ALP
12 yıl önce
Sokakta top oynamak için annemden izin almıştım. Karşı komşunun kızından başka top oynayacak da biri yoktu zaten. Babam bize bakmak için gece gündüz okulda hademelik yapardı. Sonra da bana gelirken elma şekeri alırdı. Ben de onları yemiyordum ama. Satip parasıyla babama ayakkabı alacaktım. Çünkü babam bize ayakkabı alıyordu ama hiç kendine almıyordu ki. Karşı komşunun kızı da bana yardım edecekti. Top oynadıktan sonra onunla gidip ayakkabı bakacaktık. Aslında onun babasının çok parası vardı ama ben ondan istemedim. Koca adam olmuştum. Kendim alacaktım babamın ayakkabısını. Dolabımın olduğu odaya gidip en temiz en yeni kiyafetlerimi seçtim. Bugün büyük adam gibi görünmem gerekiyordu. Saçımı suyla biraz ıslatıp kenara yatırmıştım. İşte şimdi oldu Alp. Kızlar bana bakacaktı şimdi. Aslında sadece Umay baksa da olurdu. Saate baktığımda babamın gelmesine daha çok vardı. Anneme görünmeden evden çıktım. Karşı sokağa geçip komşu evin ziline bastım ama açan olmadı. Bir daha bastım yine açan olmadı. Üzülmüştüm ama şimdi kaybedecek zamanım yoktu. Babam gelmeden ayakkabıyı almak için yola koyuldum. İlk önce elma sekerlerimi sattım. Sonra da tam babama layık ayakkabıyı aldım. Yolda yürürken hickimse beni fark etmiyordu galiba. Çünkü hep ezilme tehlikesi yaşıyordum. Boyum da uzundu ama insanlar çok yoğundu galiba. Hatta o kadar yoğundu ki ayakkabıyı almak için baya beklemem gerekmişti. Dönüşte komşu evin ziline yine bastım ama açan olmadı. O günden sonra kapıyı açan komşu kızı hiç olmadı. Bir gün artık dayanamadım eve girmeye karar verdim. Çünkü Umay bana haber vermeden hiç bu kadar uzun süre bir yere gitmemişti. Evin üst balkonuna merdiven dayadım. Tahta pencereyi biraz zorlayıp açmayı başarmıştım. Evde birkaç eşya vardı ama genel olarak boştu. Demek ki babası yeni eşyalar alacaktı. Umay ne kadar sevinir yeni eşyalara kim bilir! Babası da baya iyi adammış. Biraz daha yürüdükten sonra Umay'in olduğunu düşündüğüm odayı bulmuştum. Evlerine uzun süredir beraber olmamiza rağmen hiç girmemiştim. Umay beni davet ederdi ama benim üstümde eski kıyafetler olurdu. Giremezdim bende hep bir bahane bulurdum. Ama bugün geçen bayram aldığımız bayramlıklarımı giymiştim. Eski kıyafetlerle bu eve gelemezdim ya! Umay'in da odasında pek eşya kalmamıştı. Yeni yatağı olacaktı demek ki şimdi. Belki de eşyalarını seçmek için uzak bir yere gitmişlerdi. Daha ona babamın ayakkabıyı gördüğünde ne kadar sevindiğini anlatmamıştım. Çabuk gel Umay! Tahta zeminli odayı dolaşırken hiç bu kadar büyük oda görüp görmediğimi düşünüyordum. Büyük ihtimal görmemiştim. Pembe boyalı odada camın önünde duran rengarenk kutu dikkatimi çekmişti. Bir anahtarla açılması gerekiyordu. Anahtar hemen kutunun yanında duruyordu. Kutuyu açtığımda çizilmiş bir resim vardı. Bı sürü de çikolata. Resimde iki çöp insan el eleydi. Erkek siyah bir takım elbise giymişti. Kız da uzun beyaz bir elbise. Ucunda çiçekleri vardı elbisenin. Kızın başında da çiçekten bir taç. Bunlar Umay ve bendim.
***
Okulda Umay'ı görmemiştim. Evinden de çıkmamıştı kaç gündür. Bana kızgın olduğunu bildiğim için yanına da gidemiyordum. Belki de bilerek kendini merak ettirip benden intikam almaya çalışıyordu. Ama bunu neden yapsın ki¿ Kafayı yemek üzere olduğum için artık dayanamayıp evine gelmiştim. Kapıyı üç kere çalmama rağmen bir türlü karşılık alamıyordum. İçerde olduğunu biliyorum Umay aç şu kapıyı! Bir süre daha beklememe rağmen yine tepki yoktu. Tamam hanımefendi madem siz çıkmıyorsunuz ben içeri geliyorum. Evlerinin arkasındaki cam kapıya yönelmiştim. Camı yenilemek sadece dakikalarımı alırdı. Hadi bakalım ufaklık şimdide kaçabilecek misin? Etrafa biraz bakındığımda köşede duran saksıyı gördüm. Yani yeni bir çiçek de alınabilirdi! Saksıyı içeri fırlattığımda gerçekten de çok sessiz bir girişim oldu diyemezdim ama bizim ufaklık biraz korkmayı hak etmişti. İçeri girdiğimde karanlıktan bir şey goremiyordum. Gözlerim karanlığa alışana kadar biraz beklemeye karar verdim. Bu arada belki inadı bırakıp aşağı inerdi. Gözlerim karanlığa alıştıktan sonra eve bir göz atmaya başladım. Masaya elimi sürdüğümde bir toz kitlesi elime yapışmıştı. Belki de yaniliyordum ve gerçekten de evde değildi. Ama onu burada hissedebiliyordum. Bir adım daha atmıştım ki merdivenlerden ses gelmeye başladı. Sadece derin nefes almalar geliyordu kulağıma. Ses kesildikten sonra neler olduğunu anlamak için bir kaç saniye bekledim ve sesin geldiği tarafa yöneldim. Hayır hayır. Sen. Bu kan mı? Umay? Neler oluyor ? Onu kucakladığımda bana boş gözlerle bakıyordu. Sana bir şey olmayacak Umay. Buna asla izin vermem!
Onu ilk önce bir koltuğa yatırmıştım. Artık gözleri kapalıydı. Nabzı normal atıyordu ama kolları normalden daha cansizdi. Lanet olası mideni en son ne zaman doldurdun sen! Daha fazla zayıflayıp yok olmak mı istiyorsun ufaklık! Tsortüme ve ellerime bulaşan kanı görünce baygın birine bağırmayı bırakıp artık harekete geçmem gerektiğini nihayet anlamıştım. Işıkları yakıp onu daha iyi inceledigimde kanın yanağından ve kolundan aktığını gördüm. İlk müdahaleyi yapmak için bir bez parçası aradım ama yoktu. Ahhh acele etmeliyim! Tsortümü çıkartıp ilk önce kolunu sarmıştım. Bu kanı biraz olsun durdurabilirdi. Sonra hemen hastanemizde çalışan doktorlardan birine evi tarif ettim. Bu güvendiğim nadir insanlardandı. Babama beni şikayet etmeyecek nadir insanlardan. Gelmesi uzun sürmezdi. Şimdi seni hastaneye götüremem Umay ama sana bir şey olmayacak bana inan! Mutfağa koşup bir kaba ılık su doldurdum. Tsortümden kalan kısımla yüzündeki kanı temizlemeye çalışıyordum. Kırık bir yerinin olabileceğinin ihtimalini bildiğim için olabildiğince dikkatli davranıyordum. Zil çaldığında gelenin Ömer Abi olmasını umarak kapıya koştum.
_Acele etmen gerekiyor. Kırığı olabilir. Merdivenden düştüğünde ne kadar yukarıda olduğunu bilmiyorum. Ama kolundan çok fazla kan aktı. Bu kadar akması normal değil. Ona bir şey olmaması için ne olur elinden geleni yap!
Ben bunları anlatırken Ömer Abi çoktan Umay'la ilgilenmeye başlamıştı. Ben de onun yanında duruyordum. Dokunsalar düşecektim. Benim yüzümden bu haldeydi. Benim yüzümden.
_ Hastaneye götürmemiz gerekiyor. İlk müdahaleyi yaptım yaralarına ama daha detaylı incelemem gerekiyor.
_Hastane olmaz. İşler daha da sarpa sarar. Bu halde onu bir daha görmemek üzere bırakamam. Neler olduğunu biliyorsun Ömer Abi bana yardım et!
_ Ona olanları anlattın mı?
Yine susmustum. Zaten o da cevabını almıştı benden.
_Simdi arabadan bir iki alet getireceğim. Kırık olma ihtimaline karşı onunla vücudunu sabitleyeceğiz. Güvenilir bir arkadaşımın polikliniğinde daha iyi inceleyebilirim. Sen beni burada bekleyeceksin. Ona yiyecek bir şeyler hazırla. Uzun süredir bir şey yememise benziyor. Bayilmasına bu da yol açmış olabilir.
_Beni her adımdan haberdar et!
İşe ilk önce camı taktırmaktan başlamıştım. Ortalığı düzenlemistim. Bunları yapmama rağmen yine de zaman geçmek bilmiyordu. Kanını zeminden temizlerken gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Dokunmaya kıyamadığımi ne hale getirdim ben böyle. Ömer Abi beni neden haberdar etmiyordu. Sana beni ara demiştim! Telefonu elime tam almıştım ki arabanın sesini duydum. Umay ve Ömer Abi yürüyerek geliyordu. Şükür ki Umay iyi görünüyor. Vay be şimdi ne yapacaksın bakalım Alp! Bu cadı beni parçalayacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR EYLÜL MASALI
Teen FictionSusuz, çöllerde yürüyoruz hepimiz. Belki bizi dinlendiren bir kervansaray buluruz umuduyla.