Devil’s please, go to hell.
SMUT içerir.
Kyungsoo sadece sustu ve kahverengi gözlerini pembe ağaçlara dikti.
‘’…’’
Sehun onun dolgun yanağını yavaşça okşadı. Kyungsoo garip bir şekilde tepki vermemiş veya onu itmemişti. Hayat enerjisi bitip tükenmiş gibi duruyordu.
‘’Cevap ver Kyungsoo. Tek yapman gereken o dudaklarının arasından cevap vermek. Yalnızca bu. Tamam mı bebeğim? Hadi.’’
Kyungsoo kafasını yavaşça çevirdi ve ona yaklaştı. Sehun’un nane gibi kokan taze nefesi yüzünü yavaşça okşuyordu.
‘’Teklifini kabul ediyorum Sehun,’’diye mırıldandı yumuşak bir ses tonuyla, ‘’Hadi ayıralım şunları.’’
***
Kai, Luhan’ı yumuşak yatağa yatırdıktan sonra üstüne çıktı.
Altındaki minik sarışın çocuğun kırmızı birer kiraza benzeyen tatlı dudaklarını yavaşça yaladı, ardından dudaklarının arasında sıkıştırıp emmeye başladı.
Luhan hafifçe inliyordu ve yatak sarsılmaya başladığı için inlemeleri kesik kesik çıkıyordu. Kai kollarını ona sımsıkı bir şekilde sardıktan sonra geri çekilip baktı. Miniğin sevişmeye ihtiyacı olduğu kararmaya başlamış gözlerinden belliydi.
Kai terli alnını onun alnına dayadı.
‘’… İstiyor musun?’’diye sordu derin derin aldığı nefesler arasında, ‘’He, Luhan?’’
Luhan elini kaldırıp onun saçlarını okşadı. ‘’Lü-lütfen,’’diye fısıldadı tatlı bir ses tonuyla.
Kai gülümsedikten sonra eğildi ve dudaklarını onun dudaklarına bastırdı. Yumuşak hareketlerle pembe dudakların tadına bakmaya devam ederken Luhan kollarını kaldırıp narin elleriyle onun siyah tişörtünü sıyırdı.
Soğuk elleri Kai’nin alev gibi yanan teninde ilerledi ve sertleşmiş göğüs uçlarını yavaşça sıktı. Kai irkildi ve Luhan’ın ağzının içine inledi. Minik çocuk ellerini kaldırıp onun sırtında yavaşça gezdirmeye devam etti, her hareketi Kai’yi daha fazla tahrik ediyordu.
Luhan kafasını geri çekip tişörtünü çıkarmak için doğrulduğunda Kai onun pantolonunun önünden oluşmuş kabarıklığı yavaşça okşadı. Luhan inlemeye devam etti ve dişlerini sıktı.
‘’A-ah… Kai…’’
Birkaç dakika sonra Kai hızlı bir şekilde kendi tişörtünü ve pantolonunu çıkarıp yere attı. Luhan gereğinden fazla sertleşmişti ve bekleyemiyordu. İçindeki arzu dayanılmaz hale gelmişti.
Kai onun pantolonundaki kemeri çözmeye çalışırken Luhan metalik sesleri duydu. Daha sonra esmer olan kot pantolonu beyaz bacaklardan çıkardı ve çizgili Armani boxer’dan çıkmak için sabırsızlanan sevimli penisin oluşturduğu şişliği gördü.
Kai boxer’ı sıyırıp tıpkı bir kalp gibi atan penisi okşamaya başladı. Luhan’da ellerini onun saçında dolaştırmaya başladı. Boşta kalan beyaz ve bronz renkli eller birbirleriyle kenetlenmişti.
Kai bir süre sonra okşamayı bıraktı ve komidinin üstündeki şişeyi aldı. Luhan’ın canı yanmasın diye pembe, küçük ve sevimli deliği genişletmek istiyordu.
Parmaklarını kayganlaştırıcıyla kaplandıktan sonra parmağını deliğe soktu. 1. Parmak girdiğinde, Luhan vücuduna dalga dalga yayılan acıyı hissetti. Derisi adeta çatlıyormuş ve kanıyormuş gibiydi. Yüz ifadesi de hissettiği acının miktarına göre değişiyordu ve onun hissettiği acıyı Kai’de fark etmişti.
‘’Canın yanıyor, d-durmamı-‘’Luhan’ın gözleri sımsıkı kapalıyken,
‘’Sakın durma Kai,’’diye fısıldadı, sesi çatlamıştı, ‘’Eğer durursan bunun acısını senden hep çıkarırı ve sende yapmadığın için hep pişman olurs-ah!’’
Kai dayanamayıp 2. parmağı sokmuştu. Luhan kesik kesik dışarı verdiği nefesini onun terlemiş yüzüne üfledi.
‘’Mhm… Ngh…’’
Aldığı zevk-acı karışımı duygudan dolayı kıpırdanıyor ve inliyordu.
‘’Ah… Kai… Ç-çabuk ol…’’diye mırıldandı. Gözünden akan bir damla kenardan süzüldü.
‘’Üzgünüm.’’
Kai parmaklarını genişlemiş delikten çıkardı ve onun içine girdi. Luhan içindeki sertliği hissedince gözleri kocaman olmuştu.
‘’… Hareket et. Hızlı ol.’’
Ve Kai kalçalarını çok hızlı bir şekilde hareket ettirmeye başladı. Ne kadar hızlı hareket ediyor olsa da Luhan’ın canını yakmaktan korkuyordu.
‘’… Ah!’’ Kai’nin penisinin ucu belirli bir noktaya değince Luhan inledi. ‘’Oh, Kai! Ah-ah-ah! Bastır, tam oray-ah!’’ Kai hareket edip zevk noktasına değmeye devam etti.
Luhan boşta kalan elini kaldırıp onun göğsünü okşadı. ‘’Hızlan! Lütfen hızlan, ah!’’ Şirin sesiyle bağırmaya devam etti.
Kai eğilip dilini onun muhteşem kokan boynunda gezdirdi, Luhan kendini ona bastırıyordu.
‘’Ah-ah-ah!’’
İlk sevişmelerinde Luhan inlemeye ve bağırmaya utanmıştı ancak bu sefer korkmadan resmen haykırıyordu. Kai bir yandan hareket edip bir yandan ona bakarken kahverengi gözlerindeki arzuyu gördü.
‘’Lanet olsun, daha hızlı ol! Ah!’’
Kai daha ne kadar hızlı hareket edebileceğini düşünürken Luhan sarsılarak kendi eline boşaldı. Bütün parmakları beyaz ve akışkan menisiyle kaplanmıştı. Yaklaşık 1-2 dakika sonra içindeki sıcaklığı ve hafif karıncalanma hissini fark etti.
Kai yavaşça onun yanına yattı. İkisini de gözleri kapalı bir şekilde soluk alıp veriyordu.
Biraz dinlendikten sonra Kai komidinden mendil aldı ve Luhan’ın elini ve karnına bulaşmış sıvıyı temizledi.
‘’Beni asla bırakma,’’dedi Luhan nefes almaya devam ederek.
Kai gülümsedi. ‘’Bu da nerden çıktı?’’
‘’Yalnızca söylemek istedim.’’ Dişlerini göstererek güldü.
‘’Asla,’’diye mırıldandı Kai, ‘’Her zaman yanında olacağım Luhan.’’ Kafasını eğdi ve sıcak burnunu üşümüş Luhan’ın soğuk burnuna sürttü.
***
Ertesi gün Luhan ile Kai yemekhanede oturup kimchi yerlerken Tao ve Kris geldi.
Kai Tao’nun yanındaki çocuğa baktı. Bu ona omuz atan iri yarı ancak yakışıklı çocuktu. Tao’yla ne işi vardı ki onun? Daha önce onun Tao ile takıldığını hiç görmemişti.
‘’Merhaba Tao ve ım…’’ Kai gülümsedi.
‘’Kris,’’dedi sarışın olan gülümseyerek.
‘’Merhaba Kris.’’ Kai elini salladı. Tao gülümsedi.
‘’N’apıyorsunuz?’’diye sordu. Luhan ikisine de çekinerek bakıyordu.
‘’İyiyiz, sen nasılsın?’’diye sordu Kai.
‘’İyi.’’ Oldukça basit bir cevaptı.
Kai çatalını tabağın kenarına koydu. ‘’Yumi nerede?’’
Bunu duyan Tao’nun yüz ifadesi değiştikti. Ne sert, ne üzgün, ne de ciddi.
Tao’nun dudakları sonunda kıpırdadı.
‘’Ayrıldık.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going to Hell
Fanfiction*Tanıtım* O yalnızdı. Dışlanıyordu. Nedenini ise kimse bilmiyordu. Dışlama ve insanlardan uzak durma sebebi ise onlardan farklı olması ve insanların önyargılı olmasıydı. Canının yanmasından korkuyordu. Yine aynı acıları yaşamaktan korkuyordu. Karanl...