1 HAFTA SONRA
ÖMERİN ANLATIMINDAN ;
"Ya deli etmeyin insanı, söyleyin nerde Defne ?!"
"Ömer sakin ol bak-"
"Hakan bana sakin ol diyip durmayın, cevap verin bu kız nerde ?!"
"Kaçtı !," dedi Hülya en sonunda bağırarak.
"Sana ve yaptıklarına dayanamayıp kaçtı Ömer !"
"Kaçtı ?" dedim gözlerim kocaman açılırken.
Yattığım yerden kalktım ve bizimkilere doğru yürüdüm. 2 gündür beni geçiştirmeye çalışıyorlardı ama ben daha olayı yeni anlıyordum, aferin Ömer tescilli gerizekalısın oğlum.
"Ve siz de buna izin verdiniz ?!"
"Bize...," dedi Melis araya girerek.
"Bize not bırakmış giderken, onu gördük, öyle fark ettik." dedi ve cebinden bir kağıt parçası çıkarıp bana uzattı.
"Her şey için teşekkürler Ömer İplikçi, buraya kadarmış. Oyun bitti."
Notta yazılanları sesli bir şekilde okuduktan sonra koltuğa çöktüm yavaşça. Gitmiş... Gerçekten de kaçıp gitmiş !
"Lanet olsun siz böyle bir şeye nasıl izin verirsiniz ?!"
"Ömer otur !"
"Kerim bırak ya bırak !" diyerek bağırdım ve hissettiğim acıyı umursamadan dışarı fırladım.
Uyandığımdan beri onu görmeyi bekliyordum, her kapı açıldığında Defne mi acaba diyerek gözlerimi açıyordum kocaman. Sanki onu zorla yanımda tutmuyormuşum, kaçırmamışım gibi davranıyordum resmen. Sanki yanımda olması kendi keyfindenmiş gibi...
Ya ne yapacaktı Ömer ? Kaçmayıp ne yapacaktı ? Senin gibi birine bir insan en fazla ne kadar dayanabilir ki ? Başka biri olsa Defne kadar dayanabilir miydi ?
Değdi mi peki ? Senin çıkarların, intikamların uğruna girdiğin bu oyun, bu savaş... Defneyi kaybetmeye değdi mi ? Onu harcamaya değdi mi ?
Ya şimdi nerede ? Allah bilir o korkuyla nerelere kaçmıştır, etrafındakilere zarar gelmesin diye herkesi tek tek güvene de almıştır kendince.
Tabiki bunların hiçbiri benim için engel değil, ben bulmak istersem yine bulur, zarar vermek istersem yine veririm. Ama o bomba patlamadan önceki o an. Defnenin elini tuttuğumda hissettiğim o şey. Aramızdaki o şey...
Birini sevmek için ona dokunmanıza gerek yoktur. Ya da mükemmel bir iletişim içerisinde olmanıza da. Birini sevmek için, senin de mükemmel biri olman gerekli değildir mesela, ya da karşındakinin. Dokunmadan da sevilir. Sarılmadan da sevilir. Belli etmeden de sevilir. Bazı şeyler birikir, birikir, birikir ve bir bakarsınız, çoktan sevmiş, kendinizi kaptırmışsınız ama haberiniz yok. İşte bulunduğum durum da bundan ibaret.
Bir şeyler değişir sanmıştım. Uyandığım andan itibaren daha iyi biriymiş gibi hissediyordum. Çoğu şeyin farkına varmıştım aslında. Defneye tüm bu yaptıklarımın saçmalık olduğu kanaatine varmıştım. Onu ne kadar üzdüğümü fark edip, yanımda zorla tutuluyor gibi hissetmesin diye elimden geleni yapacağıma söz vermiştim kendi kendime. Ama bu onu bırakacağım anlamına da gelmiyordu tabiki. Ben başladığım bir işi asla yarım bırakmazdım, Tekin Topala da yaptıklarının bedelini ödetmeden asla durmayacaktım.
Ona çok kızgındım evet, evet onu tabiki bulup tekrar yanıma alacaktım ama bir yanım da haklı olduğunu biliyordu. Böyle bir hayata, böyle şartlara kimde dayanamazdı. Özellikle de benim gibi birine...
Kafamdaki soru işaretleri, ve de tabiki o kızgın surat ifademle hızla telefonumu bulup adamlarımı aradım ve Defneyi bulmaları için acil talimat verdim. İşler daha da sarpasarmadan, her şey kötüye gitmeden biran önce bulup yanıma getirmeliyim onu. Bu şekilde gidemez. Gi de mez.DEFNENİN ANLATIMINDAN ;
"Ömer denen o it her yerde seni aramaya başlamış."
"Ömer hakkında düzgün konuş."
"Ama kızım-"
"Ayrıca bana kızım demeyi de kes artık. Günlerdir bunu hatırlatmaktan bıktım. Ben gidiyorum."
"Nereye-"
"Seni ilgilendirmeyen bir yere." dedim ve çantamı alıp hızla çıktım evden.
Tabiki çok geçmeden korumalar da peşime takıldı ve kararmaya başlayan gökyüzü eşliğinde sokakta yürümeye başladık.
Sinirlerim çok gergin olduğu için evin arka tarafında keşfettiğim ormanlık alana doğru yürüdüm, kulaklığı takıp nefessiz kalana kadar koşmak şuanda yapabileceğim en güzel şeydi şuan. Düşüncelerimden kaçmak için türlü türlü hâllere giriyorum ama kafamın içindeki Ömer bağırmaları susmuyor bir türlü.
Garip bir şekilde aşırı derecede suçluluk hissediyorum ve buna da engel olamıyorum. Onun yanında olup ona destek olmalıydım düşüncesi sürekli dürtüklüyor beni. İstese gidebilirdi, elini tutmayabilirdi, senin yanında kendi canını hiçe saymayıp durmayabilirdi, bomba patlarken üzerine atlamayabilirdi...
Ama Ömerin bunların hepsini yaptı, ve de hepsini senin için yaptı aptal Defne. Peki ya sen ne yaptın ? Onun zayıflığından yararlanıp kaçtın ilk fırsatta.
Zorundaydım.
İnsanların zarar görmesini istemediğim için kaçıp babamdan yardım etmek zorundaydım. Ben bunların hiçbirini istekli yapmıyordum ki ! Tam tersi, yaptığım her bir hareket kendime daha çok kızmama neden oluyordu.
Deli gibi koşmaya devam ederken soluklanmak için durduğum sırada biraz ilerimde olan ev olduğunu fark ettim. Gerçi ev demek biraz saçmaydı, boyut olarak sadece bir salon büyüklüğündeydi ve de ormanın ortasındaydı, oldukça da eskiydi. Arkamda olan adamları umursamadan eve doğru hızla ilerledim. Kapısına geldiğim sırada içeri bakındım ama anlaşılan ev boştu, hâlâ ev demek saçma geliyordu ama başka bir sözcük de bulamıyordum...
"Defne Hanım, oraya girmeniz doğru olmayacaktır."
"Size sorduğumu hatırlamıyorum. Uzakta bekleyin."
"Ama Defne Hanım-"
"Derhal uzaklaşın yoksa avazım çıktığı kadar bağırarak Tekin'in yanına koşarım. Sonrasında size ne yapacağını da siz düşünün."
Tabiki başka bir seçenekleri olmadığı için başlarını öne eğip birkaç adım geriye gittiler, onlara söylediğim sözler yüzünden suçlu hissediyordum ama pişman asla değildim. Tekin ve etrafındaki insanlar benim gözümde her zaman için kötü olacaklar.
Kapıyı nasıl açabilirim diye düşünürken başta normal bir insan gibi kapı kolunu çevirerek açmayı düşündüm ama tabiki olmadı. Etrafa bakınırken camın önünde duran saksıya takıldı gözüm. Belki bir umut diyerek kaldırdım saksıyı ama ordan da bir şey çıkmadı... Çaresizce bakınmaya devam ederken bu sefer de paspasımsı şeyin altına baktım, ve yeeesss, doğru tahmin ! Burada bir çift anahtar var !
Zafer kazanmışcasına anahtarları alıp ayağa kalktım ama neye bu kadar sevindiğimi de anlayamamıştım. Evden içeri girerken belamı mı arıyorum acaba diye düşünüyordum ve tam o an korumalarla gözgöze geldim. Umutsuzca telefonlarına bakıyorlardı, istedikleri kadar uğraşsınlar ormanın ortasından hiçbir telefon hiçbir hat çekmez, o yüzden için çok rahat.
Yavaş adımlarla eve girerken duvara elimi attım ve lambayı aradım. Evet bu aşırı aptal bir fikirdi ama belki bir ihtimal çalışan bir lamba veya bir el feneri bulabilirdim. Ama o kadar zor bir ihtimaldi ki, hiçbir ışık kaynağı bulamadım. Ne yapmalıyım diye düşünürken telefonum aklıma gelince hızla çıkardım ve el fenerini açtım. Gayeet güzel, bu bana bir süre yeterli olacaktır.
Ne aradığım hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bu yeri ölesiye merak ediyordum. Civardaki tek ev babama aitti dolayısıyla burayı bilmeme gibi bir ihtimal yoktu. Hatta belki burası onun bile olabilir... Zaten ne kadar eski olduğuna bakarsak, babam burayı kesinlikle biliyor olmalıydı.
El fenerini açar açmaz şok edici manzaralarla karşı karşıya kaldım. Burası resmen fotoğraf ev gibi bir şeydi. Duvarlarda, yerlerde, sayamayacağım kadar çok resim vardı. Bir kadın ve bir çocuk resimleri. Bazılarının üstünde tarihler bile yazılıydı.
Ağzım açık bir şekilde ilerledim ve duvardaki resimleri tek tek incelemeye başladım. O kadınla çocuğun neredeyse her gün çekilmiş fotoğrafları vardı. Çocuk doğduğu andan itibaren olan bütün fotoğraflar buradaydı...
Şok olmuş bir vaziyette resimleri incelemeye devam ettim. Ne yazık ki belli bir yıldan sonra resimler kesiliyordu, dolayısıyla çocuğun büyümüş hâlini göremedim.
İnceleme faslını bitirdikten sonra kafamda yüzlerce soru işaretiyle tam çıkmaya hazırlanıyordum ki, kapının yanına yere düşmüş olan gözüme çarptı. Yavaşça yerden alıp kendime doğru yaklaştırırken olduğum yere donakaldım.
Bu resimdeki adam...
Ömerdi !Ayyyy sanırım biraz kısa oldu ama asıl ekşın şimdi başlıyoooorrr ! 🙌🙌
Ömer babasının ondan haberi olmadığını sanıyor, acaba gerçekten öyle mi ? Peki babası biliyorsa neden yıllardır Ömerin karşısına çıkmıyor ? Defne gördüğü fotoğrafa ne tepki verecek ? Susmayı tercih edip babasının yanında kalmaya devam mı edecek yoksa dönen oyunlara dayanamayıp tekrar mı kaçacak ?
Bunların cevabı tabiki bir sonraki bölümde lakin düşüncelerinizi çok merak ediyorum, lütfen yorum olarak benimle paylaşmayı unutmayın 😇💕
Okuyan herkese kocamaaan teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Selenay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedel (DefÖm)
Fanfiction"Senin baban, benim annemin sonunu getirdi. İşkence ede ede öldürdü onu, zamanla, canından can kopara kopara... Şimdi de ben senin sonunu getireceğim Defne Topal. BEDEL sen olacaksın."