Ömer gözlerini yumup birkaç dakika elini yumruk yapmış bir şekilde yerde oturduktan sonra tek kelime etmeden hızla çıktı odadan. Ömerin çıkmasıyla birlikte diğer herkes içeri girerken kan bulaşmış ellerime baktım ve titrememeye özen göstererek ayağa kalktım. Hülya ve Melis gelip aynı anda bana sarılınca ortalarında olmanın verdiği rahatlıkla ikisinide kucakladım. Sonunda biraz sakinleşip kendime gelirken kızlarla birlikte beylerin karşısına oturduk.
"Daha iyi misin Defne ?"
"Ben iyiyim iyi olmasına da, Ömer iyi değil Hakan. Hem de hiç değil."
"Bugün olan şey..." dedi Hülya fakat daha fazla konuşamayıp susma kararı alarak arkasına yaslandı, durum böyle olunca sözlerine kocası devam etti.
"Ömerin öfke kontrol sorunu var Defne. Daha doğrusu vardı, bundan yıllar önce lise zamanında. O zaman tedavi görüp herşeyi atlattı ama tabiki bu çok zaman aldı. Şimdiyse..."
"Başa döndü." dedim cümlesini tamamlayarak.
"Allah korusun, deme öyle. O zamanlar doktoru böyle şeyler olabileceğini söylemişti, yani ara sıra. Bu böyle temelli tedavisi olan bir hastalık değil, ömür boyu onunla olacak."
"O zaman nasıl atlattı peki ?" diye sordum Hakanın açıklaması üzerine.
"Annesi vardı."
"Nasıl yani ?" dedim bu sefer Melise dönerek.
"Bak bu tür olaylarda kriz yaşayan insanı neredeyse kimse durduramaz, ilaçlar doktorlar falan dışında tabi. O zamanlar onu durduran annesi vardı, annesi için duruyordu birnevi. Veya bu tarz olaylar olduğu zaman annesi alır sakinleştirirdi onu."
"Şimdiyse bunu sen başardın." dedi Hülya Melisin açıklaması üstüne.
"Ben... Ne diyeceğimi bilmiyorum."
"Bak Defne, seninle açık konuşacağım. Ben öyle laf dolandırmayı sevmem. Ömer için sıradan biri olmadığın kesin, onu daha önce böyle gördüğümü hiç hatırlamıyorum. Bak ben bu adamın ciğerini bilirim, kendimi bildim bileli hayatımda o benim. Ömer böyle bir adam Defne. Belki de bu hayatta karşılaşabileceğin en zor adamlardan. Açık açık söylemese, dillendirmese de belli ki seviyor seni."
"Ömerin seni neden kaçırdığını biliyoruz, yanında zorla durduğunu da biliyoruz. Hiçbir şey için seni yargılayamayız ama buraya nasıl ve neden geldiğini unutma lütfen Defne. Sen Ömerin bu hayatta en çok nefret ettiği adamın kızısın ve onun yarattığı intikam oyununun da en önemli parçasının, hepsi bu. Ömerin kendini sana kaptırmasına izin verme." diyen Kerimin ardından lafa tekrar Hakan girdi.
"Yolundan şaşmasına sebep olma."
Duyduklarım karşısında şoka girerken hiçbir tepki veremedim, ne konuşabildim, ne kafa sallayabildim, hiçbir şey yapamadım... Duyduklarım çok ağır gelmişti, belki de kendime itiraf edemediklerimin yüzüme böyle vurulması canımı en çok yakan noktaydı. Söyledikleri her şey doğruydu ve benim elimden de hiçbir şey gelmiyordu.
"Hakan, abartmasanız mı acaba ?"
"Abartmak değil bu Melis, baştan olacaklar için uyarıyoruz. Ömer hayatı boyunca hep acı çekti, dertle tasayla uğraştı. Gün gelecek bu oyunda bitecek, o zaman ne olacak ? Ömer asıl yapmak istediği şeyi yapınca yanında Defne falan kalmayacak zaten."
"O ne demek ?" dedim direk lafa atlayarak.
"Günü gelince öğrenirsin." diyerek geçiştirdi Kerim, belli ki pot kırmışlardı.
"Haksızlık ediyorsunuz, birbirlerini sevmeleri hiçkimseyi ilgilendirmez, o kendilerinin bileceği iş. Hem belki de çok mutlu olacaklar bunu bilemezsiniz ki."
"Biliyoruz Hülyacım, biliyoruz ki konuşuyoruz."
"Tamam ben anladım sizi.," dedim konunun daha fazla uzamaması için.
"Umarım Ömer babamla olan şu işini halleder de biran önce defolup giderim, sizde rahat bir nefes alırsınız. Benden bu kadar rahatsız olduğunuzu bilseydim inanın bu kadar zaman yanınızda durmazdım." dedim ve Hakanla Kerime yazıklar olsun size bakışlarımı yolladıktan sonra hızla çıktım şirketten.
Yapmaya çalıştıkları şeyi kafam almıyordu, söyledikleri şeyleri de. Her şeyin böyle birden yüzüme vurulmasını kaldırmamıştım, sindiremiyordum bir türlü. Tamam Ömer onların canı olabilir, onu korumak istiyor olabilirler ama ya ben ? Ben insan değil miyim, benim duygularımın düşüncelerimin hiç mi önemi yok ? Bu kadar yaptığım şeyin karşılığı bu muydu peki ? Ben inatla herkesin iyiliğini, mutluluğunu düşünürken neden insanlar ben mutsuz olayım diye uğraşıyordu ?
Gene baştan sona yapayalnız hissettiğim anlardan birindeydim, ve Ömerden önceki hayatımda yaptığım gibi sahildeki gizli mekanına kaçtım kafamı toparlamak için. Hayatım birden altüst olmuştu ve ben artık hiçbir şeyin hızına yetişemiyordum. Etrafımda yüzlerce olay dönüyordu ama elimden gelen bir şey olmaması en üzücü kısımdı. Tepki verememek, çözüm bulamamak, işin içinden çıkamamak... Son zamanlarda sık sık yaşadığım şeylerdi bunlar ve ben artık bıkmıştım. Zaten yeterince belirsizliklerle dolu hayatıma şimdi bide bu eklenmişti. Ömerden uzak durmak...
Gerçekten dediklerini dinleyecek miydim ? Dedikleri gibi Ömerden uzak durmam mı daha mantıklıydı ?
Bana kalırsa tabiki hayır, böyle bir şeyi asla isteyerek yapmam ama bugünkü olanlar... Sırf bana dokundu diye adamı öldürme noktasına getirmişti, neredeyse durduramıyorduk. Bundan ötürü hissettiğim suçluluk duygusu yetmiyormuş gibi bide üstüne Kerimle Hakanın yüzüme tokat gibi vurduğu gerçekler vardı. Ben Ömerin yarattığı intikam oyunun önemli bir parçasıydım, o kadar. Gün gelip bu oyun bitince Ömer beni de bitirecekti. Olayları farklı boyuta taşımanın bir anlamı yoktu söylediklerine göre.
"Bari sen olsaydın be anne.," dedim kayalıkların üstüne oturmuş denize bakarken.
"Hayır zaten babamın durumu malum onu biliyorsun, beni böyle bırakıp gitmemiş olsaydın şuan bu durumda olmazdım...," dedim gözlerim dolarken ve aklımdan geçen herşeyi döktüm dile.
"Hayatımda ilk kez birini sevdiğime inanıyorum ama sevdiğim insan da imkansızlıktan başka bir şey değil. Beni sadece babamdan intikam almak için kullanan bir adama gittim aşık oldum ve peşinde sürünüyorum deli gibi, gidemiyorum bile yanından. Kendimi o kadar kaptırdım ki onsuz bir hayatı resmen düşünemez konuma geldim. Hayatımda bir kez olsun hiçkimseye, kendime dahi ihtiyaç duymadım ama şuan o adama çok ihtiyacım varmış gibi hissediyorum. Bu iğrenç bir şey anne...," dedim ve gözyaşlarımı silip konuşmaya devam ettim.
"Zaten iyice sulugöz bir şey oldum çıktım... İçime atmaktan da yoruldum artık, derdimi anlatabileceğim tek bir insan yok anne. Gerçekten uzun zamandır bu kadar yalnız hissetmemiştim inan ki. Kocaman bir çıkmazın içindeyim ve hareket edemiyorum, ne doğru ne yanlış benim artık kafam almıyor. Çekip gitmek istiyorum bir yandan ama bir yandan da Ömerden kopamıyorum ki. Onu bırakıp gidemiyorum..."
"Gitme."
Arkamdan duyduğum sesle kalp krizi geçirme eşiğine gelirken panikle döndüm, Ömere. Gözlerime inanamazken tepki veremeyip salak gibi suratına baktım, sağolsun o benim yerime tepki verip gelip yanıma oturdu. Heyecandan elim ayağım titremeye başlarken her şeyi duymuş olmasının verdiği utançla kızardım birden, gerçekten her şeyi duymuş muydu ?!
"Sen ne zaman geldin ?"
"Sen geldiğinden beri burdayım."
"Oturdun dinledin yani beni."
"Defne konu değiştirme. Gitme dedim sana. Gitme."
"Gidemiyorum zaten Ömer, istesem de gidemiyorum inan ki."
"Gitmek isteme de zaten Defne..."
"Hakanla Kerim, senden uzak durmamı istiyorlar. Böylesinin daha iyi olacağına inanıyorlar sanırım."
"İnsanların bizim adımıza kararlar vermesine ihtiyacımız mı var Defne ? Hayat bizim hayatımız, mutluluğu da üzüntüsü de bizim, bunu yaşayan biziz...," dedi ve ellerimi tutup sözlerine devam etti.
"Başta evet, oyunun bir parçasıydın benim için sadece ama şuan... Şuan hayatımın bir parçası hâline geldin Defne. Hemde belkide en önemli parçası. Bende senin olmadığın bir hayat düşünmez duruma geldim. Sık sık olur da bir gün pat diye çekip gidersen naparım diye düşünüyorum. Ben sana çok alıştım Defne."
"Bende sana...," dedim gözlerimin dolmasına engel olamayarak.
"Bugün beni çok korkuttun ama. Seni öyle görünce çok korktum."
"Gözüm döndü birden o adamı görünce, üstelik birde sana dokunması." dedi ve sinirle gözlerini yumdu tekrar.
"Sinirlendirdim biraz o da ondan dolayı tepki verdi, aslında bilerek yaptım zıvanadan çıksın diye. Gelebileceğinizi tahmin etmemiştim."
"İyiki gelmişim Defne eğer ben gelmeseydim de o adam sana vurmaya kalksaydı bu sefer gerçekten öldürürdüm."
"Bu sefer ?," diye sordum merakla gözlerine bakarken.
"Ömer, bu adamla senin asıl hikayen ne ?"
"Çok uzun, çok karışık..."
"Vaktimiz bol, seni dinliyorum."
"Lisede çok yakın arkadaştık biz Denizle, basketbol takımından tut girdiğimiz derslere kadar. Çok benzerdik birbirimize, çokta iyi anlaşırdık. Ama sonra bir şeyler oldu, Deniz çok değişti, böyle iğrenç bir adama dönüştü ve bizde düşman olduk."
"Ta liseden beri böyle yani ?'
"Lisede yakındık, lise bitince bir şeyler oldu yani üniversitede bu konuma geldik."
"Neler oldu ki ?"
"O kadarını inan şuan anlatamam, ama söz veriyorum günü gelince, kendimi toparlayınca sana her şeyi bir bir anlatacağım. Anlaştık mı ?"
"Tamam...," dedim en minnoş ses tonumla.
"Babamın annene ne yaptığını da mı anlatmayacaksın ?"
"Anlatmayacağım."
"Ömer lütfen artık."
"Defne zorlama, anlatmıycam diyorum."
"Niye peki ?" dedim sinirle ellerimi ellerinden çekerken.
"Bilmemen gerekte ondan."
"Benim adıma karar vermekten ne zaman vazgeçeceksin ?"
"Bilmen gerektiği zaman anlatıcam zaten Defne, sadece şuan sırası değil."
"Güvenmiyor musun sen bana ?" dedim gözlerine bakarken.
"Ne alakası var şimdi ?"
"Ya neyle alakası var Ömer ?"
"Anlamıyorsun..."
"Anlatmıyorsun ki anlayayım ! Çok basit bir soru soruyorum sana Ömer, babam annene ne yaptı ?"
Cevap vermek yerine yutkunup başını öne eğmeyi tercih etti. Artık sabır çizgim tamamen aşılmaya başlarken sinirle ayağa kalktım ve saçlarımı geriye attım. İnatla susmaya devam ederken artık elimde son kozu kullanma kararı aldım.
"Ya bana ne olduğunu anlatırsın, ya da her şey tamamen biter Ömer. Bana gitmekte özgür olduğumu söylemiştin hatırlarsan. Ya söylersin ya da ben giderim."Açıklama bir sonraki bölümde 🙏
-Selenay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bedel (DefÖm)
Fanfiction"Senin baban, benim annemin sonunu getirdi. İşkence ede ede öldürdü onu, zamanla, canından can kopara kopara... Şimdi de ben senin sonunu getireceğim Defne Topal. BEDEL sen olacaksın."