel gözlerini masanın üstündeki kitaba dikti.
‘’Söylediğim gibi, 14 yaşından sonra istediğim liseye okuyabilmek için yurda gitmek zorunda kaldım. ‘’ Luhan’ın büyük gözleri sulanmıştı. ‘’Yurt müdürü bana odada tek olduğumu söylemişti. Ancak odaya girdiğim anda fark ettim ki ben o odada tek değildim.’’ Derin nefes aldı. ‘’ Yurt odasına yalnızca 2 günde bir gelen bir oda arkadaşım vardı. Gelmemesinin sebebi, her gece kulüplere gitmesi ve en az 2 kadın becermesiydi. Aslında onun için erkek veya kadın fark etmiyordu. Tek amacı zevk almaktı.’’ Luhan gözlerini yavaşça kapadı, kirpikleri yanağını gölgeledi. ‘’Onu tanıdığımda bunu bilmiyordum. Tanıştığımız zaman bana çok iyi davranmıştı. Bir sorunum olduğunda bana yardımcı olurdu. Ve… Bende ona…’’ Luhan derin bir nefes daha alıp verdi. ‘’…Aşık oldum.’’ Kai’nin çikolata kahvesi gözlerine baktı. ‘’Onun adı Sehun’du.’’
Kai Luhan’ın masum gözlerindeki acıyı görebiliyordu.
‘’Sehun her zaman bana karşı çok nazikti. Bir problem olduğunda bana yardım ederdi. Bana hep gülümserdi, kızgın olduğunu bile belli etmezdi. Benim için bir melek gibiydi.’’ Yüzünde minik bir tebessüm oluşmuştu. ‘’ Aradan aylar geçti, oldukça iyi anlaşıyorduk. Ve Sehun, bana beni sevdiğini söyledi. Beni öptü. Bende ona ondan hoşlandığımı söyledim ve çıkmaya başladık.’’ Luhan’ın gözleri buğulanmıştı. ‘’İlk deneyimimi onunla yaşadım. Ve daha sonra anladım ki… Sehun aslında bir melek değil, cehennemden bana acı çektirmek için gönderilmiş bir şeytandı. Sevişince hiçbir şeyi görmüyor ve hiç kimseyi umursamıyordu. Çok canımı yakıyordu ve canımın yanması da umrunda değildi.’’ Elini yavaşça masaya koydu. ‘’Birkaç ay sonra, beni dövmeye başladı. Her tarafım…’’ Luhan’ın gözünden bir damla düştü. ‘’… Yara, morluk ve şişliklerle doluydu.’’
Kai şaşkınlık içinde onu dinleyip içinden Sehun’a saydırırken Luhan hızlı bir şekilde kısa kollu tişörtünü çıkardı. Kai’nin şaşkınlığı, beyaz tenin üstündeki iyileşmiş pembe yara izlerini görünce daha da büyümüştü.
Luhan’ın pürüzsüz vücudunda bir sürü yara izi vardı ve bunlar Sehun’un eseriydi.
‘’Beni dövdükten sonra… Bana zorla sahip oluyordu.’’ Luhan yumuşak hareketlerle tişörtünü giydi.
Kai inanamıyordu. O çocuk Luhan gibi temiz ve saf birine nasıl zarar verebilirdi?
‘’Neden… Yurttan ayrılmadın?’’diye sordu yumuşak bir sesle.
Luhan durdu ve ona garip garip baktı.
‘’Çünkü… Onu seviyordum. Bana her ne kadar zarar vermiş olsa da, her ne kadar canımı yakmış olsa da, her ne kadar psikolojimi felç etmiş olsa da…’’ Luhan duraksadı. ‘’Onu seviyordum Kai…’’
‘’…’’
‘’Ama… O beni hiçbir zaman sevmedi. Bana yalan söyledi. Ben onun gözünde yalnızca bir oyuncaktım. Bir zevk oyuncağı.’’
‘’…’’
‘’Sehun, arada sırada eve kız da getirirdi. Ve gözümün önünde onunla sevişirdi. Ağlamamı umursamazdı.’’
Kai Luhan’ın yaşadıklarına inanamıyordu. Her türlü acıyı tatmıştı.
‘’Bir kere, 1 hafta boyunca yurda gelmedi. Ve bende o zaman aralığında yurttan ayrıldım. Sehun’u da bir daha görmedim. Yaklaşık 3 yıl oldu. Eğer umrunda olsaydım, şuana dek gelip beni bulurdu, değil mi?’’
‘’…’’ Kai suskundu. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu.
‘’Evet, işte bu kadar…’’
‘’…’’
Luhan ona baktı. ‘’Bana sevişmenin ve öpüşmenin ne amaçla yapıldığını sormuştun,’’dedi, ‘’Cevabını bildiğini biliyorum Kai. Cevap aşk, değil mi?’’
Kai evet anlamında kafasını salladı.
‘’Hayır,’’dedi Luhan birden, ‘’Yanılıyorsun. Ne yazık ki aşk yanlış cevap.’’
‘’…’’
‘’İnsanlar aşık oldukları için yada aşklarını birbirlerine göstermek için öpüşmezler.’’ Kai onu dinlemeye devam etti. ‘’Sana örnek bile verebilirim. Örnek, Sehun.’’ Luhan’ın gözlerinde çok büyük bir nefret vardı. ‘’Sehun da benimle öpüşürdü ancak beni sevdiği için değil, yalnızca öpmek için. Duygulu bir şekilde asla yapmazdı bunu.’’
‘’…’’
Luhan ona yavaşça gülümsedi. Onun gülümsemesini gören Kai canının yandığını hissetti. Nasıl yapıyordu bunu? Onca acıyı çekmesine rağmen… Hala gülümsemeyi… Nasıl beceriyordu?
‘’Artık her şeyi biliyorsun Kai,’’dedi Luhan gülümsemeye devam ederek.
‘’…’’ Kai de karşılık olarak gülümsedi.
***
Ertesi gün Kai Luhan’ın evine gitmişti ve milyar kez şaşkınlığa uğramıştı.
Ev bir şato kadar genişti!
2 saat boyunca ödev yaptıktan sonra Luhan ona evi dolaştırdı ve bu gece orada kalmasını istedi.
Kai’nin cevabı tabii ki evet olmuştu.
Akşam yemeğini yedikten sonra beraber odalara gittiler. Luhan kendi odasının yanındaki kocaman odayı gösterdi.
‘’Evet, Kai, burada uyuyabilirsin. Hem geniş, hemde rahat. Üşürsen buradaki klimayı da açabilirsin ve bu dolapta da bir sürü battaniye var.’’ Kai gülümseyerek karşılık verirken Luhan’ın ne kadar misafirperver olduğunu düşündü.
Yatağa yerleştikten sonra Luhan lambayı kapadı.
‘’Bir şeye ihtiyacın olursa yanıma gelebilirsin.’’
‘’Teşekkür ederim.’’ Kai sırıttı. Luhan’da gülümsedikten sonra kapıyı kapadı ve içeri gitti.
Ancak Kai uyuyamıyordu. Luhan’ın 5 metre ötesindeki odada olması düşüncesi onu daha da huzursuz ediyordu ve karnındaki ağrı artıyordu.
Ellerini kafasının altına sıkıştırıp düşündü. İnsanlar Luhan’ı tanımıyorlardı. Ve tanımadan önyargıyla yaklaşmaya çalışıyorlardı.
Kai düşünmeye devam ederken uyuyakalmıştı.
***
Kai tam uykunun en derin yerine sürüklenecekti ki birden bir çığlık duydu ve hızla doğruldu. Bu çığlık Luhan’a aitti.
Kai hızlı bir şekilde yataktan kalkıp içeri koştu. Kapıyı açtı ve odaya girdi. Luhan yatakta oturmuş hıçkırarak ağlıyordu.
Kai onun yanına gitti ve yatağa oturdu.
‘’L-Luhan, iyi misin?!’’
Ve o sırada Luhan kollarını kaldırıp Kai’ye sarıldı.
Esmer çocuk ne yapacağını bilmeden duruyordu. Luhan’ın sıcak kolları vücudunu sarmıştı.
‘’K-kabus gördüm,’’dedi çocuk titreyerek. Kai de kollarını kaldırdı ve ona sarıldı. Ona sarılmak çok ama çok iyi hissettiriyordu.
‘’Şimdi iyi misin?’’diye sordu ona. Luhan ağzını onun omzuna dayamıştı.
‘’Evet…’’dedi. Ancak ağlamaya devam ediyordu. Kai yavaşça geri çekildi ve onun gözyaşlarını yavaşça sildi.
‘’Ağlamanı istemiyorum,’’diye mırıldandı ona, ‘’Ağlama lütfen.’’ Hafifçe gülümsedi.
‘’… Peki.’’ Luhan kızarmış burnunu çekti.
‘’…’’
‘’…’’
‘’… İyi geceler.’’ Kai tam yataktan kalkacaktı ki Luhan onun kolunu tuttu.
‘’Kai! Gitme! B-ben… Ko-korkuyorum…’’
Kai şaşkınlıktan ölecek gibiydi ve üstelik bu rüya da DEĞİLDİ.
‘’H-ha?’’
‘’Yanımda… Uyur musun?’’ Kai’nin gözleri Kyungsoo’nun gözleri gibi kocaman olmuştu.
‘’Y-yanında mı?’’
‘’… Evet…’’
‘’…’’
‘’Lütfen?’’ Buğulanmış, kızarık ve sevimli gözleriyle Kai’yi adeta büyülüyordu.
‘’… Peki.’’ Luhan yavaşça yana kaydı ve Kai’ye yer açtı. Esmer çocuk yastığa kafasını koyup gözlerini ona diktiğinde yastıktan yayılan kokuyu duydu. Luhan’ın kokusu.
Hala hıçkırmaya devam eden çocuğun belini eliyle yavaşça okşadı. Ta ki Luhan uyuyana kadar.
Kai uyuyamadı. 2 saat boyunca onu izledi. Luhan şuan da o kadar savunmasız bir haldeydi ki. Üstelik bu sefer rüya da değildi. Sıcaklığı gerçekti. Ellerinin altındaki teni gerçekti.
Kai ona yavaşça yaklaştı ve parmak ucuyla yumuşak dudaklarına dokundu. Buz gibi olan ellerini anında ısıtmışlardı.
Kai ona yaklaşmaya devam etti. Bunu yapabilirdi. Luhan şuanda uyuyordu ve uyanınca hiçbir şeyi fark etmeyecekti.
Dolgun dudaklarını onun pembe ve sımsıcak dudaklarına bastırdı. Tam 10 saniye boyunca.
Öyle çok büyük bir öpücük değildi ama önemli olan onun dudaklarına dokunmuş olmasıydı.
Kai yavaşça geri çekildi ve uyuyan çocuğun kulağına doğru eğilip,
‘’Seni seviyorum,’’diye fısıldadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going to Hell
Fanfiction*Tanıtım* O yalnızdı. Dışlanıyordu. Nedenini ise kimse bilmiyordu. Dışlama ve insanlardan uzak durma sebebi ise onlardan farklı olması ve insanların önyargılı olmasıydı. Canının yanmasından korkuyordu. Yine aynı acıları yaşamaktan korkuyordu. Karanl...