Uyku

32 8 0
                                    

ALP
Kollarımda ki narin bedene bakıyordum. Ve ona bir şey olmadığı için kaçıncı teşekkür duamı ediyordum böyle. Yüzü ve vücudunun bazı yerleri morluklar içerisindeydi. Kolunun kesik yeri sargiya alınmış ve yüzündeki yaraya da bantla aynı işlem uygulanmıştı. Şimdi ise sadece uyuyordu. Rahat olduğunu hissediyordum.  Zaten uyanmamasi için nefes almıyorum diyebilirim. Onu böyle izlemek o kadar güzeldi ki. Geçmişimden gelen tek güzellik sensin Umay.
  Onu izlerken zaman nasıl geçti anlayamamistim. Ufaklık birazdan uyanacak ve zaten sorularla kafamı ütüleyecekti. Zaten bu sefer işleri gerçekten batırmıştim. Kaçış yoktu. Bu sabah her şey açığa çıkacaktı.
  Kolumu yavaşça çekip yataktan kalktığımda üstümde bir şeyin olmadığını yeni fark ediyordum. Umay'in dolabını açıp en bol tsortünü denemeye karar verdim. Böyle daha uzun süre kalamazdim. Umay'a da temiz kıyafetler bulsam fena olmazdı. Ne kadar temizlesem de üstünde hala kan lekeleri vardı. Sana yeni kiyafetler borçluyum.
  Dolabı açtığımda rengarenk bir sürü desenli kıyafetler bana hoşgeldin diyordu. Umay her zaman böyleydi. Renkli. Buradan kendime uygun bir şey bulma umudum giderek yok oluyordu. Gözüme siyah gelen şeylere bakmaya başlamıştım. Bu olmaz bu da olmaz. Gerçekten biraz gelişmenin zamanı gelmiş ufaklık! En sonunda siyah olmasa da bol olan bir pijama üstü bulmuştum. Onun kokusu vardı üstünde. Benim olmak için ideal bir kıyafetti. Pjamayı üstüme geçirip doğruca mutfağa yöneldim. Dün gece iyi bir iş çıkarmıştım çünkü burada yaşanılanları ele verecek en küçük bir iz dahi yoktu.  İnterneti açıp güzel ve tabi ki yapılması kolay olan bir çorba tarifi buldum ilk önce. Malzemeleri hazırlarken olabildiğince sessiz olmaya çalışıyordum. Çorbayla işim bittiğinde ekmekleri daha kolay yutabilmesi için küçük küçük doğradım. Çorbayı genişçe bir kaseye koyup ekmekleri de tepsideki yerlerine yerleştirmiştim ki vitamine ihtiyacı olduğu aklima geldi. Ona bir şeylerin suyunu sıkıp vitamin sağlayabilirdim. Neler vardı bakalım buralarda.
_Hey ödümü kopardın. Senin kapıda ne işin var ufaklık hemen yatağa dönüyorsun!
Renkli değildi bu sefer. Solgundu. Mutsuz. _Umay ben özür dilerim.
Sadece kapıda öylece durmuş yüzüme bakıyordu. Gözlerini kapamaya başladığında başının döndüğünü anlamıştım. Yere düşmeden belinden tutup kucakladığımda dün geceden beri sanki daha da zayıflamış gibi gelmişti. Kollarımda minik bir bebeğin ağırlığı kadar bir kız vardı. Onu yeniden odasına çıkarıp yatağa yatırdığımda hala gözlerini açmamıştı. Telefonumu bulup Ömer Abi'yi aradığımda korkmamami söyledi. Midesinin artık besine ihtiyacı vardı. Aşağı inip çorbayı ve ekmekleri aldım. Yeniden odaya geldiğimde gözlerini açmıştı. Bu sefer bana bir elini uzatmış sanki bir şey istemeye çalışıyordu.
_Su?
Tepki yok.
_Ha elimdekini mı soruyorsun yoksa? Bu çorba ve ekmek. Doktorun besine ihtiyacın olduğunu söyledi. Bakalım beğenecek misin?
Kime konuşuyordum ki ben. Sadece elini uzatmış boş gözlerle bana bakıyordu.
_Umay?
_Bana sarılır mısın? Uyumak istiyorum.
Eğer vücudundaki yaraları bilmesem ona sarılıp vücudundaki tüm kemikleri kirabilirdim. Ama ne değişmişti şimdi? Onun benim canımı okuması gerekiyordu. Sorular sorması lazımdı. Nefret dolu gözleri neredeydi? Gece rüyasında kıza bir şeyler mı olmuştu ki?
Ah boşversene Alp!
Tepsiyi yeniden masaya bırakıp yatakta dün geceki yerimi almıştım. Onu göğsüme yatırdığımda kolunu üzerime sakince bırakmıştı. Kokusunu şimdi daha rahat ciğerlerime doldurabiliyordum. Düzenli olarak nefes alıp vermeye başlamıştı artık. Bu uykuya daldığının habercisiydi. Zamanı şu anda dondurmayı o kadar istiyordum ki.

BİR EYLÜL MASALIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin