26.Bölüm

3.9K 267 11
                                    




"Sehun? Sehun beni duyuyor musun?"

Göz kapakları tembelce açıldı, sanki az önce duyduğu sesin kaynağını arıyor gibiydi. 

"Buradayım Sehun!" 

Ben sevinçle cevap verirken elini yavaşça havaya kaldırdı. Saçlarındaki elimi, eline doğru uzatınca parmaklarıma dokundu. Sesi oldukça güçsüz ve titrek çıkmıştı.

"L-luhan.."

-

Parmaklarıma dokunmaya devam ederken bir kere daha fısıldadı. 

"Luhan?.." 
"Buradayım, yanındayım." 

Diğerlerine haber vermem gerekiyordu. Sehun'un arkadaşlarını aramam gerekiyordu. Değneklerimi, yere yığılmamak için tekrar koltuk altıma yerleştirirken inledi. Göz kapakları titriyordu.

"Sehun, benim diğerlerine haber vermem ger-"

Parmaklarını hafifçe parmaklarımın üzerinde gezdirirdi. Dokunduğu yerler ateş gibi yanıyor, beni dipsiz bir kuyuya usulca çekiyordu. 

"Gitme." 

Başımı sallayarak değneklerimi yere bıraktım ve diz çökerek elinin hizasında durdum. Nefes alırken yüzünü buruşturuyordu.

Acıyor değil mi Sehun? Biliyorum. Benim de canım acıyor.

"N-neden değnek kullanıyorsun? Ne.. yaptılar s..sana?.." 

Oldukça yavaş bir şekilde konuşuyordu. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Hafızamı kaybettiğim söylenmişti ama Sehun bunu bilmiyordu. Ona nasıl söyleyebilirdim ki? 
'Sehun, seni hatırlamıyorum. İsmini de bana Kris söyledi. Seni ilk görüşüm de bir hafta önceydi.' mi diyecektim? 
Ya da 'Sen yeni tanıştığım bir insansın. Üzgünüm ama hiçbir şey hissetmiyorum.' mu demeliydim? 
Dudağımı gergince ısırırken işaret parmağını, küçük serçe parmağımın üzerinde dolaştırmaya başladı. 

"N.. neden bir şey söylemi..yorsun? Kim yaptı bunu?..."

"Ben.. hatırlamıyorum Sehun." 

Kaşları hafifçe çatılırken nefes alış verişi daha da hızlandı. 

"Sehun mu?.."

Ne yani adı Sehun değil miydi? Tanrım, kafayı yemek üzereyim bana yardım etmelisin.

Sustum, tekrar konuştu. "Hunnie'ye n-ne oldu?.."

Verecek cevap bulamıyordum. Lanet olsun, Hunnie kimdi?! Tanrım, oralarda bir yerlerdeysen ve beni duymamazlıktan geliyorsan kıçına tekmeyi basacağım!

Gözleri donuklaşırken ve dolmaya başlarken elini, elimin üzerinden çekti ve oksijen maskesini kenara çekti. Yanakları ıslanmaya başlarken çaresizce onu izliyordum.

"Sen.. hiçbir şey hatırlamıyor musun?!.."

Özür dilerim Sehun.

"Beni hatır..lamıyor musun?!"

Sesi yükselirken omuzlarıma çöken ağırlıkla yere oturdum. Buz gibiydi. Soğuk, iliklerime kadar işlerken Sehun ağlamaya devam ediyordu. Yüzümü ellerime kapattım. Uzun süren dakikalardan sonra biraz daha sakinleşmiş gibiydi. Burnunu çekiyordu.

"L-uhan buraya gel.." 

Tekrar dizlerimin üzerinde yükseldim ve yatağın kenarına tutundum. Konuşamıyordum, kelimeler boğazımı tıkıyordu. Zorlukla yutkunurken yüzüme doğru elini uzattı. İkimiz de konuşmuyorduk, sadece zayıf ve bir şeylere muhtaç olan nefes alış verişlerimiz dolduruyordu odayı. 

"Yüzünü yaklaştır.." 

Gözlerimi kırpıştırarak emrine uydum. Yüzümü narin eline doğru yaklaştırırken bana dokundu. Dokunuşlarıyla vücuduma yayılan tuhaf his gözlerimi sonuna kadar açmama sebep olurken, parmakları yanaklarımda dolaşıyordu.

"Hisset Luhan.. Ben seni hissediyorum,sen.. sen de beni hisset. Hatırla. Hatırlayamasan da önemli değil, sadece.. hisset.."

Gözlerim yanmaya başlarken eli usulca dudağımı buldu. Parmak uçlarıyla alt dudağıma dokunurken gülümsemeye çalıştı. Dudakları yukarı kıvrılırken, hissediyordum. Dokunuşları öylesine nazikti ki daha fazlasını istediğimi fark ettim. Ama aklımı kurcalayan sorular bitmek bilmiyordu.

"Bana kızmıyor musun? Seni hatırlayamadığıma, bu hale gelmene sebep oluşuma.. Kızmıyor musun?"

Gözlerimin içine baktı.

"Ben sana kızamam ki Lu."

"Lu?"

Tebessüm ederek başını salladı.

"Sana Lu diye seslenmeyi seviyorum. Sen de bana Hunnie diye seslenmeyi se..verdin.."

"Hunnie, hunnie, hunnie."

Çok hoşuma gittiğini fark ederek, defalarca tekrar ettim bunu. Gözlerini bir an olsun kırpmadan beni izliyordu. Suratımın birden asıldığını görünce sordu.

"Ne düşünüyorsun?"

Başımı salladım. "Biliyorsun ben.. Yani sana karşı.."

"Sorun değil Luhan, bana yeniden aşık olabilirsin."

"Peki ya beceremezsem? Arkadaşın olarak kalmak istersem?"

Utançla, suçla ve mahçup olmuş bir şekilde başımı eğerken sustu. Saniyeler, dakikalar ağır ağır ilerlerken göz kapaklarım kapanıyordu. Uykum gelmişti fakat şimdi uyumanın sırası değildi.

"Seni her an yanımda istiyorum.. Sana dokunmak istiyorum Lu.. Bana iyi gelen, yaralarımı iyileştirebilecek tek şey sen..sin. Sen benim oksijen kaynağımsın. Arkadaşım olursan sana dokunamam.. Yani.. Bu şekilde olmaz.."

Gözlerinden hüzün dolu bulutlar geçerken elimi uzatıp saçlarına koydum.

"Uyuman gerekiyor."

Başını hayır anlamında sallarken onun da benim gibi göz kapaklarına savaş açmış olduğunu görebiliyordum.

"Yanından ayrılmayacağım Sehun. Hadi, yat."

"Asıl dinlenmesi gereken kişi sensin.."

Sinirle kaşlarımı çatarken ses tonum gereğinden yüksek çıkmıştı.

"Nasıl hala beni düşünebiliyorsun? Neler olduğunu hatırlamıyorum ama başına açtığım şeyden sonra beni nasıl suçlamazsın? Benden nasıl nefret etmezsin? Kendini düşünmen gerekiyor seni aptal! Seni tanımadığını söyleyen aciz bir insanı değil."

Elini kaldırıp yanağıma koyarken bakışları yumuşadı. Ettiğim laflara rağmen kızmış görünmüyordu.
"Sakinleş." dedi net bir şekilde. Garipti ama bir şekilde huzura erdiğimi hissediyordum. Ruhum, dört duvar arasına sıkışmaktan kurtulmuş, özgürlüğüne kavuşmuş gibiydi. Kalp ritimlerim yavaşlarken yanağımı okşuyordu.

"Sen. Bunu nasıl yaptın?"

"Ben bunu hep.. yaparım Lu."

Sonra dişlerini göstererek güldü. Dudakları aralanırken nefesim kesilmişti.

"Hadi tanışalım."

"Ne?"

"Baştan tanışalım.. Her şeye en başından başlayalım."

Elini yanağımdan çekip havaya kaldırdı. Şaşkın bakışlarımla havadaki elini yakalarken "Merhaba, ben Sehun." dedi gülümseyerek. Elimi sıktı.

"B-ben.. Luhan." 

Bana karşı nasıl bu kadar iyi olabiliyordu? Sevgili olmak bunu mi gerektiriyordu? Bu tür duygular bana oldukça yeniydi. Kekeleyişime yüksek sesli olmayan bir kahkahayla karşılık verdi. Alt dudağımı dişleyerek gülmemi bastırdım.

"Uyuman gerekiyor Sehun."

"Uyandığımda burada olacak mısın?"

Olacak mıydım? Olmalı mıydım? Kızgınlığımı tek bir dokunuşuyla alt üst ederken garip hissediyordum. Sehun, bana garip bir şekilde iyi geliyordu. Ve bana ilaç gibi gelen insanla olan anılarımı unuttuğum için kendimden nefret etmeye başlıyordum. Sehun, sakince ve sabırlı bir şekilde cevabımı bekliyordu.

"Yanından hiç ayrılmayacağım ki."

Gülümsedi, ardından başını sallayarak gözlerini kapattı. Nefes alış verişi kısa sürede yavaşlayınca hemen uyuduğunu anladım. Oldukça yorgun hissediyor olmalıydı, birde onu dakikalarca konuşturmuştum. Elimi alnıma vurdum. Nasıl da düşüncesizce davranıyordum.

Yere oturdum ve sırtımı duvara yasladım. Ayaklarımı uzatıp kapanmak için can atan gözlerimi kapattım.

-

Uyandığımda odamdaydım, ben buraya nasıl gelmiştim ki? Duvardaki saate çevirdim başımı. On buçuğa geliyordu. Kris odaya çığlık atarak girince ellerimi kulaklarıma kapattım.

"Sehun uyanmış!"

Ah, biliyordum. Dudaklarım ince bir çizgi haline gelip gülümserken bana dik dik baktı.

"Seni gece Sehun'un yanında buldum seni, orada uyuyakalmışsın."

Tanrım.. Ona, uyandığında yanında olacağıma söz vermiştim. Yanından hiç ayrılmayacağım demiştim. Ve şimdi de odamdaydım. Hızlıca üzerimdeki örtüyü fırlatıp ayaklarımı yataktan aşağı sarkıttım. Ellerimi öne doğru uzatıp duvarın köşesinde duran değneklerime ulaşmaya çalıştım. Yere doğru düşerken Kris'in güçlü kolları sarmıştı bedenimi.

"Yavaş ol Luhan! Nereye gittiğini sanıyorsun?" dedi beni tutmaya devam ederken.

"Sehun'a."

Başını sallayarak beni çevik bir hareketle kucağına aldı.

Yoğun bakımın önüne geldiğimizde, Tao, Baekhyun, Chanyeol, Kai ve Kyungsoo'nun Sehun'u çevrelediğini gördüm. Kai, Sehun'un elini sıkıca tutarken huzursuz olmuş bir şekilde Kris'in kolları arasında kıpırdandım.

Farklı, daha önce hiç tatmadığım bir duygu sarmıştı bedenimi. Kıskanıyor muydum? Kris, yatağın ucunda durduğunda bakışlarım Sehun'unkilerle buluştu. Konuşmak için boğazımı temizledim.

"Ben.. Yanında duruyordum ama.."

Baekhyun ve Chanyeol'un bakışları bana yönelirken Sehun gülümsedi.

"Yatağında yatman gerekiyordu Lu. Kris seni odadan alırken ben çoktan uyanmıştım."

Konuşmakta zorlanmıyor gibiydi. Başımı kararsızlıkla sallarken Kris beni yatağın ucuna, Sehun'un ayaklarının yanına oturttu.

Dakikalar içinde herkes kötü olayları unutmuş gibi muhabbete dalmıştı. Kahkahalar odanın içini doldururken Sehun'un yüzüne baktım. Çenesinden yukarı, dudaklarına, oradan da serinkanlı bakışlarına. 

Acısını umursamayarak gülüyordu. Her gülüşünde de benim nefesim kesiliyordu. Böyle bir mükemmellikle nasıl sevgili olabilirdim ki? Ben ona yakışmıyordum bile. Ona karşı henüz bir şeyler hissetmiyordum ama sonuçta Sehun benden ayrılmak istemiyordu. O hala benim sevgilimdi. Bana aitti.

Kendimi aşağılık hissediyordum. Onu aşık olmadığıma rağmen benim olsun istiyordum. Bu çok bencilceydi.

Ve Sehun'un eli hala Kai'nin elleri arasındaydı. 
Tanrım.. Ben Kai'nin suratını dağıtmadan önce müdahale etmelisin. 
Çünkü ben galiba onu kıskanıyorum.

I Saw The DevilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin