Aşktan yana payıma düşen ne varsa yandı uğruna...
❄❄❄❄
11. Bölüm:'Uçurum'♣️
Deriye kazınmış haşlak acı bilinmezin verdiği tüm gerçeklerle ayaklar önündeydi. Tanrı çizilmiş kaderin kalemini vermişti insan eline. Ucunda silgisi olan bir kalem. İster yazmaya devam eder, istersen de silerdin. Lâkin adem oğlunun baştan beridir yaptığı bir hata vardı. Yazılanı yaşamak yerine yasağa adım atmak, emir kılınan doğruyu reddetmek. Günahlara bezenmiş bir hayata kocaman adımlar atmaktı. Kaderini, yazılanı yaşamayı bir yana bırakıp cehennemin kapısının önünde bekçilik yapıyor,kıyametin geldiği gün içeriye adımlayanın ilk kendisi olması için bedenini, ruhunu birer birer ateş ile yakıyordu.
Adam da öyle yapmıştı. Düştüğü cennet kapısının kilidini kaburgalarının mezarına gömmüş, doğru olandan uzakta cehennemin tarazlı yolunu mesken tutmuştu. Kaburgalarının arasına gömüp, oraya ebediyen sakladığı o iyilik, zamanla katran rengine bulanmış ve orada ebediyete fısıldamıştı son sözlerini. Cehennem ateşinden bir parça yutmuştu adam. Kursağından geçen yangın yaka yaka sıyırmıştı son kalan iyilik kırıntısını da. Yanmıştı ve yandığı kadar da yakmıştı. Dilinin ucuna sürgün edilmişti intikamın zehri. Dilinin ucundaki zehri bedeninde biriktirmiş ve zamanı geldiğinde canını yakanları o zehirde kavurmayı bilmişti. Kavurmaya da devam edecekti.
Kalbinin duvarlarına aldığı darbeler zihninin önüne yıkılması mümkün olmayan duvarları ördürmüştü adama. O duvarlar bedeninin çarpıp da büyük yaralara mesken olmuş, kalbi çürümüş, kaburgalarındaki mezara gömülmüştü. Çektiği her acı silinmez bir iz bırakmıştı teninde.
Şehire düşen karanlığı izledi adam. Geçmişin her defasında önüne sunduğu kirli elleri saçlarını sertçe çekiştirirken geniş omuzlarının yüzeyini yalayan esintiyi hissetti. Kaslı omuzları dik duruşunu bozmazken, aldığı yükleri derisinin içinde saklayıp büyütmüştü. O yükler zamanın emaresi gibi omuzlarında ihtişamlı bir cinayet yaratmıştı.
Masanın üzerindeki telefona baktı. Zaman hızlıca akmıştı. İki gün geçmişti. Ve tek bir haber dahi almamıştı. Bu canını sıkan gerçek nefesine zehrini üflüyordu. Ve bu yetmezmiş gibi Levent'in hareketleri de canını sıkıyordu.Levent adamdan olabildiğince uzak durmuştu. Öyle ki peşine taktığı adam onun şehir dışına çıktığını bile söylemişti. Barut bunu öğrendiğinde sınırlarda dolanan sabrının dirayetini ölçtü. Adam,sabırının kırıntılarını bırakırken bekliyordu. Ne kadar bekleyeceğini bilmeden. İki gün öncesine kadar yanında, yakınında olan kız şimdi ise bilmediği bir cehennemin içindeydi. Bu canının daha sıkılmasına neden oldu. Âdem elması sertçe yutkunmasıyla bütün ihtişamıyla kavislenip hareket etti.
Barut mücevher gibi parıldayan kehribar harelerinin üzerine ölüm sessizliği ile örttü göz kapaklarını. Boğazındaki düğüm saniyeler birbirini kovalarken büyüyordu. Yutkunması zorlaşırken başını koltuğun başlığına yasladı.Solukları,buğusunda bir katilin kimliğini fişliyordu. Sert ve kaslı göğsü aldığı nefesler ile hareketlenirken zamanı geldiğinde bir meleğin saçlarının bağrında bırakacağı buğuyu bilmiyordu. O buğuya hasret kalacağını da.
Telefon melodisi salonun duvarlarında yankılanırken gözleri hızla açıldı. Olduğu yerde dikleşirken iki gündür beklediği haberin gelmiş olmasını temenni etti. Zira bundan sonrası onaydı. Onun planlarındaydı sonrası. Kanlı ellerinin,katran karası planlarındaydı sonrası. Sonrası bir ipeğin ucuna sarılmış demirdeydi.
Aramasını beklediği kişi değildi ekranda yanıp sönen isim. Bu kanındaki deliyi dürttü. Derin ve sancılı bir nefes alıp duruşunu daha da dikleştirdi ve telefonu masanın üzerinden aldı. Çağrıyı cevaplarken oldukça tembeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VİRANE
Teen FictionKaranlıkların diline pelesenk ettiği acılarla boğuşan Leyal, bir nefes daha çekebilmek için yaklaştı uçurum kenarına. Ona ölüm en yakışacak tondu belki de. Arkasında bırakacak kimsesi olmayan,herkes tarafından bırakılmış bir küçük kızdan ibaretti. ...