13.Bölüm-I don't cry for you

252 17 10
                                    

Ne kadar hızlı gelişmişti olaylar.Ben bile takip edememiştim.Olayın baş kahramanı olarak.Işık hızı gibi geldi ve gitti.

Çıkmaya başladık-kavgalarla birlikte-eski şizofren kız arkadaş tarafından kaçırıldım-Ondan kurtuldum-Evime döndüğümde erkek arkadaşım ile konuşuyordu-Ayrıldık....

Işık hızı dememiş miydim?

Annem ve babam iki güne kadar döneceklerdi.Ve bana vermeleri gereken bir hesap vardı.Onlara bıçak olayından bahsetmeyecektim.Bu olayı ben çözecektim.Ama ortada başka sorunlarda vardı.

1-Bu yaşıma kadar asla tek başıma kalamamıştım.Şimdi ise onlar sözde iş için gittikleri newyork'tan yeni dönüyorlardı?

2-Neden gitmişlerdi?Bunu soracaktım onlara çünkü iş için olmadığını biliyordum.

3-Annem sürekli beni birşeylerden korumaya çalıştıklarını ve zamanı gelince bana bunu anlatacaklarını söylüyorlardı ki başıma bıraktıkları işe yaramaz korumda bu söylediklerini kanıtlar nitelikteydi.Beni neyden koruyorlardı?

4-Neden ok kullanmayı ve çoğu savunma sporunu biliyordum?Yani bu bana bile garip geliyordu.Hangi genç kız bu kadar dövüş sanatını bilirdiki? Benim dışımda.

Tüm bunların cevabını vereceklerdi...Aksi takdirde artık aynı evde kalmamız mümkün görünmüyordu.

Angela'ya verdiğim sözü tuttuktan sonra okula ruh gibi gittiğimin farkındayım.Günlerdir kafamı meşgul eden bir soru var.NEDEN?

Neden bana inanmadı?

Neden Jennifer'ın sözünü dinledi?

Neden ortalıkta yoktu?

Onada sormak istediğim bir sürü soru vardı.Bu aralar herkese sormak istediğim bir sürü soru vardı.Ama hepsinin cevabını alacağımı zannetmiyordum.

Oturduğum bej rengi koltuktan kalktım ve odama çıktım.Dolabımdan elime gelen ilk elbiseyi giydim ve çantamıda aldıktan sonra evden çıktım.

Shaun2u günlerdir görmüyorum.Tabiri caizse ortalıktan kaybolmuştu.Onun için ağlamayacaktım.Kendi kendime söz vermiştim.Ben kimse için ağlamazdım.

Okula geldiğimde nerdeyse herkes olayları öğrenmişti.Kimin umrunda?

Zaten tüm sonu mutlu biten masallar böyle başlamamış mıydı?Yeni okula gelen yeni bir kız okulun popüler ama soğuk çocuğunu dikkatini çeker ve çıkmaya başlarlar.Ama sonra olanlar olur ve ayrılırlar,sonra çocuk bir süre ortalıktan kaybolduktan sonra geri döner ve masalın baş kahramanları artık birbirlerinden apayrı iki insandır.Sonra aradan yıllar geçer ve bu iki genç tekrar karşılaşır ve sonra sonsuza kadar mutlu yaşarlar.

Bu mutlu masalların bizim hikayemizden tek bir farkı vardı.Bizim hikayemiz genç aşıklar ayrıldıktan sonra bitmişti ve yıllar sonra bir daha karşılaşmayacaklardı.

Tek fark vardı bizim hikayemiz yarıda bitmiş ve asla mutlu sonlara tamamlanmayacaktı.

Bugünden tek umudum okulda shaun'u görüp ona gerçekleri söylemesini istemekti.Nathan'da yokt bugün.O yüzden doğruca sınıfa doğru ilerledim.Sınıftakiler sanki uzaylı görmüş gibi bakıyorlardı.Bende tüm zamanların en güzel mucidi olan kulaklığımı taktım ve Lana Del Rey'den Summertime Sadness dinlemeye başladım.

Bayılıyorum bu kadına resmen.Ders biyolojiydi.Shaun ile ortak gördüğümüz tek dersti.Hoca içeriye girdikten sonra hemen kulaklığımı çıkardım ve dersi dinliyormuş gibi yapmaya başladım.

Ders yaklaşık 10 dakika kadar başlamıştı ki biri içeriye girdi.

Tahmin edin kim?

Shaun.

Doğru tahmin.

Arkada tek başıma oturduğum sırama geldi ve yanıma oturdu.Saçları dağılmıştı ve bir-iki perçemi önüne düşmüştü.Yine siyahlar içindeydi ama yorgun görünüyordu.

"Neden?" diye sordum fısıltılarımla.

"Çıkışta beni bekle." dedi ve sınıftan çıktı.Hoca ve öğrenciler kadar ben de şaşkındım ama asıl şaşkınlığım sesindeki soğukluktu.Bu soğukluk beni bile korkutmuştu.

Şimdi ise tek işim okul çıkışını beklemekti.

Bana inanmadığı halde ve beni terk etmesine rağmen halen onun dediklerini yapıyordum.Neden?

Ah bu neden sorusu bugün dilimden düşmeyecekti anlaşılan.

Öğlen arasına girdiğimizde yemeklerimi aldıktan sonra Angela ve Alisha'nın bulunduğu masaya gittim ve beraber yemek yemeye başladık.Kimse konuşmuyordu ben de dahil.

Öğle arasından sonra zamanın nasıl geçtiğini tahmin bile edemezsiniz.

Ve evet en nihayetinde zil çaldı.

Zilin çalmasına üzüleyim mi sevineyim mi bilemedim.

Bu zil herşeyi değiştirecekti bir tek bunun farkındaydım zaten.

Yavaş yavaş hareket ediyordum ki tüm okul dağılsın diye.

Otoparka gittiğimde onu arabasına yaslanmış şekilde gördüm.Beni fark ettiğinde gözlerimin içine bakmaya başladı.Gözleri onu tanıdığım andan beri ilk defa bu kadar soğuk bakıyordu.

Yanına gittim.

"Neden?" diye sordum ikinci sefer.Başım dik ve sesim pürüzsüzdü.

"Çünkü seni hiç sevmedim.Farkına varmadın değil mi?Başından beri seninle oynadım.Kedinin fare ile oynadığı gibi.BEN-SENİ-HİÇ-SEVMEDİM."  sesi gür çıkmıştı.

Demek ki açıklaması buydu.

Beni hiç sevmemiş.

En başından beri benimle oyun oynamış.

Kedinin fare ile oynadığı gibi.

Beynim bu cümleleri anlamaya çalışırken elim yüzüne doğru gitti.

Attığım tokat ile yüzü yana dönmüştü.Tekrar bana dönmesini beklemeden arabama doğru ilerledim.

Aklımdaki tek şey onun için asla bir gözyaşı dökmeyeceğim.

O bunu bile hak etmiyor.Peki ben ona nasıl inanmıştım.Bunu nasıl fark edememiştim?

Benimle ilgilenmesi benim farklı olduğumu söylemesi.

Bunlar tüm erkeklerin söylediği yalanlar değil miydi?

Bugün rahatça üzülebilirdim.Kendi saflığıma yanabilirdim.Ama sabah uyandığımda herşey farklı olacaktı.

Zaten yarın annemlerde dönüyordu.Beni bu halde görmelerine izin veremezdim.

Bugün üzülebilirdim.Bu hakkımdı.

Ama yarın...

Yarın herşey farklı olacaktı....

Buna inanıyor ve inanmayada devam edecektim...

BaşıboşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin