‘’Ağaca dönüşeceğiz herhalde yakında,’’diye homurdandı Luhan denize bakmaya devam ederek. Kai yavaşça kıkırdadı, ancak Luhan elindeki kurukafa baskılı çantayla onun koluna vurmuştu, ‘’Kai, gülme.’’
‘’Birazdan gelirler Luhan, sabret.’’ Kai kollarını onun boynuna doğru yavaşça doladı ve eğilip boynunu kokladı, ‘’Daha sonra ise adayı dolaşacağız ve birlikte yeni bir anımız daha olacak.’’
‘’Kyungsoo ve sikine düşkün Sehun artık gelse de anılarımıza yeni birisi daha eklense,’’dedi Luhan gülümseyerek. Kai güldü.
‘’10 dakika içerisinde gelmezlerse gideriz. Kyungsoo’nun beni telefonla araması gerekiyordu.’’ Kai burnunu onun boynuna sürterken mırıldandı, sesi çok boğuk çıkmıştı.
Luhan gözlerini yavaşça kapadı titrerken, elini kaldırdı ve onun bileğini tuttu. ‘’Sabahın körü olabilir ama hala etrafta insanlar var. Bunu toplum içerisinde yapmaktan vazgeç.’’ Dudaklarını yavaşça büzdü.
‘’Hadi ama, kimse bizi göremez.’’ Kai elini onun çenesine yerleştirip yüzünü yavaşça kendine doğru çekti. Dudakları küçük pembe dudaklara nazikçe değdi ve Luhan bütün nefesini tuttu. Bunu yapmamalıydı. Bunu yaparsa eğer… Kendini kaybederdi.
Sarışın olan elini kaldırıp sevgilisini göğsünden itti. ‘’Kai… Lütfen bunu burada yapma. Lütfen.’’
‘’Küçücük bir öpücük istiyorum.’’ Luhan’a yaklaştı ancak Luhan parmağını kaldırıp onun dudağına koydu.
‘’Küçük bir tane ama,’’dedi kelimelerin üstüne bastırarak.
‘’Tabii ki.’’ Kai onu kandırmanın mutluluğuyla kocaman gülümsedi ve kafasını sağa sola çevirip etrafı kontrol ettikten sonra Luhan’ın küçük dudaklarını öptü. Sarışın olan nazik bir şekilde karşılık verdi ve öpücüğün içine gülümsedi, birden alt dudağının ısırılarak sıcak ağza götürüldüğünü ve emildiğini hissetti.
‘’Uhm-‘’
Luhan onu omzundan ittikten sonra Kai yavaşça geri çekildi ve kendi dudağını yaladı.
‘’Küçücük demiştin ama,’’dedi bebek yüzlü çocuk ona tuhafça bakarak.
Kai kıkırdadı, ‘’Üzgünüm! Çok güzeller, o yüzden karşı koyamıyorum,’’diye mırıldandı heyecanla.
‘’Uzak dur,’’dedi Luhan gözlerini kısarak, ancak Kai üstüne üstüne yürümeye devam etti, ‘’Kai, uzak dur dedim.’’
‘’Sadece sarılacağım.’’ Esmer olan gülümseyerek kollarını ona doladı ve alnına bir öpücük kondurdu.
‘’Pekala.’’ Luhan hala sabırsızca beklemeye devam ederken, yüzü gözlerine giren güneş ışığından dolayı kırışmıştı, Kai onu dikkatle izliyordu.
‘’Güneş kremi sürdün, değil mi?’’
‘’Elbette sürdüm.’’
‘’Tamam o zaman.’’ Kai kafasını onun boynuna yaslamaya devam etti.
Luhan dalmış bir şekilde karşıdaki denize bakıyordu, köpürdeyen sulara ve açık mavi tonlarla, lacivertin beraber oluşturduğu büyüleyiciliğe. Denizlere bayılıyordu.
Ne zaman sıkılsa, deniz fotoğraflarına bakmak onu rahatlatırdı. Düğme burnunu hafifçe havaya kaldırıp kokuyu içine çekti ve boynuna küçük ancak sesli öpücükler konduran Kai’nin dudaklarının keyfini çıkardı.
Bir süre sonra öpücüklerden dolayı titredi ve kafasını aşağıya indirip elindeki telefonun ekranına baktı. Tam o sırada bir ses duydu ve kafasını yavaşça çevirmek zorunda kaldı, bu sevimli gülüş el ele tutuşan iki çocuğa aitti.
‘’İki adet tanıdık yüz görüyorum,’’dedi Luhan hala onun tenini öpmeye devam eden Kai’yi çenesinden uzaklaştırarak.
Kai kafasını kaldırdı ve karşıya baktı, Sehun’un yüzüyle göz göze gelmişti. Elini salladı ve onun yanındaki Kyungsoo’ya gülümsedi.
‘’Selam!’’
Luhan huzursuzca homurdandı. ‘’20 dakika geç kaldınız.’’ Ve telefonunu çantasının içine koydu.
Kyungsoo gülümsedi. ‘’Beraber duş aldık ve…’’ Yanında duran açık sarı saçlı çocuk eliyle yüzünü saklarken konuşmaya devam etti, ‘’O yüzden biraz geç kaldık, üzgünüm…’’
‘’Her neyse,’’dedi Luhan Kai’nin parmaklarını kavrayarak, ‘’Sizin fantezilerinizi duymak zorunda değiliz.’’ Kyungsoo ve Sehun’un gözleri kocaman olurken Kai kıkırdadı, ‘’Hadi şimdi gidelim.’’
Sarışın ve sevimli çocuk onu iskeleye doğru sürüklerken Kai gülümsemeye devam ediyor ve onu takipliyordu.
‘’Kahvaltı yaptınız mı?’’diye sordu Kyungsoo Kai’ye.
‘’Hayır, buna vaktimiz olmadı. Teknede yaparız diye düşünmüştüm, ödediğimiz ücretin içinde kahvaltı da var çünkü.’’ Kai ona güneş kadar sıcak bir gülümseme gönderdi.
Sehun ise şaşkınlıkla Luhan’ın tavırlarına bakıyordu. Onun bu halini… Hiç bilmiyordu. Onun tanıdığı Luhan genelde savunmasız, küçük bir çocuk gibiydi. Ama buradaki Luhan… Onun tam tersiydi ve bir kabadayıdan farkı yoktu. Sehun korkmaya başlamıştı.
Sonunda iskeleye geldiklerinde Kai, sarışın çocuğu belinden kavradıktan sonra yavaşça kaldırıp teknenin giriş kısmına bıraktı. Luhan o kadar ince ve hafif bir vücuda sahipti ki, uyuyakaldığında Kai korkmadan onu kucaklıyor ve odasına götürüyordu.
Kai Luhan’ın ona doğru uzattığı elini kavradıktan sonra tekneye çıktı. O sırada Sehun meraklı gözlerle Kyungsoo’ya bakıyordu, o da aynısını yapmak istermiş gibiydi. Bu bakışları çok iyi bilen Kyungsoo gözlerini kıstı ve çok samimi bir cevap verdi.
‘’Eğer beni kucaklamaya kalkarsan çeneni kırarım.’’
Sehun şaşkınlıkla yutkundu ve tekneye doğru yürüdü. ‘’Ö-Öyle bir şey düşünmedim ben.’’
Kyungsoo güldü ve merdivene doğru yöneldi. ‘’Ah, hadi ama Sehun tatlım, seni kendimden bile iyi tanıyorum.’’
‘’…’’
‘’Şimdi tekneye bin.’’ Sehun bir zıplamada teknenin verandasına çıktı. Ardından elini uzattı ve Kyungsoo’nun da binmesini sağladı. İçeri doğru yürürlerken Sehun etrafı biraz inceledi. Tekne gezisi o kadar çok kalabalık olmayacaktı anlaşılan. Yalnızca o, Kai, Luhan, Kyungsoo, iki tane genç kız ve onların sevgilileri, yaşlıca bir adam ve genç bir kadınla kocası vardı.
Sehun yaşlı adamı sevmemişti. Bakışları çok… Korkunçtu. Yine de bunu umursamadı.
Geniş masalara oturduklarında Luhan hafifçe öksürdü. Bunu duyan Kai korkarak kafasını yana doğru çevirdi,
‘’İyi misin bebeğim?’’diye sorarken Sehun merakla onu izliyordu. Luhan çantasından bir peçete aldı ve burnunu sildi.
Kai, Luhan’a karşı ne kadar nazik, diye düşündü birden. O Luhan’a karşı hiçbir zaman böyle davranmamıştı, aksine… Onun canını yakmıştı. Bunları unutmak istermişçesine kafasını salladı, sanki düşünceler aklından akıp gidecekti.
‘’Tuvalet var burada, değil mi?’’diye sordu Luhan Kai’ye. Sevgilisi onunla konuşmaya devam ederken Sehun etrafı incelemeye devam etti. Ve o yaşlı adamla göz göze gelmişti. Sarışın çocuk bakışlarından rahatsız olmuştu ve kafasını çevirdi.
‘’Evet bebeğim, seni götürmemi ister misin?’’diye sordu Kai yumuşak bir ses tonuyla.
‘’Hayır, ben kendim gidebilirim,’’diye mırıldandı Luhan, ‘’Ne taraftaydı?’’ Kai ayağa kalktı ve ona tuvaletin yerini gösterdi, Luhan çantasını aldıktan sonra teknenin sonuna doğru yürüdü.
Sehun Luhan’ın arkasından baktı, kafasını çevirdiğindeyse o yaşlı adamın gözlerini açlıkla açtığını görmüştü. Ama bunu umursamadan başını indirdi, ne olabilirdi ki?
Kyungsoo ve Kai konuşmaya devam ederken Sehun adamın tuvalete gittiğini görmüştü. Bunu umursamalı mıydı? Çünkü adamın tipi iyi görünmüyordu ve onun Luhan’a tıpkı bir sapık gibi baktığını görmüştü.
Beklemeliydi. Belki de bir şey olmazdı.
Kyungsoo ve Kai’nin konuşması fazlaca uzun sürmüştü. Sehun kolunu kaldırıp saate baktı, tam tamına 15 dakika geçmişti.
Ve o adam geri dönmemişti.
Sehun birden oturduğu yerden kalktı, hızlı adımlarla teknenin içindeki tuvalete doğru yürürken Kai ayağa kalkıp ona baktı.
‘’Sehun… Nereye gidiyorsun?!’’diye bağırdı Kyungsoo kocaman açılmış gözleriyle.
Sarışın çocuk tuvalete geldiğinde birden durdu. Bu ses çok tanıdıktı. Luhan’ın yüksek sesli çığlığı.
Teknedeki herkesin kafası koridora çevrildi, bunu duyan Kai koşturdu, tabak taşıyan garsona çarpmış ve her şeyin yere düşüp kırılmasına sebep olmuştu. Kapının önünde donuk gibi duran Sehun’u bir kenara itti ve kapıyı açıp içeri girdi.
Luhan tahta zeminin üstünde yatıyordu, yüzü gözyaşlarından ıslanmıştı ve titriyordu. Üstünde ise… Onu öpmeye çalışan o yaşlı adam vardı.
‘’K-Kai…’’diye hıçkırdı Luhan birden.
Kai hiçbir şeyi görmemişti. Daha doğrusu buna imkanı olmamıştı. Tek gördüğü şey, Sehun’un adamın üstüne abanması ve onu öldüresiye yumruklaması ve tekmelemesiydi. Ve Luhan’ın gözyaşları. Yalnızca bunları hatırlıyordu.
*
‘’İyi misin Luhan?’’diye sordu Kai bebeğinin yüzüne nazik öpücükler kondururken. Luhan hala titremeye devam ediyordu.
Kyungsoo şok olmuş bir şekilde Luhan’a baktı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu.
‘’İyiyim,’’dedi titrek bir sesle.
Sehun… Artık ne olduğunu hatırlamıyordu.
‘’Şimdi…’’dedi Kai, yattıkları yatakta hafifçe kaydı ve Luhan’ın kafasının altındaki yastığı yavaşça kabarttı, Kyungsoo ve Sehun da odanın ortasında durmuş onlara bakıyorlardı, ‘’O orospu çocuğu sana neler yaptı?’’
Luhan hıçkırarak kafasını çevirdi ve gözlerini kapadı.
‘’…’’
‘’Luhan, yüzünü saklama benden.’’ Kai yavaşça ona yaklaştı, ‘’Lütfen, bebeğim. Özür dilerim. Senin tek gitmene izin vermemeliydim.’’
Luhan ağzını kapatıp hıçkırdı, ardından yutkundu. ‘’Yalnızca… Yalnızca öptü… Bir şey olmadı…’’
Kai sinirlendi ama Sehun’la birlikte o orospu çocuğunu yeterince becermişlerdi, artık buna gerek yoktu.
‘’Luhan… Özür dilerim. Beni affet.’’ Esmer olan büyük bir çaresizlikle mırıldandı.
‘’Lütfen kendini suçlama,’’diye mırıldandı Luhan, ‘’Bunu yapma.’’
‘’A-Ama… Suçlu olan benim.’’
‘’Şşş. Ben iyiyim.’’ Luhan zorla da olsa gülümsedi, ‘’Sakin ol.’’ Başını kaldırdı ve esmer alna bir öpücük kondurdu.
‘’Sehun’a teşekkür etmelisin.’’
Bunu duyan Luhan sustu. Ona tecavüz eden, duygularını umursamayan ve tüm gözyaşlarının bitmesine sebep olan eski sevgilisine teşekkür mü edecekti yani?
‘’İstersen beni hazırlamadan, Kyungsoo ve Sehun’un önünde benimle sevişebilirsin ama ben asla ona teşekkür etmem.’’ Luhan kendinden emin bir şekilde mırıldandı.
Kai yavaşça gözlerini kırptı ve sessizce yutkundu.
‘’Luhan, adamın seni öptüğünü fark eden oydu. Ona teşekkür etmen gerek.’’
Sarışın olan dolu gözlerini umursamadan kafasını yastığa bastırdı ve gözlerini kapadı. Kai yaklaşıp onun alnına bir öpücük kondurdu ve ona sarıldı. Kafasını çevirip Kyungsoo ve Sehun’a bakarken gülümsedi.
‘’Onun adına ben teşekkür ederim Sehun. Sağol.’’ Kai tebessümüne devam ederken Sehun,
‘’Ö-Önemli değil,’’dedi kafasını sallayarak.
*
Kyungsoo ve Sehun kendi odalarına doğru yol alırlarken büyük gözleri olan çocuk onun fazlasıyla durgun olduğunu fark etti.
‘’Sehun,’’dedi koridorda yürümeye devam ederlerken ancak sevgilisi onu umursamadan yürümeye devam etti. Kahverengi saçları olan onun kolunu tuttu birden ve durmasını sağladı, ‘’Sehun… Çok durgunsun.’’
Sarışın olan gözlerini karşısındaki kapıya dikti. İyi hissetmiyordu.
‘’L-Luhan…’’diye fısıldadı yavaşça ancak sözcüklerin devamı gelmemişti.
‘’O iyi Sehun. Ona bir şey olmadı, bunu sen engelledin.’’ Kyungsoo kocaman gülümsedi.
‘’Hayır, sorun bu değil,’’diye mırıldandı Sehun donuk bakışlarıyla ona bakarak ve bu sevgilisinin gülümsemesinin sönmesine neden olmuştu, ‘’Ona yaptıklarımı… Hatırladım.’’
‘’…’’ Kyungsoo susup ona baktı.
‘’Çığlığı… Çok tanıdıktı.’’
Sevgilisi elini onun omzuna koydu yavaşça. ‘’Şimdi bunları düşünmenin sırası değil. Bunlar geçmişte kaldı. Zaten Luhan seni affetti Sehun, bunları unutman gerekli.’’
Sehun üzgünce yere baktı. ‘’Hayır, ne kadar inkar etse de benden hala korkuyor o.’’
‘’…’’
‘’Benden korkmasını istemiyorum.’’
‘’Senden korktuğunu mu düşünüyorsun cidden?’’diye sordu Kyungsoo tek kaşını kaldırarak.
Sehun garip bir şekilde ona baktı. ‘’Evet.’’
‘’Lütfen biraz insaflı ol, Luhan utanmasa dövecek seni.’’ Kyungsoo homurdandı.
‘’Evet, bu konuda da doğru olabilirsin.’’ Sehun somurttu.
Kyungsoo geniş bir şekilde gülümsedikten sonra elini onun omzuna koydu.
‘’Ona zaman vermen gerek. Zamanla yaşadıklarını unutacak. Buna emin olabilirsin.’’
Sehun sessizce onu dinledi. Böyle bir şey gerçekleşecek miydi acaba?
‘’Ve eminim, bir gün arkadaş olacaksınız.’’
Sarışın olan kafasını eğip yere baktı. Evet, arkadaş olmayı istiyordu. Ve bunun gerçekleşmesini umuyordu.
‘’Umarım…’’dedi mırıldanarak, ‘’Yardım ettiğin için teşekkür ederim. Seni seviyorum.’’
Kyungsoo ona gülümsedi ve yaklaşıp yanağına minik bir öpücük kondurdu. ‘’Ben de seni seviyorum Sehun. Her zaman da seveceğim.’’
*
‘’Şu taciz olayı dışında hayatım boyunca geçirdiğim en iyi tatildi,’’diye mırıldandı Luhan elini Kai’nin sıkarak.
Uçak ona fazla soğuk gelmişti, yukarıdaki panellerden soğuk hava geliyordu. Kai beyaz ceketini çıkartıp onun kollarına örttü.
‘’Benim içinde öyleydi.’’
‘’Şuanda seni öpmek istiyorum Kai ama insanlar görürlerse çok farklı tepkiler verebilirler, o yüzden bunu 3 saat sonrasına bırakıyorum. Sakın unutturma, tamam mı?’’diye fısıldadı Luhan sesinin duyulmasını istemezcesine.
‘’Böyle bir şeyi unutturacağımı sanıyorsan çok yanılıyorsun.’’ Kai yavaşça sırıttı ve ona doğru eğildi. Şuanda uçakta olmak cidden umrunda değildi.
Tam o sırada koltuğuna gelen bir yumrukla öksürdü Kai. Bu da neydi böyle?
‘’Heey,’’dedi arkadaki ses, ‘’Şuan da uçaktayız. Cık cık.’’
Luhan kafasını kaldırıp merakla arkaya baktı.
‘’Size hiç yakışıyor mu böyle şeyler?’’dedi tanıdık bir diğer ses.
‘’Kapayın çenenizi,’’dedi Luhan onlara sırıtarak bakan Kyungsoo ve Sehun'a neredeyse bağırarak, ‘’Zaten aynı uçakta olmamız yeterince kötü!’’
‘’Şşş, sakin.’’ Kai ona gülümserken Luhan’da gülümsedi.
‘’Seni seviyorum Luhan,’’dedi esmer olan gülümseyerek.
‘’Ben de seni seviyorum Jongin.’’ Ve sarışın olan onun yanağını yumuşakça öptü.
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going to Hell
Fanfiction*Tanıtım* O yalnızdı. Dışlanıyordu. Nedenini ise kimse bilmiyordu. Dışlama ve insanlardan uzak durma sebebi ise onlardan farklı olması ve insanların önyargılı olmasıydı. Canının yanmasından korkuyordu. Yine aynı acıları yaşamaktan korkuyordu. Karanl...