Whoa, I said I love you?!
Kyungsoo havasız kalmış odadaki yumuşak yatakta yatarken birden uyandı. Gözlerini açamamıştı, ne olduğunu ve ne bok yediğini de hatırlayamıyordu.
Ellerini bilinçsizce vücıdunda gezdirirken birden çıplak olduğunu fark etti.
Pekala, bu sorun değildi çünkü geceleri boxer’la uyurdu.
Ve birden belinde sıcak bir şey olduğunu gördü. Bu bir koldu. Beyaz tene sahip bir kol.
Dün gece ne olmuştu? Ve… Bu kol kime aitti?
Kafasını yavaşça çevirip baktı.
‘’S-Sehun…’’ Şaşkınlığa uğramıştı.
Bu Sehun’du.
Sehun mu?
Çocuğun kapalı gözlerini gördü.
‘’Sehun?’’diye fısıldadı bilinçsizce.
‘’…’’ Sehun kapalı gözkapaklarını birden açınca, Kyungsoo korkup,
‘’HIAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!’’diye bağırdı.
Sehun da bağıran Kyungsoo’yu görünce korkup bağırdı.
‘’HIAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAA!’’
‘’NEDEN BAĞIRIYORSUN?!’’diye bağırdı Kyungsoo.
‘’ÇÜNKÜ SENDE BANA BAĞIRDIN!’’ dedi Sehun korkuyla.
‘’TAMAM, BAĞIRMAYI KES!’’
Sehun yavaşça sustu ve onun gözlerinin içine bakmaya devam etti.
Şeytanların cehennemden aşırdıkları alevin sıcaklığıyla ısınmış elleri Kyungsoo’nun beline dolanmış halde duruyordu.
Kyungsoo doğrulmak için kalçasını kaldırmak istedi ancak bu canını yakmıştı. Hemde çok yakmıştı.
‘’Agh!’’ Yatağa yeniden geri yattı. ‘’Ah… İyi hissetmiyorum.’’
‘’Planımız işlemedi,’’dedi Sehun birden.
Kyungsoo kafasını çevirip onun yüzüne tekrardan baktı. Tek düşündüğü bu muydu yani? İblis.
‘’… Kai nerede?’’diye sordu kısık bir sesle. Elini kaldırıp saçlarını düzeltti.
Sehun üşüdüğünü hissedip ince çarşafı üstüne çekti. ‘’Muhtemelen büyük bir baş ağrısıyla şuan yatağında uyuyordur.’’
‘’Burası neresi?’’diye sordu Kyungsoo tekrardan.
‘’Dün akşamki barın VIP odalarından biri.’’ Sehun yumuşak bir ses tonuyla cevapladı.
Kyungsoo gözlerinin kapatıp kolunu üstüne koydu. Daha sonra derin bir nefes alıp bıraktı.
‘’Seni seviyorum…’’
Bu iki sözcük, dünden beri Sehun’un kulağında çınlayan tek şeydi.
‘’Dün gece ne oldu?’’diye sordu Kyungsoo birden, ‘’Hiçbir şey hatırlamıyorum.’’
Hayal kırıklığı. Sehun hayatında ilk kez bu duygunun tadını almıştı.
‘’Hiçbir şey hatırlamıyor musun?’’diye sordu şaşkınlıkla.
Kyungsoo’nun yüz ifadesi çok sertti. Ciddiydi. Sehun böyle bir şeyin olacağını tahmin etmesi gerekiyordu.
‘’Kai’nin lanet olası tekilalarını içtim. Ah… Ben…’’Kyungsoo alnını ovdu. ‘’Başım çok ağrıyor…’’
‘’Ne yaptığımızı da merak ediyorsun, değil mi Kyungsoo?’’diye sordu Sehun, ‘’Yada şuan neden yanında olduğumu?’’
‘’…’’ Koca gözlü çocuk yalnızca dinledi.
Sehun elini uzatıp onun göğsünü okşadı.
‘’Neden ikimizin de çıplak olduğunu?’’
‘’…’’ Kyungsoo’nun gözleri daha da büyüdü.
‘’Seviştik Kyungsoo,’’dedi Sehun, ‘’Seviştik.’’
Karşısındaki kahverengi saçlı çocuğun gözleri olduğundan daha da büyümüştü. O büyük şaşkınlık ifadesi güzel gözlerden çok iyi okunuyordu.
Elini kaldırdı ve Sehun’un elini itti.
‘’Çek elini üzerimden.’’
Sehun şuanda 2. hayal kırıklığı duygusunun şokunu yaşıyordu. Bu hise karşı artık bağışıklık kazanmaya başlamıştı.
‘’Benimle seks yapmak isteyen sendin, Kyungsoo,’’dedi Sehun.
‘’…’’
‘’Yanına bağırmak için geldim ve birden beni öptün.’’
‘’!!’’ Öpmek mi?
‘’Daha sonra ise…’’ Sehun yutkundu, ‘’Benimle sevişmek istediğini söyledin.’’
‘’Bana yalan söyleme,’’diye tısladı Kyungsoo, bunu kabullenmek istemiyordu.
‘’Yalan değil,’’diye fısıldadı Sehun, uzun kirpikleri yanağını gölgeliyordu,
‘’Şeytan olabilirim ama bu sefer gerçekten doğruyu söylüyorum. ‘’ Kyungsoo korku dolu yüz ifadesiyle ona bakmaya devam etti, ‘’ Hayatımda… Hiç bu kadar ciddi olmamıştım.’’
‘’…’’
‘’Sevişirken bana beni sevdiğini söyledin.’’
Bu cümle Kyungsoo’nun beynindeki sinirlerin birbirinden kopması için yeterliydi.
‘’…’’
‘’İlk defa seks yaparken bu kadar nazik davrandım,’’dedi Sehun, ‘’Bu gerçeği kabullenmek zor olsa da… Çok naziktim.’’
‘’…’’
‘’Canını yakmamaya çalıştım, Kyungsoo.’’
Karşısındaki cevap veremiyordu çünkü… İnanamıyordu.
‘’S-sen…’’diye mırıldandı birden.
Sehun onun gözlerinin içine bakmaya devam etti.
‘’Ciddi olamazsın.’’
Sehun’un kirpikleri titredi. ‘’N-neden ciddi olmayayım?’’
‘’Ciddi olamazsın çünkü sen canavarsın.’’ Kyungsoo büyük bir öfkeyle ona baktı.
‘’…’’
‘’Luhan’a yaptıklarından sonra sana inanmamı mı bekliyorsun?’’
‘’H-hayır sadec-‘’
‘’Sana istesem de inanamam.’’
‘’İnsanların benden bu kadar çok nefret etmesi için ne yaptım?’’diye düşündü Sehun birden.
Sorunun cevabı zevk için eziyetti.
Kyungsoo zorlanarak da olsa yataktan kalktı. Odanın köşesine fırlatılmış kıyafetlerini giyerken Sehun hiçbir şey yapmadan onu bekliyordu. Kot pantolonunu bacaklarından geçirirken onu izlemeye devam etti.
Sehun kırılmazdı, kırardı.
Peki neden şimdi kalbinin kırılarak paramparça olduğunu ve milyon parçaya ayrıldığını hissediyordu?
Sehun ağlamazdı, ağlatırdı.
Peki neden şimdi gözyaşlarının akmasını engellemek için kanatırcasına dudaklarını ısırıyordu?
Sehun üzülmezdi, üzerdi.
Ama Kyungsoo onu üzmüştü. Çok üzmüştü.
Daha önce hiç yaşamadığı duyguları hissediyordu. Bu duygular ona fazlasıyla yabancıydı.
Kalbi paramparça olmuştu.
Birden görüşünün gözyaşları yüzünden bulanıklaştığını fark etti. Kyungsoo ona açıklamak için vakit bile vermemişti.
Her saniye aldığı nefesin ona yük olmaya başladığını hissediyordu.
Olmaz denilen şeyin olduğunu fark etmişti.
Kalpsiz Sehun aşık olmuştu.
Sehun, Kyungsoo’ya aşık olmuştu.
Ama bilmediği küçük bir ayrıntı daha vardı.
Kyungsoo dün gece sarhoş değildi. Her şeyin farkındaydı ve her şeyi bilerek yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going to Hell
Fanfiction*Tanıtım* O yalnızdı. Dışlanıyordu. Nedenini ise kimse bilmiyordu. Dışlama ve insanlardan uzak durma sebebi ise onlardan farklı olması ve insanların önyargılı olmasıydı. Canının yanmasından korkuyordu. Yine aynı acıları yaşamaktan korkuyordu. Karanl...