13. bölüm

4.3K 252 36
                                    

 Father, did you miss me?

Kai duyduğu sözcüklerle adeta şok geçirmişti. Ağzı yarı açık ve bakışları donuk bir şekilde Luhan’ın gülümseyen yüzüne bakıyordu.

‘’?’’

‘’U-uzun zaman oldu…’’diye mırıldandı Luhan, ‘’Bayağıdır… Böyle hissetmemiştim.’’ 

Luhan birine âşıktı ve âşık olduğu kişi Kai değildi. 

Kai birden göğsünde bir acı hissetti. Kalbinden bütün vücuduna doğru dalga dalga yayılan yoğun bir acıydı bu. Canını yakıyordu.

‘’…’’ 

‘’En yakın arkadaşım olduğun için çok mutluyum. Tanıştığımızdan beri beni yalnız bırakmadın, her zaman yanımda oldun. Sana çok teşekkür ederim.’’ Luhan gülümsedi ancak Kai’nin yüzü ifadesizdi. 

‘’…’’

Luhan kollarını kaldırıp ona yavaşça sarılınca Kai onu itmek istedi ama yapamadı. Minik çocuk kollarını yavaşça ona sardı ve onu sımsıkı kucakladı. Kai sadece durdu. Luhan elini kaldırıp onun pürüzsüz yüzüne dokundu ve yavaşça okşadı. Normalde Kai’nin teni çok sıcak olurdu ancak bu sefer esen soğuk rüzgara maruz kalmış gibi soğuktu.

Luhan geri çekilip ona baktı. Esmer çocuğun yüzü olamayacak kadar ciddiydi, her zamanki güneş sıcaklığındaki o muhteşem gülümseme yoktu. 

‘’Üşüyor musun?’’diye sordu ona. Kai gözlerini bile kırpmadan ona bakıyordu.

‘’… Üşüyorum,’’diye mırıldandı, ‘’Hemde çok.’’ 

Luhan yavaşça gülümsedi. ‘’O zaman seni ısıtayım.’’ Ona sarılmak için yavaşça yaklaştı ancak Kai onu omzundan itti.

‘’Buna gerek yok.’’ Luhan büyük bir şaşkınlığa uğramıştı.

‘’…’’

‘’… Ödevi bitirelim… 2 gün sonra teslim etmemiz gerek…’’

‘’…’’ 

Kai, ödev yaptıkları zaman dilimi boyunca Luhan’la tek kelime konuşmamıştı. 

Minik çocuk onun neden böyle davrandığını anlayamadı. Bir hata mı yapmıştı acaba? Bütün gün bunu düşünüp durdu. Bir şey yapmadığına emindi. 

Kai, Luhan evden gittikten sonra odasına çekildi ve sabah 6’ya dek odadan çıkmadı. Tek yaptığı şey, sabaha dek ağlamak olmuştu.

***

Kai ertesi gün okula gittiğinde Luhan daha gelmemişti. Tao ve Yumi’de daha yoktu. Bahçedeki kiraz ağaçlarının altındaki banklara oturup pembe güzelliği izlemek için aşağıya indi. 

Ağaçlardan dökülen pembe yapraklar yeri süslerken, Kai düşüncelere dalmıştı. Aklında milyonlarca soru vardı. 

Luhan, kime aşıktı?

Luhan bunca acı yaşamasına rağmen acaba gidip hangi gerizekalıya neden aşık olmuştu? 

Taemin’in amacı neydi?

Ona neden omuz atmıştı? 

Kai sorular içinde boğulurken birden pembe Sakura yapraklarını ezen bir ayakkabı gördü. Kafasını yukarı doğru kaldırdığında o kişinin Kyungsoo olduğunu fark etmişti.

‘’K-Kyungsoo?’’ diye sordu Kai.

‘’Merhaba Kai-shi,’’dedi Kyungsoo, dolgun dudaklarını kıpırdatarak konuştu. 

‘’Merhaba Kyungsoo,’’dedi Kai. Daha sonra kafasını eğdi. 

‘’İyi görünmüyorsun,’’dedi Kyungsoo, esmer çocuk kafasını kaldırıp ona baktı, ‘’İstersen anlatabilirsin bana.’’

‘’Sana güvenebilir miyim?’’ Kai yavaşça güldü.

‘’Arkadaşın olduğuma göre güvenebilirsin.’’ 

Kai suratını astı. ‘’Bana omuz attın, Kyungsoo.’’

‘’Ama daha sonra da özür diledim, değil mi?’’ 

‘’Evet, haklısın, diledin.’’ Kyungsoo onun yanına oturdu. 

‘’Anlatabilirsin, dinleyebilirim.’’ 

Kai derin bir nefes aldı ve bıraktı. ‘’Sevdiğim insan başka birine aşık.’’

Kyungsoo şaşırmıştı. ‘’…’’

‘’Ve, bu canımı yakıyor.’’

‘’Ondan hoşlandığını ona söyledin mi?’’

Evet. Kai ona seni seviyorum demişti. Ancak…

‘’Demedim,’’dedi esmer çocuk gözlerini pembe yapraklara dikerek, ‘’Çünkü ben onun gözünde… Bir arkadaşım.’’

‘’…’’

‘’Arkadaş kalmaya devam mı edeceksiniz?’’ 

‘’Evet. Onu asla bırakmayacağıma dair söz verdim.’’

‘’Ama…’’ Kyungsoo anlamakta güçlük çekiyordu. ‘’O senin canını yakıyor?’’

Kai başıyla onayladı. ‘’Onu asla bırakmam. Asla.’’

‘’…’’ 

Kai, Kyungsoo’yla biraz daha sohbet edince aslında onun iyi biri olduğunu anlamıştı. Arkadaş canlısı ve güleç biriydi. Kai’ye önerilerde bulunmuştu ve Kai’de onu arkadaşı olarak kabul etmişti.

***

Luhan o gün okuldan sonra ödevi tamamlamak için Kai’nin evine gitti. Kapıyı açan yine Taemin olmuştu. 

‘’Merhaba Luhan,’’dedi ona kocaman gülümseyerek.

Luhan’da gülümsedi. ‘’Merhaba Taemin.’’ Yanakları pembe pembeydi. ‘’Kai… Burda mı?’’

‘’Daha gelmedi, sanırım bir işi çıktı. Ama sen gelebilirsin.’’ 

Luhan belki Taemin’le yine sohbet edebilirdi. Yavaşça içeri girdi. 

Ayakkabılarını çıkarıp oturma odasına beklemeye gittiğinde Taemin,

‘’Yukarıda küçük bir işim var, 15 dakika sonra gelirim,’’dedi. Luhan küçük kafasını yavaşça sallayarak onayladı. 

Taemin gittikten sonra telefonunu çıkardı ve yapılacaklar listesine baktı. Ödevin yarısından fazlası bitmişti. Geriye sadece son bir paragrafçık kalmıştı.

Luhan uzun süre boyunca tek başına oturdu. 15 dakikadan fazla zaman geçmişti. 

Tuvalete girmek için yukarı gitmeye karar verdi. Merdivenleri yavaş yavaş çıktığında iki odayı fark etti. Birinin kapısı aralıktı ve içeriden sesler geliyordu. 

‘’Ahahaha! Taemi~n!’’ Bu bir kız sesiydi. 

Luhan kapıya yaklaştığında bir ses daha duydu.

‘’Hadi, tişörtünü çıkar da şu işi halledelim bebeğim.’’ Bu ses, Taemin’e aitti.

Luhan artık kapının ardındaki kız ve Taemin’i görebiliyordu.

Öpüşüyorlardı.

Ve acı, Luhan’ın kalbinde yeniden belirmişti.

Going to HellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin