11.Bölüm 2.PART

4.9K 288 9
                                    

Hızlıca yataktan çıktı ve kapının önünde duran kıyafetlerini aldı.Tam giyinecekken odanın kapısı çaldı. Luhan hızlıca elindeki tişörtüyle önünü kapattı.Çünkü iç çamaşırını giyme fırsatı bulamadan kapı açıldı. Kyungsoo gülümseyerek başını kapıdan uzatmıştı ki bağırdı.

"O çıplak! Tanrım!" 

Hızlıca gözlerini kapatıp arkasını döndü. Luhan aceleyle iç çamaşırını, pantolonunu ve tişörtünü giydikten sonra Sehun'un yanına gidip yatağa oturdu.

"Dönebilirsin." 

Kyungsoo döndü, parmaklarını aralayıp onlara bakarak konuştu. Ellerini tamamen çekmemişti. 

"Şey, sesiniz tüm evde yankılanıyor. Bu kadar komik olan ne diye sormak istemiştim ama.."

Sehun hala Luhan'ın saf, masum hareketlerine gülmeye devam ederken şimdi de Kyungsoo'nun şaşkınlığına gülüyordu.

"Onu gördün mü?"

"Hayır! Ben bir şey görmedim! Cidden!" 

"İyi olmuş, korkardın." dedi gülerek Kyungsoo'ya.

"O...ah.." kapıdaki çocuk söyleyecek bir şey bulamamıştı.

Luhan kızarak bakışlarını Sehun'a yöneltti.

Sehun başını yana eğdi. Gülmekten dolayı yanak kaslarına ağrılar saplanmıştı.

"Luhan çok komik yaa." 

Kyungsoo gülümseyip odadan çıktığında kendisine kızan Luhan'ın eline uzandı ve avucundan öptü.

Luhan'ın bakışları yumuşadığında giyinip odadan çıktılar. 

Luhan evin ortak kullanılan alanlarına hızlıca göz gezdirdikten sonra etrafta kimsenin olmadığını anladı, koşarak salona girdi ve koltuklardan birine atladı. Sehun mutfağa gidip kahvaltı hazırlarken bir yandan onu izliyordu. Kyungsoo odasından çıktı. Oldukça yakışıklı görünüyordu. Luhan ona el sallayınca şaşırdı. Sehun mutfaktan Kyungsoo'ya 'Onu oyala.' anlamında işaret yaptı. Luhan onu izlediği için alması gereken şeyi alamıyordu. Kyungsoo elini ensesine atıp aklına gelen ilk şeyi soruverdi.

"Siz ikiniz ne zaman gerçek bir randevuya çıkacaksınız?"

Luhan tek kaşını kaldırdı ve önüne döndü. Sehun hızlıca kutuyu aldı ve cebine koydu, mutfaktan seslendi.

"Onu utandırma." 

Kyungsoo güldü ve çıktı. Sehun kahvaltı masasını hazırladığında Luhan'ın yanına gitti ve koltukta oturan çocuğun kucağına yerleşti. Luhan dalgınca bakarken kollarını Sehun'un ince beline doladı. Sehun cebinden çıkardığı kutuyu Luhan'a uzattı. Luhan yutkundu.

'Ne olur düşündüğüm şey olmasın.'

'Aishh. Daha çok genciz.'

Sehun, onun yüzündeki düşünceli ifadeyi görünce ekledi.

"Bulabilmek için epey vakit harcadım." 

Luhan elini altın sarısı kutuda dolaştırdı. Açtı. Kolyeydi. Oldukça sade ve şıktı. Ucunda -H- harfi vardı. Luhan tuttuğu nefesini bıraktı. 

"H harfi ne anlama geliyor?" 

Sehun utanarak bakışlarını televizyona doğru çevirdi.

"Yani ben düşündüm ki.. Sehun ve Luhan'ı birleştirince ortaya Hunhan çıkıyor. Hoş olur diye düşündüm. Yani aslında Baekhyun'un fikriydi. Ben normalde bu kadar romantik insan değilim.. Yani demek istediğim.. Umarım kabul edersin." dedi tek nefeste. Luhan gülerek kolyelerden birini çıkardı ve taktı. Diğerini de takması için Sehun'a uzattı. Sehun rahatlamış bir ifadeyle kolyesini takıp beyaz kazağının içine soktu. Gülümsedi.

Kahvaltı yaptıktan sonra tekrar koltuğun birine sarmaş dolaş bir şekilde yayıldılar. 

"Ne yapmak istersin?"

Luhan başını çevirdi ve Sehun'un boynuna doğru uzandı. Burnunu, onun boynuna değdirince kıkırdadı. Gülümseyince gözleri kısıldı. Sehun uzanıp yanında oturan Luhan'ı kucaklayarak göğsünün önüne aldı. 

"Film izleyebilir miyiz? Uzun zamandır izlemiyorum."

Sehun korku filmi açtığında Luhan arada kendini tutamayıp çığlık atıyor, elleriyle gözlerini.kapatıyordu. Sahnenin birinde Luhan başını Sehun'un göğsüne gömdü. Sehun kahkaha atınca Luhan utanarak başını kaldırdı. Öksürdü. 

"Yah! Korkmuyorum! Sadece mide bulandırıcı!" 

"Taabiii." 

Sehun başını yana eğerek güldü. Film bittiğinde Luhan, Sehun'un kucağından indi. 

"Yurda gitmem gerek, Kris ve Tao'yu görmeliyim." 

"Benim götürmemi ister misin?" 

"Hayır." diye yakındı Luhan etrafına göz gezdirerek. 

"Burayı toplamalısın."

Film esnasında Luhan ani hareketlerle koltuklardaki yastıkları yere fırlatmıştı, az önce üstünde olan çarşaf şuan yerde duruyordu. Sehun kıkırdadı ve başını salladı. 

Luhan yurda girdiğinde asansörü çağırmadan merdivenlere yöneldi. Basamakları ikişer ikişer çıkarken elini boynundaki kolyeye götürdü. Gülümsedi. Sehun onu sahipleniyordu, ona değer veriyordu. 

Anahtarını yerleştirip kapıyı açtığında donakaldı. Hızlı bir şekilde telefonunu aldı ve Tao'yu aradı. 

« Hadi. Hadi.. Aç artık şu lanet telefon- Hah! Tao neredesiniz? »

« Yürüyüşe çıkmıştık. Sorun ne Luhan? Sesin garip geliyor. » 

« Ne zaman çıktınız? Odaya hiç uğradınız mı? Ne bu dağınıklık? » 

« Sabah erkenden çıktık. Ne dağınıklığı neyden bahsediyorsun? »

Luhan telefonu kulağından çekti. Tao kendisine seslenirken o, odanın alt üst olmuş haline odaklanmıştı. Çekmecedekiler ve dolaptakiler yerlere saçılmıştı. Pencere sonuna kadar açıktı ve içeri giren soğuk yüzünden Luhan ürperdi.

« Luhan? Luhan beni duyuyor musun? »

Luhan kaşlarını çatarak telefonu kulağına götürdü. 

« Biri odamıza girmiş Tao. »

I Saw The DevilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin