22 ● Olacağız.

1.5K 131 23
                                    

"Heeh aynen böyle Ömer İplikçi, laf dinle biraz."
"Nerede Defne ?"
"İçeride, git kavuş hadi uğruna yıllarını verdiğin şirketinden vazgeçtiğin biricik nişanlına."
"Ulan Deniz, ulan Deniz ! Bu iş burada bitmedi !"
Deniz karşımda pis pis gülmeye devam ederken ben hızla Defnenin yanına koştum. İçeri girdiğimden beri ona sesleniyorum ama karşılık vermiyordu bir türlü, içimdeki korku artarken adımlarımı hızlandırdım ve koşmaya başladım.
"Defne ?!" dedim en sonunda onu bulurken.
Bi kolu kandan görünmez bir şekilde olduğu yere yığılmıştı. Onu böyle görür görmez Denize içimden küfretmeye başlarken panikle Defneyi kucağıma doğru yatırdım.
"Defne, Defne aç gözlerini güzelim..." dedim saçlarını arkaya atarken.
"Ömer..." diyebildi çok kısık bir ses tonuyla.
"Burdayım, burdayım geldim ben bak. Hemen götürüyorum seni buradan korkma tamam mı ?"
"Deniz sana..."
"Şş tamam yorma kendini." dedim ve hızla kucakladım onu.
"Deniz sana bir şey yapacak..." dedi zar zor konuşurken.
"Ne ?"
"Kapı... Kapıdan çıkma..."
"Defne ne diyorsun sen ?"
"Denizin planı hepsi... Başka... Başka bi yol bul çıkmak... İçin..." dedi ve daha fazla enerjisi kalmadığı için susup gözlerini yumdu.
Kucağımda Defneyle çaresizce etrafa bakarken beynimi çalıştırmak için olabildiğince çaba sarf ettim. İlk iş Defneyi yere indirip yavaşça kolilere doğru yasladıktan sonra bütün fabrikayı gezmeye başladım. Önüne karton koliler yığılmış bir kapı gibi bir şey gözüküyordu, tek çarem olduğu için kapının önündeki her şeyi atıyordum ki enseme dayanan silahla dondum olduğum yerde.
"Sakın ses çıkarma." dedi garip bir şekilde tanıdık gelen ses.
"Çek o silahı."
"Sessizce önüne dön."
"Ateş ?!"
"İyi ki sessiz dedim be oğlum." diyerek ağzımı kapattı sıkıca.
"Ben Defneyi hallediyorum." dedi arkadan bu sefer tanımadığım bir ses ve bakışlarım direk ona döndü.
"Çıkarıcam sizi buradan, yeter ki sakin ol ve ses çıkartma, tamam mı kardeşim ?"
"Tamam." dedim elini ağzımdan çekerken.
Arkadaki kıvırcık kız Defneyi yarım yamalak kucakladı ve birlikte yürümeye başladılar. Ben Ateşin ne yapmaya çalıştığına bakarken eliyle gelmemi işaret etti. Defnenin ve o kıvırcık kızın iyi olduğundan emin olduktan sonra sessiz ama hızlı adımlarla Ateşin yanına ilerledim. Bir pencerenin önünde duruyordu.
"Pencereyi mi kırıyoruz oğlum ne işin var burada ?"
"Pencere değil bu Ömercim, gözünü aç gözünü." dedi ve eliyle birkaç hareket yapıp açtı pencereyi.
"Oha lan bu bildiğin kapı !"
"Ömer sen gerçekten burayı hatırlamadın mı oğlum ?"
"Hayır niye ki ?"
"Şuradan bi çıkalım anlatıcam sana her şeyi dur sen."
Önce kızları teker teker çıkardıktan sonra Defneyi kucakladım ilk iş, adım atacak hali kalmamıştı ve kolu gittikçe kötüleşiyordu. Ateş adamların buraya bakmadığı bir anda bize işaret etti ve saklandığına yerden çıkıp usul adımlarla ormanın içine doğru ilerledik. Gerilimden saçlarımın beyazladığı 15 dakikanın ardından sonunda Ateşlerin arabasına ulaşabildik. Defneyi arka koltuğa yatırdıktan sonra kapıyı kapattım ve tam öbür tarafa biniyordum ki, binmeden önce Ateşi çekip sarıldım sıkıca.
"Ulan Ateş, hayatımızı kurtardın be."
"Ee sana bir can borcum vardı ödemiş oldum. Bilirsin borçlu kalmak çok bana göre değil."
"Adamsın sen adam." dedim ve gülüşüp hızla bindik arabaya.
"Ömer sen istersen öne geç, ben birkaç ilk yardım müdahalesi biliyorum Defneye yardımcı olayım."
"Tamaam, olur tabiki geç." dedim ve bu sefer tam olarak bindik arabaya.
"Çok mu kötü durumu Aslı ?"
"Yani, biraz, hatta baya kötü Ateş... Sanırım kolunu çok uzun bir süre kullanamayacak."
"Ulan Deniz ulan Deniz annenden emdiğin sütü burnundan getirmezsem bana da Ömer İplikçi demesinler !" dedim sinirle torpidoya vururken.
"Lan yıldı oldu 2017 senin hâlâ bu adamla ne alıp veremediğin var, sizin orda ne işiniz vardı Ömer ?!"
"Tatile çıkmıştık ! Ne işimiz olabilir Ateş adam Defneyi kaçırdı işte."
"İyi de niye ?"
"Dikkat edersen karşımızda bahsettiğimiz kişi Deniz, bunun niyesi olur mu ?"
"Sizin hesap defteri hâlâ kapanmadı yani."
"Kapanmadı ama ben kökünden yakıcam o defteri."
"Tamam, tamam dur tamam önce sevgilin bi iyi olsun da gerisi hallolur."
"Şimdi sen anlat asıl senin orada ne işin vardı Ateş ?"
"Oğlum orası benim babamın eski fabrikası. Yani iflas etmeden önce elimizde kalan son fabrikaydı, hatırlamıyor musun ? Üniversitede, 3.sınıfta da gelmiştik bir defa."
"Eveeet, hatırladım şimdi tamam."
"Aslıyla fabrikanın kullanım durumu ne, çok mu kötü hâlde diye kontrole geldik ama bir baktık kapıda falan birsürü adam. Tam dönüp gidecektik ki senin bağırmalarını falan duyup geri döndük."
"O silahın sende işi ne oğlum ?"
"Girerken adamın birini bayıltmak zorunda kaldım, e silahı da elinde kalmasın bari alayım dedim."
"Manyaksın sen ya, hâlâ aynı manyaksın."
"Sen çok farklısın sanki, yıllar sonra karşılaştığımız yere bak." dedi ve gülüştük.
Arkamı dönüp Defneye baktığımda artık tamamen bilincini kaybetmiş olduğunu gördüm, bundan sonrasını nasıl toparlayacağımız hakkında en ufak fikrim yoktu. Hastaneye yaklaşırken telefonumu cebimden çıkardım ve Kerimi aradım, daha birde o mesele vardı...
"Abicim arıyoruz arıyoruz niye açmıyorsun öldük burada meraktan !"
"İyiyim ben, yani ben iyiyim ama Defne..."
"Noldu Defneye ?!"
"Kolundan vurulmuş, hastaneye gidiyoruz şimdi, Medicana'ya sizde toparlanın gelin."
"Tamamdır hemen çıkıyoruz." dedi ve kapattım telefonu.
Ateş arabayı durdurur durdurmaz hızla indim ve hastanenin içine girip sedye, hemşire, doktor aklıma ne geliyorsa bağırdım. Sonunda birkaç sağlıkçı elinde sedyeyle gelirken onları dışarı yönlendirdim ve Defneyi arabadan alıp sedyeye yatırdık.
"Çok kan kaybetmiş, kan grubu ne biliyor musunuz ?"
"A, A negatif." dedim korkuyla Defneyi ameliyathaneye götürürken.
"Çok kana ihtiyacı olacak gibi duruyor, uyuşan kan grubu bulmanız gerek acilen."
"Tamam, tamam hemen." dedim ve onlar ameliyathaneye girerken ben hızla Ateşlere döndüm.
"A negatif kan lazım !"
"Benim uyuyor." dedi Ateş ve hızla kan verme odasına girip durumu bildirdik.
Ateş kanı verdikten sonra birlikte odadan çıkarken bizimkiler de geldi. Kızların ağladığı gözlerinden belli olurken beyler daha çok sinirli gibiydi, benim gibi. Şuan burada bulunan tüm erkeklerin aklından geçen tek ortak şey Denizi öldürmekti. Hepsi hızla yanıma ulaşırken kızlara sarıldım aynı anda ve duramayıp tekrar ağlamaya başladılar. Ben onları sakinleştirirken Kerim, Hakan ve Ateş birbirini fark edip şoka girdiler.
"Ateş ?!"
"Hakan, Kerim, oğlum siz hâlâ görüşüyor musunuz lan ?" dedi ve gülüp sarıldılar.
"Ömer noldu Defneye ?" dedi Melis açıklama beklercesine bana bakarken.
"Kolundan vurmuşlar, ben geldiğimde yarı baygın hâlde yatıyordu içeride..."
"Ateş dedikleriniz nereden çıktı ?" diye sordu bu sefer Hülya.
"Deniz bana tuzak kurmuş, yani Defne yarım yamalak söyledi, kapıdan çıkma sakın falan dedi. Ben tam çıkış yolları ararken Ateşle, sevgilisi, neydi adı ya... Ha Aslı, Aslı çıktılar ortaya."
"Babamın eski fabrikası orası, iflas etmeden önce elimizde kalan son fabrikaydı. Aslıyla orası ne hâlde, kullanılabilir mi diye bakmaya gitmiştik ama kapıda eli silahlı adamlar görünce vazgeçtik tabi. Tam dönecekken içeriden Ömerin bağırdığını duydum, içeri girdik işte bir şekilde. Gizli bir kapı gibi bir şey vardı, ordan da çıkıp arabaya gittik." diye açıkladı Ateş herkese.
"Sen üniversitede de böyleydin ha, en beklenmedik anda en beklenmedik yerden çıkardın." dedi Hakan Ateşin omzuna vururken.
"Adamsın ya, kral adamsın, desene bizimkiler canını sana borçlular." dedi Kerim de gülerek bana dönerken.
Gergin geçen birkaç saatin ardından sonunda doktorlar çıkabildi içerden. Hepimiz yanına koştururken çokta iç açıcı olmayan bir surat ifadesiyle bize baktı ve derin bir nefes aldı.
"Nasıl Defne, niye bu kadar uzun sürdü ?" diye sordum korkuyla.
"Kolu iyi fakat..."
"Ne fakat ?" dedi Hülya titreyen sesiyle.
"Ameliyat esnasında kalbi durdu Defne Hanımın, kalp yetmezliğinden ötürü."
"Ne, ne demek kalbi durdu ya ?! Şimdi nasıl ?!" diye bağırdım istemsizce.
"Durumu kontrol altına aldık fakat geçici bir süreliğine. Defne Hanım an itibariyle çok riskli bir döneme girdi."
"Riskli derken ?" diye sordu Hakan sakince.
"Belli ki geçen sefer ki tedavi işe yaramamış. İlaç dozlarını arttıracağız, ve tabi Defne Hanım da bugünden itibaren sinir ve stresten uzak duracak. 1 ay gidişatına bakılacak, eğer düzelmezse, ameliyat."
"Kalp nakli..." dedim ellerimi yüzümün arasına alıp yere çökerken.
"Ne kalbi, ne nakli, ya siz ne diyorsunuz ?!" dedi Melis en sonunda çıldırarak.
"Ömer Bey, sizinle en kısa sürede görüşmemiz gerekiyor. Defne Hanım da birkaç saat uyutulacak merak etmeyin normal odaya alıyoruz şuan, geçmiş olsun."
Hakan Melisi sakinleştirmek için dışarı çıkarırken Hülya da yanıma çöküp ağlamaya başladı usulca. Kerim detayları öğrenmek için doktorun peşinden giderken Ateşle Aslı da içecek bir şeyler almaya indiler.
"Benim yüzümden her şey..." dedim Hülyaya dönerken.
"Senin yüzünden." dedi Hülya beni onaylayarak.
Artık iyice dolduğumu hissederken gözlerimin dolmasını umursamayarak karşı duvara bakmaya devam ettim. Hülya usul usul ağlamaya devam ederken bir süre sonra dayanamayıp iyice yanıma yanaştı ve beni çekip sarıldı sıkıca. Başımı omzuna doğru yaslarken ağlaması şiddetlendi.
"Suçlama kendini artık, tamam..."
"Nasıl suçlamayım Hülya, rezil bir adam oldum çıktım ben. Kızın benim yüzümden geldiği hâle bak..." dedim gözümden birkaç damla yaş süzülürken.
"Defnenin senden, bizden başka kimsesi yok ki Ömer. Bizde böyle davranırsak o napıcak ?"
"Benim yüzümden." dedim kafamı boynuna gömerken.
"Şş tamam, geçecek, söz bak bunlar da geçecek. Koyverme kendini bu kadar nolursun." dedi ve ağlamasını durdurmaya çalışırken kendini geri çekip başımı ellerinin arasına aldı.
"Onun bize şuan her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Güçlü olacağız."
"Olacak mıyız ?"
"Olacağız." dedi zar zor gülümseyerek ve ayağa kalkıp beni de ayağa kaldırdı.
"Hadi bakalım gidip görelim bizim Kızılı." dedi ve koluma girip birlikte Defnenin alındığı odaya doğru ilerledik.
Tam kapıdan içeri gireceğimiz sırada birinin adımı seslenmesiyle arkama döndüm fakat gördüğüm manzara karşısında direk kaşlarım çatıldı. Yıllardır yüzüne dahi dönüp bakamadığım adam karşımda, arkasında korumalarıyla ve o hiç değişmeyen tiksindirici ciddi ifadesiyle buradaydı. Karşımdaydı. Defnenin odasının önünde...
"Ne işin var senin burada ?" dedim üstüne doğru yürürken.
Hülya beni durdurmaya çalışsa da başaramayıp önümden çekildi, onun hemen ardından da korumalar öne atıldılar zaten. Tekin onlara durmasını işaret ederken en sert bakışlarımla durdum karşısında.
"Kızımı almaya geldim."
"Kızını ?" dedim gülerek.
"Kızımı." dedi benim aksine ciddi tavrını koruyarak.
Beynimde kelimeleri toparlamaya çalışırken annemin yüzünün gözümün önüne gelmesi işleri zorlaştırıyordu. Şuan, şuracıkta canını almak vardı, öldüresiye dövmek vardı ama ona da sıra gelecekti elbet. Öncesinde yapmam gereken şeyler vardı, onları yapmadan asla kapanmayacak bu defter. Hülyanın arkamda olmasından dolayı, tabi bide şu saçma korumalardan dolayı Tekine doğru eğildim ve kulağına fısıldadım.
"Kızın mı değil mi birdaha düşün bakalım."
"Ne diyorsun sen be ?!" dedi sesini yükselterek.
"Her şeyi biliyorum Tekin, her şeyi."

Evet izlediğim tüm dizilerdeki shiplediğim tüm çiftleri hikayeye soktuğum doğrudur shhdjxjfjjfkgkg Say hi to AsAt 🙋 Geciktiği için tekrar tekrar çok özür dilerim fakat ilk defa ilham sorunu yaşadım resmen. Yazacağım birsürü birsürü konu var aklımda tonlarca şey var ama bir türlü toparlayamıyorum, resmen krize girmiş durumdayım zar zor toparlayıp yazabildim bir şeyler. Ama gerçekten söz veriyorum en kısa zamanda toparlanıp hızlı hızlı yazacağım bölümleri, tekrar özür dilerim 🙏
Bu arada güzel dilekleriniz ve harika yorumlarınız için de en kocamanından teşekkürler, iyi ki varsınız, çok mutlu oluyorum yorumlarınızı okudukça 💕 Lütfen her bölüm sonunda fikirlerinizi benimle paylaşmayı unutmayın...
Okuyan herkese kocamaaan teşekkürler, sizleri seviyorum.
-Selenay

Bedel (DefÖm)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin