"Uzak dur !"
"Defne tamam nefes al."
"Uzak dur dedim !"
Gerçekten o kadar kesik kesik nefes alıyordum ki, yüzümün morardığına adım gibi emindim. Öyle ki bir ara aşırı baş dönmesinden yere yığılıyordum ki, zar zor toparladım kendimi.
"Çık !" diye bağırmaya devam ettim.
Artık ne kadar kötü bir duruma geldiysem adam yutkunarak çıktı dışarı. Beter olsun yavşak köpek, az daha zorlarsa zaten bozuk olan kalbimi kaybedicem burada.
Bu kadar... Bu kadar iğrenç bir şeyi yapmış olması beni çılgına çevirmişti. Yaklaşık yarım saat geçmişti üstünden ama ben hâlâ kendine gelememiştim, nefes alışverişlerim yeni yeni düzene giriyordu.
Aklıma geldikçe çıldıracak konuma geldiğim için, tabi bir de kendime gelmek amaçlı odada ne kadar kilit varsa her yeri kilitledim ve banyoya girdim. Gerçekten aklımı kaybetmek üzereydim, herhangi bir kesici alet bulursam direk şah damarımı kesebilirdim şuan.
Rahatlatıcı bir duşun, tabi birde ağlama krizinin ardından sonunda çıkabilmiştim. Ne kadar istemesem de lanetler okuyarak o iğrenç dolaptan bir çift pijama takımı alıp giydim. Bu adamdan da, bu evdenden de, o biyolojik gereksiz olan babam olacak şerefsizden de kısacası herkesten her şeyden nefret ediyordum. Daha birkaç gün olmasına rağmen aşırı korkudan kalp krizi geçirmek üzereydim, fazla aksiyon yüklemesinden ötürü şimdiye kadar kalbimin dayanması hata zaten. Hayır ne diye dayanıyor ki, ne güzel tak diye duruversin hepimiz kurtulalım...Gözümü açar açmaz gördüğüm manzara gerçekten müthişti, yatağın yan tarafında bulunan komidinin üzerine konmuş bir kahvaltı tepsisi. Aman ne düşünceli ya, köpek.
Sinirle oflayarak yerimden kalktım ve derin bir nefes aldıktan sonra elimde tepsiyle içeri yürüdüm.
"Gerçekten yiyeceğimi falan mı düşündün ?" dedim Ömerin karşısına geçip tepsiyi yere atarken.
Tabletten bakışlarını ayırdı ve tabakların kırılma sesiyle gözlerini yumdu. Sinirden ateş çıkan gözlerimle en sert bakışlarımı attım ve son sözlerimi söylemek üzere harekete geçtim.
"Senden nefret ediyorum, anladın mı beni, tiksiniyorum senden. Ne seni, ne seninle ilgili olan hiçbir şeyi görmek dahi istemiyorum. İnşallah biran önce geberip kurtulurum."
Hızla odaya geri çıkarken başımın dönmesiyle denge kaybı yaşasam da umursamadan yürümeye devam ettim. İnsanın sinirden gözünün dönmesi böyle bir şeydi. Bu adamın bana sadece birkaç günde yaşattıkları yüzünden hayatım boyunca yapmadığım şeyleri yapmaya başlamıştım. Gayet sakin, neredeyse hiçbir şeye tepki vermeyen ben az önce gidip bir tepsi kahvaltıyı bile isteye yere fırlatmıştım. Gitgide zıvanadan çıkıyorum kısacası, şimdiden neler yapmaya başladım...
O gün geceye kadar birbirimizi tek bir saniye daha görmedik. En son Emel ablanın dayanamayıp bir şeyler yemeye ikna olduğum zaman aşağı indim fakat o zaman da Yamuk Bey yoklardı. Gerçekten onsuz bir hayatı o kadar özlemişim ki, evde olmadığını duyunca hazine bulmuş kadar sevindim resmen.
Tam uykuya dalmaya başladığım dakikalarda pat diye kapanan kapı sesiyle irkildim ve gözlerimi açtım hızla. Bir o yana bir bu yana dönerken merdivenden gelen patır kütür seslerle kalktım ve odadan çıktım.
"Ömer bu ne hâl ?!" dedim merdivende yığılmış bir şekilde deli gibi gülen Ömerin yanına koşarken.
"Yaaağ bıraksana ne güsel oturuyoooz."
Leş gibi içki kokuyordu, hayatımda böyle bir koku daha koklamamıştım, gerçekten bıraksanız kusardım. Artık ne derdi varsa varsa bu kadar içecek, baya baya dibine vurmuştu. Deli gibi konuşuyor, deli gibi hareket ediyor ve de deli gibi gülüyordu. Ben bunun adını Deli Yamuk olarak mı değiştirsem acaba ?
Oflaya puflaya Ömerin koluna girdim ve zar zor odasına kadar çıkardım. Şöyle ki, evde bildiğim 4 yer vardı ki onlar da odam, odamdaki banyo, mutfak ve salondu. Dolayısıyla Ömerin saçmasapan tarifiyle odasını bulana kadar canım çıkmıştı. Niye orda onu öylece bırakmadım diye kendimi çok sorgulasam da lanet olası vicdanım diyerek geçiştirdim şimdilik...
"Çıkar üstünü."
"Oooooooo." dedi sırıtmaya başlarken.
"Sen şimdi soğuk bir duşa giriyorsun bende sert bir kahve yapıyorum sana. Çabuk hadi." dedim ve pis sırıtmalarına aldırmadan onu zorla banyoya sokup küvetin içine otutturduktan sonra suyu soğuk bir şekilde açtım.
"Ağğğ bu çok soğuk !"
"Başka türlü nasıl kendine geleceksin ?" dedim ve suyu inatla daha da soğuklaştırdım.
Soğuktan bembeyaz olup titremesine azıcık da olsa vicdanım sızlasa da pes etmeden devam ettim. Sonuçta daha dün gece yapmış olduğu o iğrençlik hâlâ aklımdaydı, şuan yanında olup ona yardımcı olmaya çalıştığım için tam bir gerizekalı gibi hissetmiyor da değildim...
"Tamamdııır...," dedikten sonra askıdan aldığım bornozu ona uzattım.
"Ben gidip kahveni hazırlıyorum, sende giyiniyorsun."
Yaklaşık 15 dakikalık kahve hazırlama maratonunun ardından elimde fincanla Ömerin yanına döndüm. Giydiği pijamalarıyla sanki hipnotize olmuş gibi bir noktaya odaklanmış şekilde bakıyordu.
"Al bakalım." dedim ve yanına oturup fincanı ona uzattım.
Garipseyen bakışlarına aldırmadan gözlerimi ondan çekmedim, kahveyi içip bitirene kadar yanında kalacaktım. Kahvesinden bir iki yudum aldıktan sonra derin bir nefes alarak bana baktı.
"Gidebilirsin."
"Bitirene kadar burdayım."
"Ne o öyle ya, çocuk muyum ben ?"
"Hareketlerin öyle." dedim daha önce bana söylemiş olduğu şekilde misilleme yaparak.
Yüzünde çarpık bir gülümseme oluşurken kaşlarını havaya kaldırdı, kahvesinden son yudumu aldı ve sertçe komidinin üstüne koyduktan sonra ateş saçan gözleriyle bana yaklaştı. Aramızdaki mesafenin azlığından dolayı kalbim ağzımda atmaya başlarken gözlerini gözlerime dikti.
"Neymiş benim o çocuk gibi olan hareketlerim ?"
"Çocuk gibi intikamlar alma peşindesin. Hayatın sana oynadığı oyuna kanıyorsun. Üstelik senin geçmişinin suçlusu ben bile değilim Ömer. O adam yüzünden, aramızda sadece gereksiz bir kan bağı var diye her şeyin yükünü bana yıkıyorsun. Çocukluk değil de ne bu ? Dur ben söyleyim. Kötü kalplilik."
"Kötü kalpliyim ben yani, öyle mi ?"
"İyi bir insanın yapacağı şeyler değil bunlar."
"İlk kez doğru bir şey söyledin sanırım Defne. Kötüyüm ben, ruhum da kalbim de kötü benim. Ama emin ol bunların tek suçlusu baban da değil."
"O ne demek oluyor ?"
"Sende suçlusun Defne. En az ondan nefret ettiğim kadar senden de nefret ediyorum. Çık git şimdi."
"Hep böyle mi olacak ?!," dedim sinirle ayağa kalkarak.
"Lafları söyleyip söyleyip kaçacak mısın ? Yoksa açıklama yapacak cesaretin mi yok ? Haa ya da dur, yalan mı yoksa tüm bunlar ?"
"Şansını çok zorluyorsun !" dedi o da ayağa kalkarken.
Korkudan ellerimin titrediğini hissetsem de sakin kalmaya çalıştım. Avuç içlerim titremeye başlarken derin bir nefes alıp verdim, sakinleş Defne, sadece sakinleş, nefes al ver, al ver...
"Hiç tanımadığım birine ne yapmış olabilirim ben Ömer ?"
"Beni tanımıyorsun ama kendini de tanımıyorsun sen. Yaptıklarının farkında bile değilsin."
"Ya ben mi istedim o adamın kızı olmayı, bu soyadı, bu kan bağını, bu hayatı ben mi seçtim ? Böyle bir şeyi kim niye ister Ömer ? Böyle lanet bir hayatı kim ister ?! Benim de annem öldü, benimki de babam yüzünden öldü, o gerizekalı herif yüzünden gözlerimin önünde intahar etti benim annem ! Ben daha 8 yaşındayken annemi boynunda iple cansız sallanırken gördüm ! Ben ne yaptım Ömer peki, ha ne yaptım ?! Senin gibi kötü biri olmayı seçmedim hiçbir zaman !"
"Ben böyle olmaya bayılıyorum mu sanıyorsun ?!"
Gözlerimin dolmasına lanetler olurken konuşmamın arasına girmesiyle sustum sadece, anlatacaklarını dinlemek için. Biliyordum, bir bir açılacaktı şuan. En ince detayına kadar her şeyi anlatacak olmasa da birkaç bir şey dökülecekti."
"Kötü olmayı seçen ben değilim Defne, beni bu konuma getiren bir şeyler de var elbet ! Hiç kimse bile isteye dünyanın en kötü insanına dönüşmez !"
"Böyle olmak zorunda değilsin," dedim ses tonumu kısıp yanına doğru yaklaşarak.
"Bu kötü adam olmak zorunda değilsin. Bu hayatı yaşamak zorunda da değilsin."
Tamamen cesaretimi topladıktan sonra elini tuttum ve ellerimin arasına aldıktan sonra tekrar gözlerine sabitledim bakışlarımı.
"Tüm bu kötülüklerden, bu hayattan vazgeçebilirsin. Hiçbir şey için geç değil."
Ben merakla ne yapacağını beklerken gözlerime bakmaya devam etti. Sabırla ne söyleyeceğini beklemeye devam ederken dakikalar içerisinde elini çekti hızla. İlk hamlesi bu oldu...
"Ben seçimimi yapalı çok oldu. Başladığım bir işi yarım bırakmayı hiç sevmem Defne. Sana ilk gün dediğim gibi, ölene kadar yanımdasın, ölene kadar benimle birlikte bu kötü hayatı yaşamaya da devam edeceksin," dedikten sonra tam odadan çıkıyordu ki, kapıyı açtıktan sonra ani bir hamleyle bana döndü.
"Kader ortağıyız biz, unuttun mu ?"Hııım, güzel bir bölüm oldu sanki, Ömer alttan alttan Defneyle de bir derdi olduğunu çaktırmaya başladı sanki... Hadi bakalım hayırlısı 🙊
Canlarım, okunma ve vote sayıları gerçekten mükemmel, herkese çok teşekkür ederim, inanın bu kadar ilgi beklemiyordum 🙏 Fakat biraz daha yorumlara yüklensek güzel olur gibi sanki... Desteklerinizi bekliyorum.
Okuyan herkese kocamaaan teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Selenay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedel (DefÖm)
Fanfiction"Senin baban, benim annemin sonunu getirdi. İşkence ede ede öldürdü onu, zamanla, canından can kopara kopara... Şimdi de ben senin sonunu getireceğim Defne Topal. BEDEL sen olacaksın."