Are you a saint or a sinner?
‘’Bar… Mı?’’ Kai şaşkınlık içinde ona bön bön bakan çocuğa sordu. Sanki bir acelesi varmış gibiydi.
‘’Evet, bar.’’ Kyungsoo tepkisizce cevap verdi.
‘’Ne barından bahsediyorsun sen?’’ Kai metal dolabın kapağını kapatırken sordu. Gözleri kocamandı.
‘’Bar işte, bar,’’diye mırıldandı Kyungsoo büyük bir bıkkınlıkla.
Başında gerçekten büyük bir sorun vardı. Onu kandırması gerekiyordu ve bunu nasıl yapabileceğini düşünüyordu. Sehun bu planı ilerletmek için ona 7 saat vermişti. Kyungsoo’nun acilen bunu harekete geçirmesi lazımdı.
‘’Tamam, barı anladım da, ne yapacağız orada, onu soruyorum.’’ Esmer çocuk devam eden şaşkınlığıyla ona bakarken Kyungsoo çaresizlikle kafasını eğdi.
‘’Sence barda ne yapabiliriz?’’diye sordu elini alnına götürerek.
‘’Ihm,’’ Kai düşünüyormuş gibi yapıp parmağını ağzına koydu, ‘’Alkol?’’
‘’Güzel tahmin,’’dedi Kyungsoo.
Kai düşünemeye devam etti. ‘’Kadınlar?’’ diye önerdi durgun bir sesle.
Kyungsoo dudağını büktü. ‘’Hımm, sanırım evet.’’
Kai gözlerini yavaşça kapadı ve elini alnına koydu. ‘’Çok sağol ben almayayım Kyungsoo.’’
‘’Peki ama nedeen?’’ Kyungsoo’nun sevimli yüzü ağlamaklıydı. Ve ağlamaklı yüz ona gerçekten yakışmamıştı.
‘’Kadınlar?!’’diye sordu Kai, yüz ifadesi çok komikti, ‘’Tanrı aşkına, benim sevgilim var.’’
Kyungsoo, o an ilk defa kalbinin acımadığını hissetti. Normalde sevgili sözcüğünü Kai’nin ağzından duyunca kalbinde bir ağrının yayıldığını hissederdi ancak bu sefer böyle bir belirti olmamıştı. Buna karşı bir bağışıklık geliştirmiş olabileceğini düşündü, garip ama gerçek.
‘’Ben kadınlarla fingirdeşeceğiz falan demedim Kai, yalnızca bara gideceğiz dedim. Bir şeyler içtikten sonra evine dönebilirsin.’’
Kyungsoo, karnındaki hareketlenmeyi hissetti.
Kai o güzel yüzüyle ona bakıyordu.
Bu bir işkence gibiydi.
Kai ona resmen işkence yapıyordu.
‘’… Üzerimde nasıl bir etkin olduğu hakkında hiçbir fikrin yok…’’diye düşündü birden.
‘’…’’ Kai susmuş onun neye daldığını düşünüyordu.
Kyungsoo saçlarını düzeltti ve boğazını temizledi. ‘’Hem dinlenmiş olursun… Bunu tatil günüymüş gibi düşün.’’
‘’Ah…’’ Kai çok kararsızdı.
‘’Seninle biraz vakit geçirmek istiyorum Kai,’’dedi Kyungsoo, esmer olan kafasını kaldırıp ona baktı, kahverengi gözleri gerçekten buğuluydu, ‘’Arkadaşız, değil mi?’’
‘’Elbette,’’Dedi Kai, ‘’Ama…’’ Kai bir geceliğine de olsa Luhan’ı bırakmak istemiyordu. Ya o pislik eve gelir ve Luhan’a zarar verirse? Bunun düşüncesi bile iğrençti.
‘’Lütfen…’’diye mırıldandı Kyungsoo.
Kai hızlı bir şekilde düşündü. Luhan’ı bir geceliğine annesinin yanında bırakabilirdi ancak… Evde Taemin vardı. Luhan büyük ihtimal istemeyecekti fakat… Başka bir seçenek de yoktu. Kyungsoo’yu kırmak da istemiyordu.
‘’Ah, ben…’’ Kyungsoo resmen gözlerinin içine bakıyordu, ‘’Pekala, geleceğim.’’
***
Kyungsoo kıyafetlerini giydikten sonra geniş boy aynasına baktı. Gerçekten iyi görünüyordu. Aynaya daha da yaklaşıp yansımasına baktı. Daha sonra tişörtünün yakalarını düzeltmek için elini yavaşça kaldırdı.
Ve birden omzunun yanlarındaki iki meleği gördü.
Birinin yüzü çok çirkindi. O kadar ki yüzünden iğrençlik akıyordu. Bakmak bile korkmasına yetmişti. Evet, bu melek Kyungsoo’nun kötü yolu tercih etmesini sağlayan melekti.
Kyungsoo kafasını diğer yana çevirince öbür meleği gördü. Diğerinin aksine o çok muhteşemdi. İnsanı büyüleyen bir güzelliği vardı. Beyaz ve masum melek, Kyungsoo’ya gülümsedi, daha sonra minik ağzı açıldı.
‘’… Şeytanı suçlamamalısın,’’diye fısıldadı ona, sesi çok anjelikti. Kyungsoo ona şaşkınlıkla bakarken daha da büyümüş gözlerini kırpıştırdı.
‘’… Kötü yolu… Sen kendin seçtin Kyungsoo,’’dedi melek.
Kyungsoo omzundaki soğuk ancak güçlü eli hissedince irkildi. Güzel ses hala kulağında yankılanıyordu.
Etkisinden kurtulamamış bir şekilde kafasını çevirdi ve Sehun’a baktı. Ve onun garip yüz ifadesine.
‘’Kyungsoo, iyi misin?’’diye sordu sarışın olan garip bir ses tonuyla.
Kahverengi saçlı çocuk kafasını indirdi, ‘’E-evet, iyiyim.’’
‘’Her neyse.’’ Sehun elini cebine götürürken Kyungsoo kocaman olmuş gözleriyle onu izledi ve çıkardığı minik poşete baktı. Kahverengi, ince bir tozdu bu. ‘’Bunun Kai’nin içeceği şeye karıştıracaksın.’’
Kahverengi saçlı korkmuştu. ‘’O ne?’’ diye sordu şüpheyle.
‘’Merak etme, uyuşturucu madde veya benzeri bir şey değil.’’ Sehun tekrardan poşeti gösterdi. ‘’Bu sevimli madde, Kai’yi feci halde sarhoş yapacak.’’ Sırıttı.
‘’Ona… Herhangi bir zarar vermeyecek değil mi?’’
‘’Hayır tatlım, yalnızca sarhoş olmasına sebep olacak.’’
Kyungsoo elini uzattı, Sehun onun avcuna poşeti yavaşça bıraktı.
‘’…’’
‘’Bende orada olacağım.’’
‘’…’’
‘’Onu öpmeyi unutma, fotoğraf çekeceğim.’’
Kyungsoo’nun içi kıpırdıyordu, Kai’nin dolgun dudaklarının tadını… Gerçekten çok merak etmişti.
‘’Tamam.’’ Kyungsoo büyük bir çaresizlikle gözlerini kapadı.
Gözlerini kapadığında oluşan o sonsuz boşluğa düşmeyi gerçekten çok isterdi.
***
Kai ve Kyungsoo yüksek sandalyelere oturmuş bir milkshake kabını sallayan adama bakıyorlardı. Ancak kabın içindeki milkshake falan değildi.
Kyungsoo çok gergin hissediyordu, müthiş gergin. Bu da neydi böyle? Yanındaki Kai’ydi. Arkadaşı.
‘’Lanet olsun, kalbimin böyle atmasına sebep oluyor, gerizekalı,’’diye düşündü elini alnına koyarak.
‘’Eee,’’diye mırıldandı Kai kafasını ona çevirip, ‘’Napıyoruz?’’
Kyungsoo çekinerek kafasını kaldırdı. ‘’Ne içelim?’’
‘’Hım…’’diye düşündü Kai, ‘’Bira?’’
‘’Bira fazla alkollü değil, daha ağır bir şey gerek,’’diye düşündü Kyungsoo. Tanrı aşkına, hangi ara bu kadar şeytan olmuştu?!
‘’Tekila içmeye ne dersin?’’diye sordu.
Kai’nin alkolle arası pek iyi değildi, içkileri tanımıyordu. Sadece birayı bilirdi ama içmezdi. Belki, bazen.
‘’ Olur,’’dedi Kai.
Kyungsoo içkileri sipariş ettikten sonra Kai farkına varmadan etrafını kolaçan etti. Ve evet, bingo! Sehun 2 masa ötede, çipil çipil bakan gözleriyle ikisini izliyordu. Kyungsoo’ya gülümsedi, gerçekten iğrençti.
Kai 1. Bardağı kafasına dikerken birden vücuduna sürtünen bir şey hissetti. Bu bir kadındı.
‘’Merhaba yakışıklı!’’dedi kadın. Sarışındı ve Koreli değildi.
‘’Um… Şey…’’ Kai kadını süzdü, ‘’Ben gay’im hanımefendi.’’
Kyungsoo, Kai kadınla konuşmaya devam ederken bütün minik tekila bardaklarına tozdan koydu. Garip, kahverengi madde, içkiyle karışınca şeffaf olmuştu. Kyungsoo şaşırdı ve sarhoş olmamak için kendi bardaklarını bir köşeye ayırdı.
***
Bu garip bir histi.
Gerçekten çok garip.
Damarlarında kan yerine başka bir maddenin aktığını hissetmişti Kyungsoo. Bu madde her neyse gerçekten muhteşemdi ve onu felaket hale getirmişti.
Şuanda ne halde olduğunun farkında değildi. Ne hissettiğinin de farkında değildi.
Kafasını koyduğu masadan kaldırınca uyuyan Kai’yi gördü. Kai’nin alkole dayanıklılığı sıfırdı. O kadar tekilayı içince sarhoş olmuştu ve uyuyakalmıştı.
Kyungsoo kahkaha attı.
Barda çalan gürültülü şarkı yüzünden duyulmamıştı ama.
Kai’nin içtiği bardaklardan yanlışlıkla içmişti ve kötü durumdaydı.
O sırada omzuna dokunan eli hissetti.
‘’Ne yaptın?!’’dedi tanıdık ses, ‘’Onu öpmen gerekiyordu!’’
Koca gözlü çocuk kafasını kaldırınca Sehun’la göz göze geldi.
‘’Onu öpecektin! Ve bende fotoğrafını çekecektim! Daha sonra is-‘’
Sehun’un sözcüğü birden bölündü ve gözleri kocaman açıldı. Dudaklarının üstünde Kyungsoo’nun dolgun dudaklarını hissetti, daha sonra ise alt dudağını ısıran dişleri. Beyaz kollar boynunu sardı ve onu kendine çekti.
Sehun’un gözleri otomatiken kapandı. Ağzının içine giren dili emmeye başladığında beynindeki tüm bağlantılar kopmuştu.
Bu garipti.
Ve birden, ağzına doğru inleyen Kyungsoo’nun,
‘’Se-Sehun…’’dediğini duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going to Hell
Fanfiction*Tanıtım* O yalnızdı. Dışlanıyordu. Nedenini ise kimse bilmiyordu. Dışlama ve insanlardan uzak durma sebebi ise onlardan farklı olması ve insanların önyargılı olmasıydı. Canının yanmasından korkuyordu. Yine aynı acıları yaşamaktan korkuyordu. Karanl...