ALP
Kafama gelen topun geliş noktasını takip ettiğimde bana saçma şekilde sırıtan bir kızı görmüştüm. Bir şeyler demeye çalışıyordu ama fok balığı gibi sesler çıkardığının sanırım farkında değildi. Gidip ona bunun hesabını sormak istedim ama sonra bundan vazgeçtim. Neden böyle yaptığımı bilmiyordum. Yüzünde beni etkileyen bir şey vardı. Birini hatırlatıyordu. Ona daha fazla dikkatli bakmamaya karar vermiştim. Çünkü babamın okulun sahibi olması ve biraz da tipimin olması kızlara cazip bir av olmama yeterli kaynak sağlıyordu. Ama onlara ayıracak zamanım yoktu. Hepsinden nefret ediyorum! Param olmasa yada tipsiz biri olsam eminim onlar için sıradan biri olacaktım. Belki de sıradan biri bile olmayacaktım.
Sınıfa doğru yürümeye başlamıştım ki fok balığı yanımdan geçti. O arada yüzüne daha dikkatli bakma olanağı bulmuştum. O gerçekten de birini hatırlatıyordu bana. Şu geçen gece bardaki kız olabilir miydi? Ayrıca ben neden bardaki bir kızı hatırlıyorum. Onlar saman alevi gibi yanar ve söner.
Ders bittikten sonra koridorun sonunda yine foku görmüştüm. Bu kız barda takılacak tipe benzemiyordu. Sınıfının önünden geçerken bir kere daha yüzüne baktım. İçimdeki ses onu araştırmam gerektiğini söylüyordu ve ben genelde onu dinlerdim. Öğrenci işlerine yürürken beni neyin beklediğini merak ediyordum. Bilgisayardan birini açıp sınıfındakileri gözden geçirmeye başladım. İşte burada. Umayy. Bilgisayara zilin sesini duyana kadar bakakalmıştım. Kader denilen şey çok garipti. Senin burada ne işin var?
Bilgisayardan onun kim olduğunu öğrendiğimden beri konusmak için zaman kollamaya başlamıştım. Ama ne zaman yaklaşsam gözlerini bana dikiyordu. Ben de vazgeçiyordum. Bir gün keman dersine gitmek için evden çıkmıştı. Artık onun geç kalmalarına alışmıştım. Koşarken bir anda durdu ve geri döndü. Bu onunla konuşmak için iyi bir zamandı. Bir kafeye girdi ve etrafa saf saf bakmaya başladı. Evet ben bu kızı bu yüzden... Hadi Alp git ve konuş!
_Alp? Neden önümde duruyorsun? Çekmem gereken güzel bir olaya şahit oluyorum çekilir misin? Ayrıca neden her gittiğim yerde karşıma çıkıyorsun ? Yoksa burası da mı babanın ?
_Neden bu kadar çok soru sormak zorunda hissediyorsun kendini? Ayrıca kimse sana insanların haberi olmadan onları çekmemen gerektiğini söylemedi mı?
Yüzü herzaman ki gibi kızarmıştı. İçimden bana neler sayıyorsun ufaklık!
_Sadece güzel bir andı. Zaten ben de kalkıyordum.
_Gitmek de tabi ki özgürsün. Rahatsız ettiysem kusura bakma.
Hayir gitmesine izin verme. Bu sefer olmaz!
_Aslında sana kendimi yanlış ifade ettiğimi düşünüyorum Umay. Oturup benimle sohbet eder misin? Bu aralar arkadaş bulmakta zorlanıyorum. İnsanlar senin paranı seviyor ve sen aslında hiç sevilmemis oluyorsun.
Çaresizdim gitmesini istemiyordum. Yüzüme gözlerini dikmiş benden bir şeyler bekliyordu sanki. Ellerini tutup seni buradan alıp gitmeyi isterdim Umay.
_Yardimci olmayı tabi ki isterim.
_Konusmak için başka bir yere ihtiyacım var. Beni tanımayan insanların olduğu bir yer. Seni kendi ufak sığınağımda misafir etmeme izin verir misin ?
_Hadi gidip sığınağına bir bakalım.
Benim sürdüğüm araba da yanımda oturuyordu ve benim ona söylemek istediğim bir sürü şey varken ben susuyordum. Kelimeler beynimde savaş veriyor ama biri de ağzımdan çıkmaya gönüllü olmuyordu. Sonunda sığınağa gelmiştik. Ulaşamadığım hayalim benimle buradaydı. Artık o da benimle konuşma işini sonraya bırakmıştı anlaşılan. Odayı incelemekle meşguldü ben de onu incelemekle. Bir an gözünü bana çevirdi. Onunla göz göze gelemezdim şimdi. Zemin daha iyi bir tercihti!
_Alp.
_Bana sorular sorma sadece dizine yatmak istiyorum. Bazen insanlar yorulur. Ben de yoruldum Umay. Para insana herzaman mutluluk getirmiyor. Belki de insanin her istediği anında olmamalı ne dersin?
Neler saçmalıyorum ben böyle. Alp kendine gel!
_İnsanlar kendine eğlence arar. Ve bende bu aralar çok sıkıldım. Biraz eğlence fena olmaz.
Artık kontrolü elimden kaçırmıştım. Onunla uğraşmak su an daha cazipti.
_Anlasilan senin derdin sadece şımariklik ama benim bu günü buna ayıracak vaktim yok. Gerçekten bana anlatacak gerçek sorunlarının olduğunu düşündüğüm için üzgünüm. Ve son bir şey daha karşıma sürekli çıkıp durma. Bir basketbol topu bu kalin kafanı o kadar acıtmış olmaz.
_Aslina bakarsan kalın kafam çok acıdı ve ben de bunu affetmem için bana yardımcı olacağını düşünüyorum. Çok bir şey yapmana gerek yok sadece telefonunu kullanmama izin vermen yeterli. Benimki arabamda kalmış olmalı.
_Telefonum masanın üstünde. Birini mı arayacaksın?
_Evet evet sadece özel bir görüşme olması gerekli. Onu içeri odaya götürmem sorun olmaz değil mı?
_ Hayır. Ben seni burada bekliyorum. İyi görüşmeler.
Yatak odasına gittiğimde telefon elimde titremeye başlamıştı. Gelen bir mesaj ve bildirimi vardı. Umay burada olmadığına göre bunlara benim bakmam doğaldı. Siyah uzun saçlarını dağınık şekilde toplamış ve üstünde beyaz kolsuz elbisesiyle gülüşünu görünce gözlerimi ondan ayırmak istemedim. Ama bakmam gereken bir mesaj vardı. Ve bunu yapmak için zamanım azdı. Birazdan odaya gireceğine adım kadar emindim. Bildirimi bu fotoğrafa yapılan bir yorumdu ve mesaj da aynı kişiye aitti. Mesaja bakmak için dokunduğumda sinirden titreyen ellerimin telefonu kirmaması için çok özen göstermem gerekiyordu.
"Umay sana her yerden ulaşmaya çalışıyorum ama sürekli beni engellediğin için bu çok zor oluyor. Son bir umut buradan yazıyorum. Ne olur bana bir şans ver. Geçmişi telafi edebilirimm."
Mesajı yazan çok şanslı biriydi. Çünkü birazdan ona bir şans verecektim ve ölmeden önce son istediğini yerine getirecektim. Mesajı ve bildirimi silmistim ki tahmin ettiğim gibi Umay içeri girmişti. Konuşma başka zamana kaldı ufaklık küçük bir işim var!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR EYLÜL MASALI
Teen FictionSusuz, çöllerde yürüyoruz hepimiz. Belki bizi dinlendiren bir kervansaray buluruz umuduyla.