UMAY
_ Evden taşınacağımızı çok geç öğrenmiştim. Sana haber veremedim.
_ Biliyorum. Sen zaten bana haber vermeden o kadar uzun süre kaybolmazdin ortalıktan.
_Alp aklıma takılan şey... Yani siz bu kadar nasıl zengin oldunuz? Yanlış anlama sadece merak ediyorum. Cevap vermesen de olur neyse boşver.
_ Siz evden taşındıktan sonra yeni sahipleri gelmişti. Babama yeni bir iş teklif etti. O günden sonra babam eve geç gelmeye başladı. Bazen de hiç gelmiyordu. Bize birileri aracılığıyla para gönderiyordu. Ama babam eskisi gibi değildi artık.
_Ama bu çok saçma!
_ Saçma olan ne Umay?
Ah şimdi bunu nasıl söyleyecektim. Ben senin odani karıştırdım ve evet eşyalarına göz attım. Beni buraya gömebilirdi. Yani eski Alp gömebilirdi. Önümdeki keke işkence yapmayı bırakıp söze girdim.
_Ben şey. O gün sen beni odada yalnız bırakınca ben. Yani odaya bir göz atayım dedim. Ama çok karıştırmadım tabi ki. Ve ben fotoğrafi gördüm. Annen... Baban... Ben onlari nasıl tanıyamadım. Eksik parçalar var. O kutu... Bir kutu vardı Alp. İçinde olan şey sanki benim istediğimi verecekmiş gibiydi. Ama açamadım. Anahtarı yoktu. Yani tabi çok şey yapmak istemedim.
Gözlerine bakmak istiyordum ama bana bakmıyordu. Gözlerinde benden kaçırdığı şeyler vardı. Onlar içimde eksik olan parçalardı biliyorum. Ellerimi elinin üstüne koyduğumda gözlerinden bir damla yaş aktı.. Kafasını kaldırdı ve bana öyle derin baktı ki. Ah Alp seni neden yalnız bıraktım ben bunca sene.
_Para insanın sadece karakterini değiştirmiyor Umay. Sen beni de taniyamadın. Ailemi nasıl taniyacaksin? Hem çok uzun zaman geçti. Ve o zamanlar çocuktuk. İnsanlar hep değişir. Takma kafana bunu şimdi. Yaşlanınca filan böyle mı kalacaksın sanki ufaklık!
_Hayır ama. Kutu?
_Kafami ütüledin ya yine. Bak iki günde zayıfladım. Hiç bana bakmıyorsun. Gelince annene şikayet edeceğim seni.
_Beni sakatlamasan belki daha iyi ağırlardım seni ama malum. Yara bere içindeyim de biraz.
Yüzü bir anda gerilmişti. Umay çok yanlış geldin sen. Bu ne yüzüne vurur gibi. Aferin kızım sana aferin!
_Şaka tabi ki Alpppp! Hemen sana güzel bir kahve yapıyorum. Senin tabi haberin yok. Ben çok güzel kahve yaparım.
Ne diyor bu der gibi bakıyordu şimdi de. Ayarım da yok ki hiç. Masadan kalkıp kahve yapmak için mutfağa yönelmiştim ki elini bileğimde hissettim. Öyle tutuyordu ki bileğimi, gitsem bırakmayacak gibi. Ama çok da sıkmıyordu. Sanki kalsam da saramayacak gibi.
_Emin ol ben daha güzel kahve yapıyorumdur.
_Eee o zaman göster bakalım bana hüner-
lerini.
Alp kahveleri yaparken masaya oturmuş onu izliyordum. Kıyafetimi de ilk defa başka birinin yani bir erkeğin üzerinde görüyordum. Zaten tüm ilkler Alp demekti benim için. İlk arkadaşımdı. İlk kez onunla paylaşmıştım hayallerimi. İlk kez olmuştu her şey onunla. İlk kez sevdiğim...
_Tamam kahveleri ben hazırlarım dedim de. Beni de otur izle diye demedim. Ah biliyorum çok yakışıklıyım.
Kesin yüzüm kizardı kesin.
_Be.. ben kahveleri şey edeyim. İçeri götüreyim.
Kafamı kaldırmadan kahvemi içmeye başlamıştım. Her yudum biraz olsun beni rahatlatıyordu. Eli çeneme ulaştığında kafamı kaldırdı. Gözlerim gözlerini bulmuştu. Her şey yıllar önceki kadar saf mıydı hala?
_ Yaraların için pansumana gideceğiz. Kahveden sonra hazirlansan iyi olur. Ee tabi ben de.
Sadece kafamı evet manasında sallamakla yetindim. Aslında sormak istediğim o kadar çok soru vardı ki. Ama korkuyorumdum. Neden bilmiyorum. Bir anda karşıma çıkman. Gerçekten çok şanslıyım!
_Benim kahvem bitti. Hazırlanıp geliyorum hemen. Peki senin kıyafetlerin ?
_Ben hallederim merak etme. Dikkat et de bir daha düşme. Acele etmene de gerek yok.
Gülümseyerek yukarı çıktım. Dolabımın karşısına geçtiğimde yaralarimi kapatacak kıyafetleri seçmeye başlamıştım. Uzun kollu çizgili siyah beyaz bir gömlek ve siyah bir etek. Dizlerimde ki yaraları kapatmak için de dizimin üstünde siyah çoraplar. Saçlarımı da salınık bırakmama tek neden de bu yüzümdeki yaraydi. Güneş gözlüğü de bir miktar yardımcı olurdu belki bana. Aynanın karşısında son bir kez daha kendime baktım. Olanları ele verecek pek bir iz yoktu diyebilirim. Aşağıda beni beklemekten kök salmış olan Alp'e doğru artık hareket edebilirdim. Merdivenlerden indiğimde gözlerim gördüğüme pek inanmadı. Bu kıyafetleri nerden bulmuştu.
_ İlk önce yemek. Oradan da hastaneye geçiyoruz ufaklık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR EYLÜL MASALI
Teen FictionSusuz, çöllerde yürüyoruz hepimiz. Belki bizi dinlendiren bir kervansaray buluruz umuduyla.