16.Bölüm PART 1

4.3K 285 8
                                    



Doktorun karşısındaki siyah, geniş koltuğuma iyice çöktüm. Sanki koltuğu delip geçip, yerin dibine girmek istiyormuşum gibi bakıyordu bana. Yine de bakışları nazik ve anlayışlıydı. Taktığı gözlüğü çıkarıp masaya koydu. 
"Bugün nasıl hissediyorsun Luhan?"
Benden dürüst olmamı istiyordu, ben de yalan söylemek istemiyordum. 
"Bok gibi hissediyorum." 
Kullandığım kelime bana oldukça doğal, ona ayıpmış gibi geldiğinden yüzünü buruşturdu. 
"Düzelme şansım yok mu?" dedim iğneleyici bir ses tonuyla. Hastaneye saçma sapan, yararsız tedaviler için gelmemiştim. Sehun'dan uzaklaşmak için gelmiştim. 
"Doğruyu söylememi ister misin Luhan?" Tek kaşını kaldırmıştı. 
"Evet."
"Aldığın ilaçlar sadece sen geceleri deliksiz uyuyabilesin diye veriliyor."
"Güya beni deliksiz uyutacak öyle mi? Saçmalık. Bir boka yaramıyor. Ben kabuslar görmeye devam ediyorum." Koltuğuma iyice gömüldüm.
"Her şey kafanın içinde olup bitiyor Luhan. Eksilmeyen, aksine gittikçe artan bir öfke var. O yüzden ilaçlar bir 'boka' yaramıyor." 
Oldukça sakin görünüyordu ama imalı bir şekilde konuşuyordu ve sinirimi daha da arttırıyordu. Kurumuş dudaklarımı yalarken baştan aşağı beni süzdü.
"Olumlu düşünebilmelisin ki ilaçlar işini yapsın. Öbür türlüsü boşuna ilaç içmek tehlikeli bir şey. Vücuduna zarar veriyor." 
"Tıpkı benim başkalarına zarar verdiğim gibi mi? Yoksa daha mı kötüsü?" 
Duymamazlıktan geldi.
"Başından geçen olayları hatırlayamıyorsun. Üzerinden seneler geçmesine rağmen etkisi devam ediyor. Bu yüzden yüzleşmen gerek Luhan. Konuşmalıyız, bana neler yaşadığını anlatmalısın. Her anlatışında bir şeyler hatırlama olasılığın daha da artar." 
Sırtımı dikleştirerek öne kaydım. "Ne yani? Ayna karşısına geçip 'Ah! Bana tecavüz ettiler, yolun ortasına bırakıp kaçtılar ve hiçbir sorun yok.' mu demeliyim? Yüzleşmelisin derken dalga mı geçiyorsun?" 
"Hayır tabi ki, sadece bu konu hakkında konuşmanı istiyorum."
Tırnaklarımı koltuğun derisine geçirirken, gözlüğünü tekrar takıp önündeki kağıtlarla uğraşmaya başlamıştı. Bana zaman tanıyordu ama anlatmak istediğimden emin bile değildim. Nasıl anlatılırdı ki? Kendimi oldukça ezik hissediyordum.
"Başlayacak mısın?"
"Hayır."
"Anlatmazsan, içindekileri dışarıya vuramazsan tedavine evde de devam edebilirsin. Sadece ilaç içeceğinden dolayı normal hayatına tekrar dönebilirsin. Ya da bana anlatırsın, seninle baba-oğul gibi konuşuruz ve senin saldırganlığını olabildiğinde azaltırız. Seçim senin."
Gözlerimi kırpıştırmaya başladığımda bana gülümsüyordu. Saçmalık. Başımı sallayıp koltuktan kalktım, odadan çıkmak için kapıyı hızlıca açtığımda birine çarptım. Sinirle başımı tutarken geriye çekilmiştim. Kaşlarım havaya kalktı, gördüğüm yüz tanıdıktı. 
"Luhan?" Gülerek bana baktığında ben hala başımı ovalıyordum. 
"Sen hayatımda gördüğüm en dikkatsiz insansın Lay." dedim sızlanarak. Gülümsemeye çalıştım.
"Burada ne işin var?" dediğinde doktorum arkamdan bağırdı. "O benim hastam Yixing, içeri gir!" 
Gözlerini olabildiğinde büyükçe açarak bana baktığında konuştum. "Senin burada ne işin var?" 
Parmağıyla doktoru gösterdi. "O benim babam." dedi gülümseyerek. Başımı salladığımda içeri geçti, ben de odadan çıktım. Ne tesadüf ama.

Odama girmek istemedim ve doğruca bahçeye çıktım. Yağmur yağıyordu, yüzümde, saçlarımda sonlanan damlalar oldukça nazikti. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Aslında hava da en az benim kadar karamsardı. Bankların birine oturduğumda ciğerlerime kadar dolan toprak kokusu bana sadece onu hatırlatıyordu. Sehun'un tenini özlemiştim, en çokta kokusunu..
Başımı salladım.
Başka bir saçmalık daha.
O kendi yolunu çizmişti. Ellerimi öne doğru uzattım ve dakikalarca bekledim. Yağmur damlalarının avucumun içinde birikip, minik bir su birikintisi haline gelmesini seyrettim. Hoştu. Benim aksime oldukça masumdu. Yanıma bir kıpırdanma olduğunda sinirlerim çoktan gerilmeye başlamıştı. Bir an olsun yalnız kalamayacak mıydım? 
"Hasta olacaksın Luhan, içeri girelim."
Havaya kaldırdığım elimi sertçe sıktım, su birikintisi parmaklarımın arasından süzülerek tamamen yok oldu. 
"Lay, biz arkadaş bile değiliz o yüzden bana ne yapmam gerektiğini söylememelisin." 
Başını salladığında gittikçe şiddetlenen yağmur yüzünden saçlarından düşen damlalar etrafa saçıldı. Ellerini çapraz bir şekilde birleştirip bana yaklaşmıştı. "Haklısın ama babam seninle özel olarak ilgileniyor. Hasta olursan işi daha da zorlaşacak, bencilce davranmamalısın." 
Sinirle ona döndüm. Benimle böyle konuşma cesaretini nereden buluyordu? Yüzüne gülümsedim diye emir verebileceğini mı sanıyordu?
"Git başımdan."
"Hayır, sana göstermek istediğim bir şey var."
"Git başımdan cümlesinin neyini anlayamadın?" 
Banktan kalktı ve koluma yapıştı. Beni sürüklemeye başladığında hızlıca beni tutan elini ittim. 
"Yah! Kes şunu!"
Duymamazlıktan geliyordu, tekrar kolumu tutup beni hastaneye soktu.
Asansörün düğmesine basarken hala kolumu tutuyordu. Başımı yana eğerek gülümsedim. "Elini çekmeyi düşünüyor musun yoksa suratını dağıtayım mı?" 
Elini anında kolumdan çekti ve başını aşağı eğdi. 
"Özür dilerim..." diye mırıldandı. "Sadece çok inatçısın ve kafanı dağıtabileceğin bir yer göstermek istiyordum sana."
Bakışlarını gördükten sonra bir an için tüm sinirim tuzla buz olmuştu. Kaşlarım havaya kalktığında asansöre bindik ve hastanenin en alt katında indik. Bir sürü kapı vardı ama bunların en büyüğüne doğru ilerledi. Onu takip ederken ellerimi cebime sokmuştum. Kapının sürgüsünü açtı, ardından içeri girip ışığı. Şaşkınlığımı gizleyememiştim. Üç haftadır buradaydım ve burayı bilmiyordum bile.
"Woaah.. Burası çok ferah." 
Sanki onu hiç terslememişim gibi gülerek arkama geçti ve beni sırtımdan itti. Dur. İtmemeliydi. Sehun'la olan anılarım beynime hızlıca hücum ederken ceplerimde olan ellerim yumruk şeklini almıştı. Sehun inatçıydı ve ben onu odadan çıkarabilmek için sırtından itmiştim, kapıya tutunduğunda belinden çekmiştim. Bunlar sadece üç hafta önce olmuştu ama Sehun'un saç rengi hala aynı mıydı merak ediyordum. Değiştirmiş miydi? İddiayı kaybettiği için o zaman çok utanmıştı.. Tanrım.. Yüzünün kızarmasını bile özlemiştim. Ellerimi yavaşça suratında dolaştırdığımda parmak uçlarıma işleyen sıcaklığını çok özlemiştim.

I Saw The DevilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin