"Ver beni yalnızlığa..."
Guns N' Roses-Don't Cry
Ceyl'an Ertem-El Adamı
❄❄❄❄Bölüm 2:'Risale'♣
Beyninin delhizlerinde dolanan acı,bitap düşmüş hayallerin son iplerini de koparıp bir köşeye savurmuştu. Kaburgalarına sığmayan acı artık kendine yeni ufuklar arıyor ve bu küçük bedeni tamamen yok ediyordu. Kaybettikleri,diline prangaları geçirmiş,karanlık hayatı renksizlikten övünmüştü bir kere. Daha ne elini kaldırıp acılarına engel olacak gücü ne de kendini saklayacak yeri vardı.
Kimsenin duymadığı çığlıkları bedenin her haresine saklanmıştı. Boğazına geçirilen yağlı ilmekten bi'haber salınıyordu geçmişi ve geleceğinin ince ufkunda. Tek bir umut bile yeşermiyordu ruhunun kurak topraklarında. İstemezdi de zaten. Payına düşen herşeyin sadece acı olduğunu fark etmişti. Ve bundan daha acısı kabul de etmişti.
Oysa daha on sekiz yaşındaydı. Belki yaşaması gerek zamanlar vardı. Yüreğinde umut adına çiçekler yeşermeli,her çiçeğin o narin kokusu saçlarına salınmalıydı. Ya da aşık olmalıydı. Birinin elinden tutmalıydı. Bir dostu olmalıydı belki de. Sonuna kadar güvenip bazen sığınabileceği. Yanında olmasını istediği birileri.
Ama on sekiz yaşında ruhunun boğazına keskin bıçağı dayayıp,kalbinin virane duvarlarına kanını akıtmamalıydı. Bütün hayallerinin en azılı katiliydi. Hepsi babasının gitmesiyle olmuştu zaten. Annesi, daha kızının avuçlarının içerisinde babasının kokusu varken hayatını tepetaklak etmemeliydi. Bu kadar yıkmamalıydı onu. Her gelen bir parça koparıp da gitmemeliydi. Bu denli acı dolu olmamalıydı ruhu. Dayanamıyorum da dememişti ama tutunacak bir dalı da yoktu ki onun. Boşlukta savruluyordu bitap düşen bedeni.
Kolundaki ince sızıyla bedenini iyice iki büklüm etti. Bu yabancı yatak bugün ona ilk defa özlemini duyduğu şeyi,kâbussuz uykuyu vermişti. Aldığı ilaçların ağırlığıyla da kesintisiz bir uyku çekmişti. Ne zamandır böyle bir uykuya teslim olduğunu bilmiyordu.
Babası gittikten sonra bölük börçük olan uykuları annesinin de bırakmasıyla kâbuslu gecelere terfi etmişti. Her kâbusu o kadar korkunçtu ki aldığı nefesler kesilip,ciğerleri özlemle kavruluyordu.
Sahi. Ne zaman böyle bir uykuya sahip olmuştu? Annesi de bıraktıktan sonra kâbusların getirisi olan her bir çığlık bedenine ağır hasar vermiyor muydu? Üvey babasının o iğrenç yüzü,abisinin tacizleri. O kadar yorulmuştu ki. Uyku hapları olmadan uyumuyordu. Kitaplara gömülüp,güneşin doğuşuyla birlikte sızıyordu. Belki de günlerdir en sevindiği şey bu uyku olmuştu. Bir yabancının kocaman yatağında uyumuştu.
Barut gece defalarca kızın yanına uğramıştı. Leyal ağır bir uykuda olsa da anlına değen parmakların sıcaklığını hissetmişti. Arkasındaki gölgenin orada olduğunu biliyordu.
Kaburgalarına vuran sancıyla sessizce inledi. Ağlamaktan kısılmış sesi boğazını acıtarak odaya doluştu. Aniden nefesinin kesilmesiyle ve midesine inen tekmeyle yataktan sarsılarak kalkmıştı. Küçük avucunu ağzına bastırdı ve odanın içerisinde lavabo olarak tahmin ettiği kapıyı gürültüyle açıp kapattı. Aceleyle klozetin kapağını açtı,ellerini yanlarına dayadı. Ve dizlerindeki son güçte onu terk ederken yere düştü. Öğürmeye başladığında midesinin boşluğu bu savaşta boğazını paramparça eden bir acıyla karşılaşmasından başka bir şey getirmemişti ona.
Barut ise kuşluk uykusundan odasına yankı yapan cılız kapı sesinden ayrıldı. Beyni her daim uyanıktı. En ufak ses onun uykusundan ayrılmasına yetiyordu. Tek gözünü açıp tavanla kesişti bir süre. Dirseğinin üzerinde doğrulurken dün aklına geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE
Teen FictionKaranlıkların diline pelesenk ettiği acılarla boğuşan Leyal, bir nefes daha çekebilmek için yaklaştı uçurum kenarına. Ona ölüm en yakışacak tondu belki de. Arkasında bırakacak kimsesi olmayan,herkes tarafından bırakılmış bir küçük kızdan ibaretti. ...