"Kadın son nefesini veriyor adamın uğruna. Adam elindeki içkisi,dudaklarında tebessümü. "
Keti-Kanatsız Melek
❄❄❄❄
Bölüm 1: 'Dipsiz Kuyu'♣
Genç kız üzerine geçirdiği montu incecik bedenine daha çok sardı. Elleri bu melanetli soğuğun her noktasını hissediyordu. Bedeni zemheri bir kışın ortasında kalmış yaprak gibi titriyordu. Adı gibiydi hava. Geceydi. Leyal'di. İsminin anlamı kendisine o kadar çok uyuyordu ki. Hayatı kocaman bir karanlıktan ibaretti. Hayatı, varolan bir gecenin hep pençesinde dolanıyordu. Diline pelesenk edemediği acı,anlatamadıkları bir gecenin karanlığında karşılıyordu onu.
Etrafına bakındı. Durakta çok az kişi kalmıştı. Ondan sonra gelenler bile menziline varmak için adımlamışlardı. Ensesinde salıkça topladığı saçının arasından kaçan birkaç tutamı kulağının arkasına sıkıştırdı ve derince bir iç çekti. Soğuk hava ciğerlerine doluşup,orayı buzdan bir kütleye çevirmişti.
Herşeyin başladığı güne gitti bedeni. Bundan bir kaç yıl önceye. Babasının ölümünden sonraki zamana. Annesinin, daha babasının cesedi yeni yeni toprağa alışmışken getirip önüne koyduğu, cici baban dediği adamın yüzü geldi gözlerinin önüne. Çıtkırımlık bedeninden hüzün dalgasıyla karışık bir pus geçti. Ciğeri sızlıyordu. Benimsemese de baba dediği içkici,kumarbaz bir baba ve abi kalmıştı ona. Annesi de çekip gitmişti. Bir gece vakti kızını ittiği kuyuda ışıksız bırakarak,kızının gidişini izlediğinden bi'haber.
O zamandan beri çalışyordu. Babasının...üvey babasının ve abisinin ihtiyaçlarını karşılamak için. Yıkılmıştı birer birer tüm kaleleri. Ellerinde,avuç içlerinde kalan yaralar vardı. Zahiri yaralar daha da acıtıyordu onu. Daha da kanatıyordu.
Omuzunun üstünden yola baktı. Eve geç kalırsa neler olacağı geldi bir bir aklına. Tüyleri ürperdi yeniden. Bedenindeki kaybolmuş yaraların sızıları yeniden kendini belli etti. Babasının işkenceleri geldi aklının en kuytusundaki karanlık göletten çıkıp. Dakikalar geçti. Uzun zamanlar geçen bir sürede gelmeyen otobüsü bekledi. Belki de çoktan gitmişti son otobüste. Dua etti içinden öyle olmaması için. Eğer o otobüsü de kaçırdıysa başına gelecekler korkuttu gözünü.
Varolup geçen bir süreden sonra gelen otobüs,betsiz dudaklarında memnuniyet dolu bir tebessüm doğdurttu. Elini çantasına atıp,akbili çıkardığı sırada koluna mengene gibi yapışan parmaklarla donup kaldı. Yüreği anında korkunun esiri olmuştu.Boğazına yapışan yumru nefesini kesti. Gözleri yavaşça kolunu tutan ele ve sahibine kaydı. Yüzünü gizlediği kapşonludan bir şey belli olmuyordu. Dudakları şaşkınlık ve korkuyla aralanırken yanındaki iri yarı adam onu itti.
"Bin şu otobüse. Sesin çıkarsa nefesini keserim. " dedi buz dolu bir sesle. Leyal titreyen bedeninin aldığı komutu yerine getirişini korkuya bağladı. Otobüse zar zor,bacaklarının izin verdiğince bindikten sonra iki kere bastı akbili. Bu süre zarfında adam elini,kolundan hiç çekmemişti. Bakışları hızla otobüsün içinde dolandı. Oturacakları yer yoktu. Bu demek oluyordu ki bu insanlar Leyal'e yardım edebilirlerdi. Bir umut soğuktan morarmış ve ısırılmaktan berelenmiş dudaklarını araladı. Bir yardım çağrısı yeterdi. Ama yanındaki iri cüsseli adam onu otobüsün tutunacak demirlerine sertçe çarpınca dudaklarından dökülen tek şey inlemeydi. Acı dolu bir inleme.
Leyal ne olduğunu anlamadan adamın bedenine kendi bedenine sertçe yapıştı. Leyal,ela gözlerini şaşkınlıkla araladı. Karşışındaki kupşonlu adama dikti ela harelerini. Ve ilk değen bir çift kehribar, mücevher gibi gözler oldu. Leyal gözlerini kehribar gözlerden bir türlü çekemedi. Sanki gözleri oraya odaklanmıştı. Sonunda gözlerini çekebildiğinde otobüsün loş ışığı ve adamın başındaki kapşonun izin verdiğince adamın yüzünü inceledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE
Novela JuvenilKaranlıkların diline pelesenk ettiği acılarla boğuşan Leyal, bir nefes daha çekebilmek için yaklaştı uçurum kenarına. Ona ölüm en yakışacak tondu belki de. Arkasında bırakacak kimsesi olmayan,herkes tarafından bırakılmış bir küçük kızdan ibaretti. ...