For the lies that I make, I'm going to hell.
Kai, uzun ve siyah koridorda yürüyordu. Sessizdi. Adım atmasına rağmen hiçbir ses gelmemesi garipti.
Yürümeye devam etti. Kafası eğikti.
Kai etrafını incelemek için kafasını kaldırdığında püsküren alevleri gördü, alevlerin sıcaklığını ve duman kokusunu hissetti.
Burası cehennemdi.
Korkuyla geri çekildiğinde alevler dinmeye başlamıştı ve o güçlü kokunun yerini başka bir koku almıştı.
Hayatında duyduğu en güzel kokuydu bu. Şeftali ve amberin sevimli karışımı.
Kai kokuyu içine çekmeye devam ederken birden uyandı.
Gözleri şaşkınlıkla beyaz tavanda gezinirken muhteşem koku hala burnundaydı. Elini kaldırıp başına götürdü. Ağrıyordu.
‘’Şaşırtıcı bir şekilde beni fark etmedin,’’dedi tanıdık bir ses. Kai kafasını çevirdiğinde yumuşak sarı saçları gördü ve yavaşça güldü.
‘’Luhan.’’
‘’Tabi ya, Luhan.’’ Bebek yüzlü çocuk gülümsedi. Daha sonra kafasını eğdi ve onun alnını öptü. Yumuşak dudakların sevimli baskısını hisseden Kai mutlu oldu. ‘’İyi misin?’’
‘’Bana ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.’’
Luhan derin bir nefes aldı.
‘’Gece eve sarhoş geldin. Ve beni çok korkuttun Kai.’’
Kai elini alnına koydu. ‘’Üzgünüm…’’
‘’Bana bir sorun çıkmayacağını söylemiştin.’’
‘’Alkole dayanıklılığım olduğunu bilmiyordum.’’
Luhan ona daha da sokuldu ve Kai kollarını ona doladı.
Şeftali ve amber.
Bu koku, Luhan’dan geliyordu.
‘’Ve üstelik Kyungsoo’yla gittin.’’
‘’…’’
‘’Seni ne kadar çok kıskandığım hakkında hiçbir fikrin yok.’’
‘’…’’
‘’Eminim ki seni ne kadar çok sevdiğim hakkında da hiçbir fikrin yoktur.’’
Bu iki cümle sayesinde Kai gülümsemişti. Elini hafifçe kaldırdı ve Luhan’ın karnını kıyafetin üstünden okşadı.
‘’Beni ne kadar çok sevdiğini biliyorum,’’dedi Kai, ‘’Bende seni çok seviyorum Luhan. Tahmin edemeyeceğin kadar.’’
Luhan kıkırdadı.
‘’…’’
‘’Gece burada mıydın?’’diye sordu Kai okşamaya devam ederek.
‘’Annen gitmeme izin vermedi.’’
‘’Taemin…’’diye mırıldandı Kai, ‘’Sana bir şey yapmadı, değil mi?’’
Luhan ince parmağını onun boynunda dolaştırıyordu. ‘’Hayır,’’diye mırıldandı, ‘’Bütün gece annenle ve babanla sohbet ettim. Taemin odasındaydı sanırım.’’
Kai sinirle yüzünü buruşturdu. ‘’İyi… Sana bulaşmamış.’’
Taemin’in ona dokunacak olması düşüncesi bile kanı beynine hücum ettiriyordu. Zaten Taemin bunu yapmış olsaydı tükürdüğünü yalamış olurdu. Kai onun gururlu olduğunu biliyordu. Ancak yine de tereddüt etmişti.
Luhan onun bu cümlesine güldü. ‘’Kıskançken çok tatlısın.’’
Kai gülümsedi. ‘’Tatlı mıyım cidden?’’
‘’Evet,’’dedi Luhan gülmeye devam ederek.
Esmer olan parmağını onun karnında gezdirmeye devam ettirirken ona yavaşça yaklaştı.
‘’O zaman bir öpücük ver.’’
Kai dilini Luhan’ın sıcak ağzında gezdirmek için sabırsızlanırken Luhan yavaşça yaklaştı ve pembe dudaklarını onun dolgun ve koyu renkli dudaklarına bastırdı.
‘’…Voah?’’ Kai şaşırdı.
‘’Ne?’’dedi Luhan gülümseyerek.
‘’Bu kadar mı yani?’’
‘’Dişlerini fırçaladıktan sonra daha derin öpebilirim. Evet, hım.’’ Luhan yataktan kalktı ve örtüyü sevgilisinin üstünden çekti. ‘’Banyoya git, hadi~’’
Kai hızlı bir şekilde doğruldu, başı dönmeye başlamıştı.
‘’Ov.’’ Luhan yavaşça yaklaştı ve elini ona uzattı.
‘’Ve üstelik seni aşağıda birileri bekliyor.’’
‘’Kimmiş o?’’diye sordu Kai şaşkınlıkla.
‘’Sürpriz de o işte. Hadi banyoya.’’ Esmer çocuk yalpalayarak kalktı ve odasının yanındaki tuvalete girdi. Luhan’da kapının yanında bekliyordu.
İkisi de kapı aralığından Taemin’in onları izlediğinin farkında değildi. Uzun saçları olan çocuk gülümsedi. Kardeşinin mutlu olması onu garip bir şekilde onu da mutlu ediyordu.
Gözlerini kapadıktan sonra odasına girdi.
***
Tao, Luhan’ın ona verdiği gofreti yerken Kris çekici kahverengi gözleriyle onu izlemeye devam ediyordu.
Tao yemeye devam ederken kafasını kaldırdı ve gözleri Kris’in gözleriyle buluştu.
‘’Ne?’’dedi yumuşak bir ses tonuyla.
‘’Ne ne?’’
‘’Ne ne ne?’’
Tao kendini tutamayıp güldü. ‘’Lanet olsun Kris, neden bana dik dik bakıyorsun?’’
Kris de güldü. ‘’Ağzının kenarında… Imh…’’ Parmağıyla gösterdi.
Tao elini yavaşça ağzında gezdirdi ama bulaşmış çikolatayı temizleyememişti.
‘’Şey… Ben…’’ Kris yavaşça eğildi ve Tao şaşkın şaşkın ona bakmaya devam ederken pembe dudaklarını onun dudaklarına yapıştırdı.
Küçük dudakları emerek temizlerken Tao karşılık verdi ve 2-3 dakika sonra onu itti.
Kris derin bir nefes aldı.
Tao utanmıştı.
‘’Bunu… Burda yapma… Görürlerse …’’
‘’ÇOK GEÇ,’’diye bir ses duydu parlak siyah saçlı çocuk.
Tao kafasını çevirince kapıya yaslanmış olan Kai'yi ve gülen Luhan'ı gördü. Arkadaşının yüzünde hınzırca bir ifade vardı.
‘’Başından beri siz ikinizin çıktığını biliyordum,’’dedi Kai.
Tao ve Kris kızararak kafasını çevirdi.
‘’Tadaa~ İşte sürpriz,’’dedi Luhan.
‘’Evimde öpüşüyorsunuz ha…’’dedi Kai, ‘’Sürprize bak…’’
Tao'nun yüzü kızarmıştı. Utandığını gören Kai hemen cümlesine devam etti, "Ama bu sorun değil. Belki bir gün çifte randevuya giderik, ne dersiniz? HEHEHEHEHHE."
Tao kızarmaya devam ederken, Kai onun yanına oturdu.
‘’Dostum, utanınca cidden çok tatlısın.’’ Luhan ve Kris güldü.
‘’Alay etmeyi kes.’’ Tao sızlandı.
Kai derin bir nefes aldı. ‘’Sonunda mutlu olabildiğine sevindim Tao.’’ Elini onun boynuna doladı.
Tao gözlerini Kris’e çevirdi ve gülümsedi. Kris de gülümsemişti.
Evet, o koca serseriyle mutluydu.
Hemde çok.
***
Kyungsoo ertesi gün okula gittiğinde çok dalgındı.
Kalçası hala feci şekilde ağrıyordu ve yürümesini zorlaştırıyordu. Gece sancıdan dolayı uyuyamamıştı.
Dolabına doğru yürüdü. Matematik kitabını çıkarırken aslında ders çalışmayı ne kadar çok sevdiğini düşündü. Problemler onun için cips gibiydi, lezzetli ve beynini çalıştıran atıştırmalıklar.
Tam coğrafya kitabını da çıkarıp çantasına koyacaktı ki bir el bileğini tuttu. Kyungsoo bu buz soğukluğundaki beyaz eli çok iyi tanıyordu.
Kafasını kaldırınca Sehun’u gördü.
‘’…’’
‘’Kyungsoo,’’diye mırıldandı Sehun.
Koca gözlü çocuğun yüzü soğuktu. ‘’Ne istiyorsun?’’
‘’Seni,’’dedi Sehun. Bu sözcük Kyungsoo’nun çok şaşırmasını sağlamıştı.
‘’Ama ben seni istemiyorum,’’dedi Kyungsoo soğuk bir ses tonuyla. Bu
cümleden sonra Sehun, ortamda serin bir rüzgarın geçtiğini hissetti.
‘’…’’
‘’Sarhoştum, tamam mı?’’
‘’…’’
‘’Seni seviyorum’u sarhoş olduğum için söylemiştim.’’
‘’…’’
‘’B-bilerek değil.’’
‘’Seni istiyorum.’’ Sehun'un sesi canı yanıyormuş gibiydi. Ancak Kyungsoo buna aldanmayacaktı.
Gözlerini kırpıştırdı. ‘’Ama bu gerçekleşmeyecek.’’
‘’…’’
‘’Yalnızca seviştik, tamam mı? Lütfen, bu senin o güzel kıçını kaldırmasın.’’
Kyungsoo dolabın kapağını hızla çarptı ve sınıfa gitmek için arkasını döndü.
‘’Üzgünüm Sehun…’’diye düşündü içinden, ‘’Ama yaptıklarını ödemek zorundasın.’’
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going to Hell
Fanfiction*Tanıtım* O yalnızdı. Dışlanıyordu. Nedenini ise kimse bilmiyordu. Dışlama ve insanlardan uzak durma sebebi ise onlardan farklı olması ve insanların önyargılı olmasıydı. Canının yanmasından korkuyordu. Yine aynı acıları yaşamaktan korkuyordu. Karanl...