UMAY
Yüzüme gelen beyaz ışık gözlerimi kamaştırıyordu. Demek ki ölmüştüm. Birazdan ak sakallı bir dede gelir ve bana yolu gösterirdi. Her şey böyle işliyordu demek ki bu tarafta.
_Umay beni duyabiliyor musun?
Ooo ismimi de biliyorlar. Ya ne kadar saf düşünüyorum yine ya. Her şeyimi tabi ki biliyorlar. Acaba cennete mi gideceğim?
_ Elimi tutabilir misin ?
İşte ak sakallı dede gelmişti. Yüzüme hala ışık vurduğu için şimdi onu net göremiyordum o da bunu bildiği için demek ki elini tutmamı istiyor. Dur bakayım nerede eli. Ama bu bildiğimiz insan eline benziyor. Böyle dede eli gibi de değil. Emekli mı oldu acaba?
_ Serumun bitmek üzere birazdan kendini toplamaya başlarsın. Merak etme herhangi bir kırığın yok. Kolun düşerken keskin bir yere çarpmış olmalı derin bir kesik oluşmuş. Dikiş atıldı kısa süre içinde iyileşmeye başlar. Bunun dışında bir kaç ezilmen var. Ve küçük hanım testlerin bana söylediğine göre de uzun bir süredir düzenli beslenmiyormuşsunuz.
_ Nasıl ya ben ölmedim mi şimdi? Sen hiç ak sakallı dedeye de benzemiyorsun ki? Yoksa öldüm de acı cekmeyeyim diye ilk önce tedavi mi ediyorsunuz beni?
_ Ne ölmesi hanımefendi. Sizin ölmeniz benim de ölmem demek.
_ Anlamadım?
_Bosverin. Şimdi biraz dinlenin. Sonra sizi evinize götüreceğim.
_Bana neler oldu? Ve siz kimsiniz? Ayrıca neden ben burdayım?
_ Gerçekten çok hakliymis. Ne kadar da çok soru soruyorsunuz?
_Kim hakliymis? Evet evet hatırlıyorum. Ben düştüm. Ama şimdi burada ne işim var ki ? Yoksa katil sen misinnnn?
_ Ne katili yahu? Size bir ilaç vereyim bu size de bana da iyi gelecek.
Seruma bir şeyler katmaya başlamıştı. Bir süre sonra gözlerim yine siyahlığa kavuşuyordu. Şu an bağırıp çağırmam ve burdan gitmem gerekiyordu ama vücudumda çeşitli yerlerde isyanlar çıkmıştı. Ve eminim ki kalkınca ilk iş midemi boşaltmak olacaktı. Battı balık yan gider. Direnmemeyi seçiyorum.
Gözlerimi açtığımda bir arabadaydım. Yollar başımı daha da döndüruyordu. Ama vücudum uyuşmuş ve hareket etmiyordu. Gözlerimi yeniden kapadım. Kısa bir süre içim geçmişti ki arabanın durmasıyla uyandım. Ak sakallı dede beni koltuktan indirdi ve yurumeme yardım etti. Burası şey değil miydi ya evim! Bu adam benim evimi nerden biliyordu ya? Kafamı yerden kaldıramıyordum ki şuna iki çift laf edeyim. Yoksa bu adam bir melek filan mıydı? Beni kurtarmaya gelmiş olabilirdi. Evin içine girdiğimizde beni odama çıkarmışlardi. -lar mı? İki melek mı oldu şimdi? Yatakta gözlerim kapalı yatarken konuşmalarını duyabiliyordum.
_Sabaha kendini iyice toplar. Şimdi konuşacak durumda değil. Uyandığında ona bir şeyler içir. Şimdi serum onu tok tutmaya yeterli. Acil bir durum olursa telefonum açık olacak.
Ve kapının sesini duydum. Araba yeniden çalışmıştı. Beni yalnız bırakıp gitmişlerdi. Gözlerimdem akan yaşların sıcaklığını yüzümde hissedebiliyordum. Vücudumun acısı değildi bu. Gerçek bir meleğe ihtiyacim vardı.
Başım yeniden yukarıya kalkıyordu. Sanırım ilacın etkisindeydim. Ve sıcak bir vücut bana sariliyordu şimdi. Çıplak ve sıcak bir vücut. Gözlerimden akan yaşı o kadar hafif siliyordu ki neredeyse ben bile hissetmeyecektim. Duam kabul olmuş ve meleğim gelmiş miydi? Yüzünü görmek istiyordum. Canım acıyordu ama onu görmeliydim. Tüm gücümle açtım gözlerimi ve yaşlarla dolu bir çift siyah göz gördüm. Ağlıyordu. Alp buradaydı ve ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR EYLÜL MASALI
Teen FictionSusuz, çöllerde yürüyoruz hepimiz. Belki bizi dinlendiren bir kervansaray buluruz umuduyla.