Somebody mixed my medicine.
Geniş ve beyaz odaya vuran ışık uyanmaya başlayan Kai’nin gözlerini kamaştırmıştı. Esmer tenli çocuk yumuşak yorganın altından kafasını kaldırdı ve kafasını göğsüne bastırmış olanı Luhan’ı gördü.
Gece. Onunla. Birlikte. Uyumuştu.
Kai elini kaldırıp onun pürüzsüz yüzüne dokundu. Küçük ağzı açıktı ve yavaş yavaş nefes alıp veriyordu. Kai onun nefesini yüzünde hissetti. Çok tatlıydı.
Yorganı üstünden itip yavaşça geri çekildi, Luhan’ın kafası yavaşça yastığa düştü. Kai onun yüzünün her yerini ezberlemek istercesine inceledi.
Birkaç dakika sonra Luhan gözlerini rahatsızca kırptı ve uzun kirpikleri yanağını gölgeledi. Kısık sesle homurdandı.
Onun homurdanmasını duyan Kai o bakmaya devam etti. Luhan fazla büyüleyiciydi. Tanrı onu boş zamanında özene bezene yaratmış olmalıydı. Uykudan dolayı kızarmış olan gözleriyle şaşkınca ona bakıyordu. Kai gülümsedi.
"Günaydın Luhan,"diye mırıldandı. Luhan hafifçe gülümsedi.
"Günaydın Kai." Sesi çatlak çatlaktı. Derin bir nefes aldı. " Dün gece iyi uyudun mu?"
Kai içinden, "Tahmin bile edemezsin,"diye geçirirken,
"Evet,"diye cevapladı.
Luhan şımarık bir biçimde gülümsedikten sonra yanakları kıpkırmızı oldu. Kai onun ne düşündüğünü merak ediyordu. Gülümsemekle yetindi. Şaşkınlıkla onu izlerken, Luhan yataktan kalktı ve geniş dolaba doğru yürüdü. Kai kendini sevişme gününün ertesi sabahındaymış gibi hissetmişti. Bu düşünceyle kızardı.
Luhan üstündeki tişörtü değiştirmek için çıkarırken, Kai onun yara izlerini tekrar gördü. Tek kelimeyle... Berbattılar. Kai onun anlattıklarını tekrar gözden geçirdi. Sehun... Ve Luhan'a acımasızca yaptıkları. Bu resmen işkenceydi. Bu minicik çocuğun canını nasıl yakmış olabilirdi?
O sırada minik çocuk üstünü değiştirdikten sonra odadan çıktı ve Kai odayla baş başa kaldı.
***
Ertesi gün oldukça sakin geçmişti. Luhan sakince kitap okurken, Kai arka sıradaki Tao ve Yumi'yle konuşuyordu.
‘’Ödeviniz bitti mi?’’diye sordu Tao Kai’ye, ‘’ 1 hafta kaldı.’’
‘’Hayır,’’dedi Kai yavaşça, ‘’Sadece birkaç kısım kaldı onları da bugün yada bitiririz sanırım. Değil mi Luhan?’’
Luhan küçük kafasını çevirip arkadaki sıraya baktı.
Kai Tao ve Yumi’nin bakışlarını görebiliyordu. Korkmuş. İrkilmiş. Luhan tıpkı bir canavarmış gibi davranıyorlardı.
Luhan dikkatle Tao ve Yumi’yi inceledi. Daha sonra,
‘’Evet,’’diye mırıldandı. Ses tonu fazla ciddiydi. Kai yandan onu izliyordu.
‘’…’’
‘’Öyle işte,’’diye mırıldandı Kai. Tao gülümsedi.
‘’Ya sizinki?’’
‘’Bitti, bugün teslim edeceğim.’’
‘’İyiymiş.’’ Kai gülümsedi.
***
Taemin o gün çok dalgındı. Hastaneye ve okula da gitmemişti. Başı çok ağrıyordu.
Yatağında huzursuzca döndü. Kai’nin arkadaşının görüntüsü aklından çıkmıyordu. O sevimli yüz… Bir erkek nasıl bu kadar güzel ve büyüleyici olabilirdi?
Ancak büyüleyici görüntüsünün altında büyük bir soğukluk vardı. Taemin onun güzel gözlerinin ardında buz gibi esen bir rüzgârın olduğunu fark etmişti.
Peki ya davranışları? Luhan’la yakınlaşıp arkadaş olmak istese Luhan kabul eder miydi acaba? Kai’le arkadaş olduysa pekala Taemin’le de olurdu.
Taemin Kai’den daha arkadaş canlısıydı. Kai’nin anlaşabildiği az sayıda insan vardı çünkü o sertti. İftira, yalan veya haksızlık gibi şeylere katlanamazdı. Sürekli kavga ederdi.
Ancak Taemin umursamazdı. Yapılan şeyler onu ilgilendirmezdi. Bu yüzden insanlarla iyi anlaşıyordu.
Uzun saçlı çocuk gözlerini kapamış düşünürken birden aşağıda kapı çaldı. Taemin yavaşça yataktan kalktı ve hızlı bir şekilde merdivenlerden indi.
Kapıyı açtığındaysa büyük bir şaşkınlığa uğramıştı. Bu Kai’nin arkadaşı Luhan’dı. Kaç gündür aklından çıkmayan çocuk.
Luhan onu görünce daha da şaşırmıştı. Gözleri kocaman olmuştu.
‘’M-merhaba?’’dedi Taemin soru sorar gibi. Luhan onun yüzüne bön bön baktı.
‘’…Selam.’’ Kafasını aşağı indirdi, yumuşak yanaklarının üstü pembe pembe olmuştu. ‘’Kai… Eve geldi mi?’’
Taemin şaşkınca ona baktı.
‘’Okuldan saat kaçta çıktığını bilmiyorum.’’ Parmağını dudağına koydu. ‘’Çünkü ben normalde bu saatlerde okulda oluyorum.’’
‘’Im.’’ Luhan bakışlarını kaçırmış bir şekilde konuşuyordu. ‘’Ben… 1 saat sonra gelirim o halde.’’ Tam arkasını dönüp gidecekti ki Taemin elini uzatıp onun kolunu tuttu. Ve Luhan’la yüz yüze gelmişlerdi.
Luhan bu yakınlıkla şok olmuş bir halde onun yüzüne bakarken Taemin hızlı hızlı soluyordu. Sarışın çocuk onun tatlı nefesini yüzünde hissediyordu.
Taemin yavaşça geri çekildi.
‘’Ü-üzgünüm. Ama… Geri gitmene gerek yok, Jongin birazdan gelir, onun odasında bekleyebilirsin.’’
‘’B-ben daha sonra da gelebilirim.’’
‘’Hayır, lütfen burada bekle. Az sonra gelecektir.’’
Luhan ikilem arasında kalmıştı.
‘’…Peki,’’dedi en sonunda.
Taemin Luhan’ın içeriye girmesi için kapıyı açtı. Luhan yavaşça içeri girdi, ayakkabılarını çıkarırken Taemin’de onun sırt çantasını almıştı. İçeriye yürüdükten sonra,
‘’Oturma odasında da bekleyebilirsin istersen,’’diye mırıldandı. Luhan hiç itiraz etmeden,
‘’Peki,’’dedi.
Taemin’in tahmin ettiği gibi olmuştu. Luhan soğuktu. Hemde çok soğuk.
Luhan odaya girdikten sonra yavaşça koltuğa oturdu ve ifadesizce beyaz duvara baktı. Taemin onun duvar rafındaki kitapları saymaya başladığını var sayıyordu.
‘’… Sen kaç yaşındasın?’’diye sordu. Aslında bu soru tam bir aptallıktan ibaretti. Luhan ve Kai aynı sınıftaydılar, Kai 18 yaşında olduğuna göre Luhan da-
‘’19,’’dedi Luhan.
‘’?’’
‘’Okula bir sene geç başladım, o yüzden.’’ Ve geri çekilip kitaplara bakmaya devam etti, utanıyormuş gibi bir hali vardı.
‘’…Kitap okumayı sever misin?’’diye sordu Taemin. Çocuk kafasını çevirip tekrar ona baktı, çok sevimliydi.
‘’Evet,’’diye basit bir şekilde cevapladı Luhan.
‘’En çok hangi tür mesela?’’ (Taemin fazla zorlama aşkım sen benimsin asdkgafdş)
‘’Hım… Polisiye romanlar ve mangaları okumayı severim.’’ Luhan parmağını ağzına götürdü.
Taemin gülümsedi. ‘’Anime izlemeyi de seviyorsundur kesin?’’
‘’Zamanım olursa evet.’’
‘’Hangi animeleri seviyorsun?’’
‘’Naruto… Death Note… Hm… Shingeki no Kyojin?’’ Luhan ona bakmaya
devam etti. Taemin onun yanına oturdu ve onun gözlerinin içine baktı.
‘’Bende anime izlemeyi çok severim.’’
***
Kai Tao yüzünden eve geç kalmıştı ve öfkeden adeta kuduruyordu. Luhan’ı çok bekletmişti.
Eve aceleyle girdiğinde tanıdık bir gülüş duydu. Taemin?
Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde Luhan’la konuşan Taemin’i gördü. Ve… Luhan gülümsüyordu. İçten bir şekilde.
‘’…’’ Onu gören Luhan kafasını çevirdi.
‘’Merhaba Kai.’’
Kai ölmek istiyordu. İçinde… İğrenç bir his vardı. Kıskançlık hissi.
‘’ Merhaba…’’
‘’Merhaba Jongin.’’ Taemin ona baktığında gözlerini kıstı. Kazandım dermiş gibi bir ifadesi vardı. İğrenç bir ifadeydi bu.
‘’Geç kaldığım için üzgünüm, Tao beni bir yere götürdü.’’
Luhan gülümsedi. Tüm içtenliğiyle. Sevimliliğinden bir şey kaybetmemişti.
‘’Sorun değil, bende Taemin’le sohbet ettim.’’
Taemin gülümsedi. Gene pis bir şekilde.
‘’…’’
‘’Taemin, odadan çıkarsan sevinirim, ders çalışacağız.’’
‘’… Sonra görüşürüz Luhan,’’dedi Taemin, Luhan ona yavaşça gülümsedi. Uzun saçlı çocuk Kai’nin yanından geçerken omzuna çarptı.
Neyin rekabetiydi bu?
Kai kapıyı kapadı ve sandalyeye oturdu. Luhan da kalkıp yanına yerleşmişti.
‘’Neyin var?’’diye sordu Kai’ye.
Kai kafasını kaldırıp ona baktı.
‘’Ben iyiyim, asıl senin neyin var?’’
Luhan şaşırmıştı. ‘’Ne demeye çalışıyorsun?’’
‘’…Bir şey demeye çalışmıyorum.’’
‘’…’’
Kitabını çıkartıp masaya koyarken Luhan yavaşça ona yaklaştı. Yüzleri birbirine çok yakındı. Luhan’ın muhteşem kokan nefesini cildinde hissedebiliyordu.
‘’N-ne oldu?’’ Minik çocuk elini uzatıp onun elinin üstüne koydu.
‘’K-Kai…’’ Yüzleri çok yakındı. ‘’Sanırım ben… Aşık oldum.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going to Hell
Fanfiction*Tanıtım* O yalnızdı. Dışlanıyordu. Nedenini ise kimse bilmiyordu. Dışlama ve insanlardan uzak durma sebebi ise onlardan farklı olması ve insanların önyargılı olmasıydı. Canının yanmasından korkuyordu. Yine aynı acıları yaşamaktan korkuyordu. Karanl...