12-Sığınak

8.6K 1.1K 152
                                    

NOT: Bölümde herhangi bir +18 sahne yok ama yaşı küçük okurlarımı bölüm sonuna doğru kaleme aldığım dram olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden okumamaları daha iyi olabilir. Çünkü üstü kapalı da olsa malum geceye değiniliyor... İyi okumalar. Bir de sizin güzel düşüncelerinizin gazıyla bu bolüm böyle erkenden geldi haberiniz olsun, hepsine cevap verememiş olmam tek tek okumadığım anlamına gelmiyor. hepsini okudum ve çok mutlu oldum böyle bir okur kitlesine sahip olduğum için. Sizi seviyorum.

Annemi Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne yatırmamızın ardından günlerim hastane koridorlarında, refakatçi sandalyelerinde geçmeye başladı. İzmir'e döndükten sonra aldığım birkaç kiloyu da geri verdim. Uykusuzluktan gözlerimin altı çöktü, gün aşırı banyo yapmak için dükkâna gitmek dışında yanından ayrılmamak için herkesle kavga ettim. Yemek yiyemeyecek hale geldiği için serumla besleniyordu. Doktor ağrısını azaltmak için morfin veriyordu. Anladığım kadarıyla madde bağımlılığı bu saatten sonra kimsenin endişelendiği bir şey değildi. Bazen kendinde olmuyordu ve bu beni kahrediyordu. Sanki düzgün bir psikolojim varmış gibi tamamen dağılmıştım. Ne olursa osun o benim annemdi. Babamın karısıydı. Kime, neye üzüleceğimi şaşırıyordum bazen.

Ege hastaneden çıkıp her gün arabayla ilçeden bizim yanımıza geliyordu. Kızını, ailesini ihmal ederek bana destek oluyordu. Hakkını asla ödeyemeyeceğimden artık emindim. Ancak her şeye rağmen iyi şeyler de oluyordu. Ablamla annemi bu halde görmek sözsüz bir ateşkes yapmamıza neden olmuştu. Gündüzleri kızları okula uğurlar uğurlamaz otobüse binip yanıma geliyordu. Zafer zeytinyağı fabrikasında çalıştığı için şanslıydım. Yoksa ablamın peşine takılarak dibimde bitme fırsatını kaçırmayacağını biliyordum.

Annemi belki biraz olsun rahatlatır diye başında okuduğum Kuran'ı kapadım. Saçlarımdaki beyaz namaz örtüsünü omzuma indirerek bacaklarımı esnetmek için ayağa kalktım. Sabahtan beri babam beni eve göndermek için benimle mücadele ediyordu ama o da ilaçlarla zor duruyordu. Hava almaya ihtiyaç duyunca onu annemin yanında bırakıp dışarıya, hastanenin bahçesine çıktım.

Birkaç dakika sonra ise bu saatte gelmesini hiç beklemediğim Ege oturduğum bankta yanıma yerleşti.

"Neden bu kadar erken geldin?"

"Eda'nın emri var. Beril'i alıp bana getireceksin dedi. Senin için çok endişeleniyor, ben de öyle. Ayrıca baban da aradı. Eve gönderemiyoruz oğlum, onun dilinden sen anlarsın dedi."

Gülümsedim, bin yıl da geçse, aramıza başka hayatlar da girse isimlerimiz hep yan yana anılıyordu. Beril diyince akla ilk gelen Ege'ydi.

"Hoş geldin o zaman."

"Hoş buldum demeyi isterdim ama çok kötü görünüyorsun. Bir şey yemedin mi yine?"

"İçim almıyor Ege, elimde değil."

Elimi tutarak güzel yeşil gözlerini benimkilere sabitledi.

"Böyle olmaz. Her geldiğimde seni daha da kötü görüyorum ve beni üzüyorsun. Kendini daha iyi hissedeceksen konuşalım. Doktor olarak da arkadaşın olarak da yanındayım. Biliyorsun."

"Zaten bir tek seninle konuşabiliyorum artık. Başkasına çözülmüyor dilim. Her gün geliş saatini sayıyorum. Avazım çıktığı kadar bağırmak, üstümü başımı parçalayarak deli gibi sokaklarda koşmak istiyorum."

Güldü ve çok iyi anladığını göstermek istercesine başını salladı.

"Rahatlatacaksa benim yanımda bağırabilirsin. Hatta bana bile bağırabilirsin."

Bankta tamamen ondan tarafa dönüp yan oturdum. İçimden ona bakınca tek bir şey söylemek geçiyordu.

"Konuşursam söyleyeceklerim hoşuna gitmez ama."

Umudun Külleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin