15.Bölüm PART 1

4.4K 291 9
                                    







... "Canım yanıyor Sehun-ah.. Göğsüme acımasızca çöken ağırlık beni korkutuyor. Sensiz korkuyorum. Kendimi buraya kapattığımdan beri her gece üşüyorum. Hiç mi özlemiyorsun? Neden beni aramadın Sehun-ah? Neden haftalarca sanki hiçbir şey yaşamamışız gibi beni görmezden geldin? Beni görmeye gelmiyorsun Hunnie.. Üşüyorum.. Çok üşüyorum.."


Yukarıdan düşen damlalar, yıpranmış günlüğümdeki bir cümleyi tamamen okunmaz hale getirdiğinde ağladığımı anca fark edebilmiştim. Üşüyordum, gözyaşlarımı silmek istemedim. Yanaklarım yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı ve ben bundan şikayetçi değildim. Titreyen parmaklarımın arasına aldım tekrar kalemimi. Hıçkırıklarım kaldığım küçük hastane odamı doldururken tekrar yazdım.

... "Konuşacak kimsem yok Hunnie? Neredesin? Bak ben ölüyorum. Ölüyormuşum gibi hissediyorum. Gel al beni yalvarırım. Tao.. Tao bana başka biriyle konuşmaya başladığını söyledi. Hah! Üzülmeyecekmişim! Ama.. Ama aslında üzülmüyorum Sehun-ah. Bunların sorumlusu benim, seni bırakan benim. Pişman mıyım? Değilim. Bilmiyorum Hunnie.. Bir şeyler canımı yakıyor. Aldığım ilaçlar artık etki yapmıyor. Bünyem daha da zayıflamış, öyle diyor doktor. Daha çok yemeliymişim... Ama yiyemiyorum ki H-hunnie..."


Hıçkırıklarım rahatsız edici bir hal almaya başladığında kalemi sinirle odanın köşesine fırlattım. Yine gecenin bir yarısıydı ve ben uyuyamıyordum. Başımı eğip hala takılı olan kolyeme baktığımda, düşen gözyaşlarımdan dolayı 'H' harfi parlamaya başladı. Kendimi tutamayarak kıkırdadım. "Hunhan.." Sesim hastaymışım gibi çıkıyordu. Canlı değildi ve sanki hatalı olan bir şeyler vardı. Defoluydu. Ben defoluydum. Kendi isteğimle tedavi olmaya karar vermiştim, belki bir şekilde iyileşip Sehun'a geri dönebilirdim. Beni tekrar alması için ayaklarımın üzerine çöküp ona yalvarabilirdim. Ama Tao beni söyledikleriyle bir kez daha öldürmüştü. Sehun bir kez bile aramadı, mesaj atmadı. Doğru olan şeyin bu olduğunu biliyordu, fark etmişti. Kendisine başkasını bulmuştu. İkimiz için de iyi olan bu iken neden aramasını deli gibi istiyordum? Sesini özlemiştim. Hastane odamdan dışarı adımımı bile atamazken, bunu yapmaya gücüm yokken onun yanında olmak istiyordum. Benden korkmuştu, onu korkutmuştum. Nasıl bir görünüme girdiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu, öğrenmeliydim. Kris ertesi sabah erkenden odaya girdiğinde hızlıca yanıma gelerek boğazıma kadar çektiğim yorganı kaldırdı. 
"Şu an nasıl görünüyorsun bilmek ister misin?" 
Yüzümü buruşturarak gözlerimi ovaladım. Nefes almakta zorlanıyordum, bir şeylerden ötürü. Yorganı sıkıca kavramaya çalıştım ama parmaklarım söz dinlemiyordu. Kris güçlü kollarıyla yorganı tamamen üzerimden çekerken sanki hiç tutmamışım gibiydi. Yere fırlattı. Hava soğuk olduğu için olduğum yere büzüldüm. Soğuk. Oldukça soğuk. Kris yanıma oturur oturmaz bilinçsizce ona sokuldum. Kolları bedenimi sararken ofladı. 
"Er ya da geç odadan çıkmak zorundasın." Kaşlarımı çatarak ondan uzaklaştım. Aptal. "Asla!" dedim bağırarak. Eğer odadan çıkarsam doğrudan ona gidecektim ve Sehun'u görmeye yüzüm yoktu. Onunla karşılaşırsam kendime verdiğim sözü hiç acımadan bozmuş olacaktım. Kris soğuktan dolayı çatlamış dudaklarını yaladı. "Burada kalmamalısın. Yurtta da tedavine devam edebilirsin hem sınavlar başlayacak Luhan. Sınıf tekrarı yapmak istediğini sanmıyorum." 
"Okul umrumda değil, bana her şeyi anlat." Anlamamış bir şekilde kaşlarını yukarı kaldırdı. 
"Neyi anlatmamı istiyorsun?" 
"Beni. Nasıl göründüğümü." 
"Şuan mı? Bok gibi görünüyorsun dostum." Kendimi Kris'ten uzaklaştırıp yatağımın başlığına yaslandım. "Hayır, seni aptal!" 
"Bunu öğrenmek isteyeceğini sanmıyorum, öğrenirsen ne yapacaksın?" 
"Sen. Sadece. Anlat." dedim kelimelerin üstüne basarak. Sabrımı mı deniyordu? Eğer anlatmazsa suratının ortasına yumruğumu geçirmek için kendimi hazırladım. Parmaklarını kütletti. 
"Bana vurmayı düşünme sakın." dedi sırıtarak. Yumruk haline soktuğum ellerime bakıyordu. Sinirle bacağına tekme attım ama etkilenmemiş gibiydi.
"Ah, o kadar canım acıdı ki şimdi ağlayacağım." Bir daha tekme atmak için bacağımı savurmuştum ki havada yakaladı. 
"Paslanıyorsun Luhan, eskiden daha güçlüydün." Çığlık attım. "BIRAK!" 
Gözlerimden saniyeler içinde akan yaşları sinirle elimin tersiyle sildim. Anılar yeniden canlanıyordu, nefesim kesildi. Sehun'a vurmak üzereyken o da bacağımı havada yakalamıştı. Siktir. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladığımda Kris beni kucağına çekip sarıldı. İtiraz edecek gücü kendimde bulamadım. Haklıydı, eskisi kadar güçlü değildim. Sehun yüzünden daha da narinleşmiştim. Sanki çok ihtiyacım varmış gibi. Kendimden iğreniyordum, nefret ediyordum. Hıçkırıklarımı bastırmaya çalışırken Kris saçımı okşadı.

I Saw The DevilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin