Bölüm 9:'Ferfecir'♣

3.8K 139 16
                                    

"Omuzlarım çöktü adam. Bıraktığın kadın değilim. Yıkık döküğüm. Yediğim o ihanetin cam parçalarının hâlâ damağımda tadı. Kokun... Kokun yok artık adam. İçim yok artık adam. Giderken bıraktığın o sevdayı devam ettiredim adam. Bileklerimden sızan kan ile yok oldu o da. Sana sevdiğim de diyemiyorum be adam. Gözün aydın sana ölen bu kadının omuzlarında kendi naaşı var. Hadi bekletme beni. Gel cenazeme. Ve giderken bırak kokunu toprağıma. Özledim adam. Ruhumun son bir kez  kokuna ihtiyacı var. "

❄❄❄

Bölüm 9:'Ferfecir'♣

Bileklerinden sızan intiharın geçikmişliğini hissetti adam. Damarlı bileğinin üzerinde bir ölümün kanlı ve kir tutmuş tırnaklarını gezdirişini her salise hissederken aslında ölümünün yaklaştığını biliyordu. Külü hiçlikle savaşan sigarasının ciğerlerini zehirlemesine bir kez daha izin verirken gözleri ilk defa odasının açık bıraktığı perdelerinden dışarıyı süzdü.

Ay ışığı üç gündür önünde durduğu yatağını aydınlatıp, içindeki meleği gözüne iyice dikiyordu. Sessiz ve isteksiz nefesleri saatlerdir odada kesilmeyen inlemelere karışıp giderken elindeki artık kabak tadı veren içkiden bir yudum daha aldı. Yatağına bakamıyordu. İğrendiği beyaz rengin hakim olduğu yeni evdeki yatak yorganlarının içine ondan beyaz bir ten ile ölü gibi yatan kıza da bakamıyordu.

Zedelenmiş parmak boğumlarına çoraklanan yaşamın ümitsizce yeniden yok oluşunu oluk oluk derisine içirirken, artık katilleşmiş ruhunun kalleşliğine tebessüm etti. Ensesinde nefes alan şeytana itaat edip kız çocuğunun acılı bedenine kanlanmış ve dahası kızıla dönmüş bakışlarını hediye etti. Üç gündür kıvranan beden çaresizce fısıldıyordu geceye.

Barut duruşunu iyice dikleştirerek, artık bir ölüyü andıran bedene dikkatle baktı. Küçük bir kız çocuğunun daha ana rahmine düştüğündeki savaşına lanetler etti. Dudakları çatlamış bir toprağı andıran buruklukla açıldı. "Belki de bu dünyaya gelmeden ölmeliydin..."dedi çatlaklar barındıran sesiyle. Sonra devam etti. "Bu dünya seni haketmiyor. "

Elindeki artıkların deminde süzülen izmariti kotunun sert kumaşına bastırırken önüne yığılan izmaritlerin hesabını yapmıyordu. Parmak uçları yeni bir intiharın kazınmış izlerinde geçmişini ararken, bileklerine yatırdığı izmaritlerin renksiz külü etrafa döküldü.

Yeniden bakışları aslında hiç açık olmaması gereken perdesiz pencerereye dönünce bir an gördüğü surat tenini ürpertti. Şeytanın deli soluğu pencereden ona selam yolluyordu. Bakışları yıllardır o yansımanın esirliğini bozmak için keskinleşirken odaya yayılan masum fısıltı şeytanın dilini yakmaya yetmişti.

"Baba. "

Duyduğu cılız yankı ile bakışları telaşsızca o tarafa doğru çevrildi. Yatakta ölü gibi uyuyan küçük kızın çatlaklar ile kaplı betsiz dudakları kıpırdanıyordu. Gözleri bir şahin edasıyla kısılıp karanlıkta gördüğünün doğruluğunu tasdiklemek için dikkat kesildi. Aynı ses bir kez daha odanın duvarlarına çarpıp kulaklarında patladığında bu sefer emin olup, oturduğu yerden yavaşça doğruldu. Kasları ona ihanet edercesine sızlarken eli telefona gitti.

Saniyeler içinde aradığı kişiyi bulup hızla arama tuşuna bastı. Lâkin karşı tarafın onun kadar hızlı olmaması sinirlerini bozmuştu. İki dakika sonra Levent'in sesini duyduğunda eli kızın alnıyla buluşmuştu. Kocaman avcu kızın alnını kaplamışken konuştu.

"Kendine geliyor gibi. " dedi günlerdir konuşmamanın verdiği hisle. Karşı tarafın uykulu sesi ile derin bir soluk aldı. "Nefesleri nasıl? " Levent'in sorduğu soru ile Barut, Leyal'e doğru eğildi. "Hızlı. " dedi ve geri çekildi.

VİRANEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin