33. bölüm

3.8K 201 4
                                    

 Never lend a hand.

Luhan büyük bir şaşkınlıkla çadırın içindeki görüntüye bakarken, kafasından milyonlarca görüntü geçti. Ve bir sürü düşünce.

Öncelikle, Kai'yi başkasıyla bu şekilde görmek canını acıtmıştı.

Sinirin hücrelerinde gezindiğini hissedebiliyordu. Elinde olmadan Kai'ye sinirlenmişti. 

Kai sadece ona aitti, bir başkası Kai'yi bu şekilde görmemeli, onunla bu şekilde yakın durmamalıydı. Bunun olmasına izin verdiği için Kai'ye kızıyordu. 

Sinirle manzaradan kafasını çevirdi ve kendi çadırına doğru koştu. Kai'nin yüzünü görmek istemiyordu.

***

Kai Luhan'ın yanına gelmiş, günaydın öpücüğü vermek istemişti. O geldiğinde çadırda yalnızca Luhan vardı. Çünkü Kris ve diğerleri orman yürüyüşüne gitmişlerdi. 

Kai küçük olana doğru hafifçe eğildiğinde aldığı tepkiyi hiç beklemiyordu. Luhan ondan uzaklaşmıştı. Gözleri kızgınca bakıyordu ve bu Kai'yi korkutuyordu. 

"G-günaydın?" dedi Kai sorarcasına. 

Luhan kafasını çevirip çadırdan hızlıca çıktı ve ormanın içine doğru yürümeye başladı. Kai kaşlarını çattı, neler olduğunu anlayamıyordu, küçük sevgilisi ona kızmış mıydı? 

"Hey! Luhan! Bekle, nereye gidiyorsun?" derken hızlıca çadırdan çıktı ve onun kolunu kavradı. Ama Luhan kavrayıştan çabucak kurtuldu. 

"Seni ilgilendirmez." Küçüğün verdiği cevap Kai'yi şaşırtmıştı. 

"Ne demek beni ilgilendirmez?" 

"Çadırına geri dön Kai, seni bekleyen biri vardır." Luhan büyük bir kızgınlıkla söyledi.

Bunu duyan Kai’nin gözleri kocaman olmuştu.

‘’Neden bahsediyorsun sen?’’

‘’Hım… O kadar umursamazsın ki farkında değilsin.’’

Kai şaşırmıştı. ‘’Neyin farkında değilim?’’ 

Bu soruya karşılık Luhan kafasını ve vücudunu çevirip yürümeye başladı.

‘’Luhan!’’ Kai seslendi ancak sarışın olan onu takmamıştı. ‘’Luhan! Bir dakika!’’

‘’Ne?!’’dedi Luhan kafasını çevirmeden. 

‘’Luhan, neden bahsettiğini cidden anlamıyorum.’’

Bambiye benzeyen, gözlerini yavaşça kapadı. ‘’…’’

‘’Luhan, lütfen soruma cevap ver.’’

‘’Hiçbir şeyi anlamıyorsun tabi.’’ 

‘’…’’ 

‘’Neyi anlıyorsun ki sen?’’

‘’…’’

‘’…’’ Kai birden onu omuzlarından tuttu ve etraflarındaki herhangi bir çam ağaçlarından birine yasladı. Yüzünü ona doğru yaklaştırdığında, sevgilisi sinirli bir ifadeyle ona bakıyordu.

Kai özür dolu sesiyle yavaşça mırıldandı, ‘’Luhan… Ben hiçbir şey yapmadım.’’ 

***

Öğretmenlerin öncülüğünde yürüyen öğrenciler şaşkınlıkla etraflarına bakıyorlardı. Bu gezi bazılarının canını sıksa da genel olarak güzel gidiyordu. Ağaçlar ve diğer yeşil şeyler onları şehrin pisliğinden uzak tutmuştu.

Kyungsoo yüzündeki öfke dolu ifadeyle yürümeye devam ediyordu. Ellerini sıkmıştı. Ağaç tozları üstüne yapışıyordu ve yerdeki çalılar da bacaklarının çıplak kalan yerlerini çizmişti. Dahası ayakkabılarının her tarafı çamura bulanmıştı ve bu her şeyden daha sinir bozucuydu.

Sinir bozucu olan iki şey daha vardı. Bunlardan biri, Tao ve Kris’in aşıklar gibi birbirlerinin etrafına dolaşmasıydı. Japon yapıştırıcısıyla yapıştırılmış gibiydiler, Tao neredeyse, Kris’de oradaydı. Ve Kyungsoo daha da sinirlenmeye başlamıştı.

İkinci sinir bozucu olan şey ise, kimdi, tahmin edin bakalım?

Peşinde tıpkı bir köpek gibi dolanan Sehun.

Kyungsoo’nun gölgesiymiş gibiydi, dibinden ayrılmıyordu. 

Ve bu Kyungsoo’nun canını fena halde sıkıyordu. 

Öğretmen çocukları ağaçların arasında dolaşması için serbest bıraktığında, Kyungsoo ormanın diplerine kadar ilerledi. Artık çam ağaçları yoktu, orman meşe ağaçlarıyla tamamen bir gizemli havaya bürünmüştü. 

Kyungsoo böyle şeyleri severdi. Korku, adrenalin.

Tek başına eğilip yerdeki çiçeklere baktığında birden önünde bir gölge belirdi ve bu kendi gölgesi değildi. Korktuğunu hissetti.

Ve, sonra anladığına göre bu Sehun’un gölgesiydi.

Hızlı bir şekilde ayağa kalktı ve Sehun’a yaklaştı. Aradaki boy farkı komik dursa da Kyungsoo sert görünmeye çalışmıştı.

‘’Ne yapmaya çalışıyorsun Sehun?!’’diye bağırdı birden. Sesi tüm ormanda yankılanmıştı.

Sarışın olan bir ifade göstermeden yüzüne baktı. Boş bir yüz.

‘’Hiç.’’ 

‘’Hiç?’’diye sordu Kyungsoo, ‘’Amacın ödümü patlatmak mı?’’

‘’Kyungsoo,’’diye mırıldandı Sehun. 

‘’Evet?’’

‘’Seni istiyorum.’’ 

Kyungsoo çaresizlikle gözlerini kapadı.

‘’Neden peşimdesin?’’diye sordu birden ona, ‘’Kalbimi istediğini söyledin ama bunu birden nasıl söyleyebilirsin ki?’’

‘’…’’

‘’Başından beri Luhan’ın peşindeydin Sehun.’’

‘’…’’

‘’Amacın o değil miydi?’’

‘’…’’

‘’Onun vücuduna sahip olmak?’’

‘’…’’

‘’Ha, Sehun?’’

‘’…’’

‘’Cevap ver bana.’’ Kyungsoo kararlı ses tonuyla söyledi.

‘’Luhan’ı başından beri istemedim.’’ 

‘’??!!’’

‘’O, birlikte olduğumuz zamanlar… Yurttan ayrıldığında…’’ 

‘’?’’

‘’Hiçbir şey hissetmedim. Ne bir öfke yada… Özlem. Veya sevgi.’’

‘’Ne demeye çalışıyorsun?’’

‘’Demek istediğim şu.’’

‘’…’’

‘’Luhan’ı hiçbir zaman istemedim. Buraya geldiğimde de istememiştim.’’

‘’?!’’

‘’Tek istediğim intikamdı. Ben mutsuz veya öfkeliyken onun mutlu olması.’’

‘’…’’ Kyungsoo sadece susup onu dinledi.

‘’Onun yaşadıklarını kıskandım. Çünkü o da benim gibiydi eskiden. Ben kötüyken o şuanda mutluydu. Anlıyor musun?’’

‘’…’’

‘’Duygusuz olduğumu sanıyordum Kyungsoo.’’

‘’Âşık olma, mutluluk duyma yada… Ne bileyim. Diğer duygulardan yoksun olduğumu sanıyordum.’’ 

‘’…’’

‘’Ama seninle sevişince aslında duygularım olduğunu anladım. Ben sevebiliyorum Kyungsoo.’’ Sehun ellerini saçında gezdirdi, ‘’Sorun bende değildi.’’

‘’Kimdeydi o zaman?’’diye sordu Sehun şaşkınlıkla.

‘’Luhan’daydı.’’

‘’?’’

‘’Kyungsoo, ben Luhan’a aşık olamadım.’’

‘’Ona seni sevdiğini söyledin?’’

‘’Söyledim evet. Ama aslında sevmiyordum.’’ 

‘’Ne dediğinin farkında mısın?’’

‘’Ben aşık olabiliyorum.’’

‘’…’’

‘’Sadece… Luhan’a aşık olamadım.’’

‘’…’’

‘’Ben sana aşık oldum.’’

***

Kai elindeki kekle beraber piknik masasında oturan Luhan’a ilerledi. Sarışın olan telefon ekranına bakıyordu. Yüz ifadesi çok ciddiydi.

Kai tüm gün boyunca ona yaklaşmaya çalışmıştı ancak Luhan ondan uzak duruyordu. Bu gerçekten sinir bozucuydu.

‘’Luhağğn!’’diye seslendi mutluluk dolu bir sesle. Küçük olan kafasını çevirip ona baktı, ancak daha sonra telefonuna döndü.

‘’Tanrım Luhan.’’ Kai onun yanına oturdu, ‘’Ben ne yaptım?’’

‘’…’’ Luhan cevap vermedi.

‘’Neden böyle yapıyorsun bana?’’ Kai çaresizce fısıldadı, ‘’Ne yaptım Luhan, lütfen söyle bana.’’

‘’Kai…’’diye mırıldandı sarışın olan, gözlerini kapadı, ‘’…’’

‘’Lütfen…’’ 

‘’Dün gece seninle beraber uyuyabilmek için yanına geldim ancak sen çıplaktın ve Joon’a sarılmıştın. İşte sorun bu.’’


Going to HellHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin