24-Cennet

9K 1K 124
                                    

NOT: Önümüzdeki bölüm ya da sonraki bölüm final yapacağız, şimdiden duyuruyorum. Bölüm bu kurgunun en uzun bölümlerinden biri oldu. İyi okumalar :)

Minderlerin arasında ince bir pikenin altında başım Ege'nin göğsüne yaslı halde uyandığımda yüzüme kendiliğinden kocaman bir gülümseme yerleşti. Çenem göğsüne dayalı olacak şekilde başımı kaldırıp uykudan yeni uyanmış yüzüne baktım. O da başını hafifçe eğmiş beni izliyordu.

"Günaydın sevgilim."

"Günaydın..."

Sırıtarak onu izlemekten kendimi alamıyordum. Bir süre bakıştıktan sonra halime daha fazla dayanamayıp güldü.

"Bu bakışı görmeyi özlemişim."

"Hangi bakışı?"

"İşte bu, sanki bir rock yıldızıymışım gibi bana hayran gözlerle bakmandan bahsediyorum."

Tespitinde sonuna kadar haklıydı. Ergenlik döneminde tüm arkadaşlarımın hayran olduğu yakışıklı ünlüler vardı. Odalarına posterlerini asar, her fırsatta onlardan bahsederlerdi. Benim ise odamda Ege ve Eda ile çekilmiş bir fotoğrafım bulunurdu. Boş vakitlerimde düşündüğüm ve ismini ağzımdan düşürmediğim isim ise yine Ege'ydi. Platonik olarak birisine âşık olmanın ne demek olduğunu en iyi ben bilirdim.

"Üzerimde öyle bir etki bıraktığınız doğrudur Doktor."

"Bak sen..."

Göz bebeklerinden kendimi izlerken gördüğüm yeşilin en güzel tonu karşısında hayranlıkla iç geçirdim.

"Kesinlikle gözlerini senden almış çocuklar doğurmak zorundayım."

Yüzüme tüm şaşkınlığıyla bakıp doğru duyduğundan emin olamadan dudaklarında kararsız bir yarım gülümsemeyle birkaç saniye sessiz kaldı. Ben ise tepkisini görünce aklımdan geçirdiğim şeyi yüksek sesle dile getirdiğimi fark edip dudağımı mahcubiyetle ısırdım.

"Sen çocuklarımızdan bahsettin az önce değil mi?"

"Yani... Öyle bir şeyler söylemiş olabilirim. Ama Melek kardeş ister mi ki?"

Önce dudaklarımı sonra yüzümün her noktasını öptü ve güldü.

"Melek kardeş siparişini çoktan verdi, en yakın zamanda evlenmemizi istediğini de açıkça ifade etti. Yani ondan izinsiz hareket etmedim. Rahat olabilirsin."

Melek gerçekten çok özel bir çocuktu. Hayalini kurduğum kız evlattı.

"Peki sen? Melek'ten başka çocuk..."

"Şaka mı yapıyorsun? Elbette çok isterim. Ama olmazsa da bana sen ve Melek yetersiniz."

Yanağını okşayarak güldüm.

"Bunu duyduğuma sevindim çünkü teknik olarak çalışmalara başlamış bulunuyoruz. Sonuçta bu saatten sonra..."

Dudakları yeniden benimkileri buldu ve sıkıca sarıldı. Hamilelik ihtimalim bile böyle mutlu olmasına sebep oluyorsa gerçekten ona bir çocuk doğurduğumda kim bilir nasıl sevinecekti?

"Sana kahvaltı hazırlayayım mı?"

Ege'nin benim için mutfağa girmiş görüntüsünün hayalini kurmak keyfimi iyice yerine getirdi. Teklifini hevesle kabul ederek o kahvaltıyı hazırlarken duş aldım. Kendimi garip şekilde hafiflemiş hissediyordum. Yüzümdeki gülümseme bir türlü silinmiyordu. Şarkı söyleyip dans etmek, karşıma çıkan herkese sıkıca sarılmak istiyordum. Önceki akşam içine düştüğüm karamsarlık ve kasvetten geriye bir şey kalmamıştı. Ege'yle olmak korkulardan arınmak, umutla dolmak gibiydi. Yıllar önce kaybettiğim Beril'i yeniden bulmamı sağlıyordu. Belki değişmiştim, yaşadıklarım yüzünden olgunlaşmıştım ama Ege ile baş başa geçirdiğim her an çocukluğuma, ilk genç kızlık günlerime yolculuk yapmak gibiydi. Benim ona duyduğum ihtiyacın aynısıyla bağlıydı bana. Birbirimizi gerçekten tamamladığımızdan artık emindim.

Umudun Külleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin