4-Gurur

8.9K 985 50
                                    

Meyve bahçesindeki ağaçlardan birine merdivenle tırmanmış, yüksek dallara uzanmaya çalışırken Eda koşarak yanıma geldi.

"Beril! Sabahtan beri niye telefonlarıma çıkmıyorsun? Zaten tüm gün pansiyonda yorgunluktan ölüyorum. Anneme kırk tane yalan söyledim ayaküstü yanına gelebilmek için."

"Bir şey mi oldu Eda?"

Sepetin içine iki elma daha ekledim ve bu umursamaz tavrım arkadaşımı iyice sinirlendirdi.

"Onu sana sormak lazım. Ya kızım ne oluyor sana? Neredeyse bir aydır Ege burada ve sen buna rağmen kapımızı çalmıyorsun. Kaç haftadır kendinde değilsin. Akşamları restoranda garsonluk yapacaktın bu yaz hani? Birden babanın dükkânında, komşuların bahçelerinde çalışma heveslisi oldun."

"Harçlığımı çıkarmam gerek çünkü."

Tulumumun paçasını çekiştirerek yüzüne bakmamı sağladı.

"Annem çünkü karın tokluğuna çalıştıracaktı seni değil mi? Beril, benden mi saklayacaksın ne olduğunu? Belli Ege'yle aranızda bir şey geçmiş ama bana anlatmıyorsun. Artık yeter, konuşmadan gitmiyorum hiçbir yere. Delireceğim meraktan ya!"

Sinirle merdivenlerden indim. Ellerimdeki toprakları silkeledim ve ifadesiz tutmaya çalıştığım sesimle konuştum.

"Bilmeni gerektirecek bir şey olmadı. Sadece bana yerimi, haddimi bildirdi diyelim. Onun gözünde senden bir farkım yokmuş."

"Ne? Salak resmen bu çocuk ya! Kim bilir ne düşündü de böyle bir şey dedi."

Merdiveni başka bir ağaca doğru taşırken iç geçirdim.

"Zorlama artık Eda, ne olursa olsun o bana bizim istediğimiz gözle bakmayacak. Zorla güzellik olmuyormuş."

Merdiveni ağacın altına yerleştirmeme yardım edip itiraz etti.

"Kızım biz manyak mıyız yoksa şizofren mi? Ege'den bunun sinyalini almasam ben sana umut verir miyim? O geri zekâlı madem seni kardeşi gibi görüyor ne diye günün en olmadık saatlerinde benim yanıma gelmeye başladı? Sırf belki bir aradayızdır diye peşimden ayrılmıyor. Hasretinden kafayı yedi geldiğinden beri."

"Sana öyle geliyordur. Ben aklına bir kere bile gelmediğimden eminim. Bu kış adım attı mı hiç buraya? Hayır çünkü görmek istediği kimse yok. Orada okuluyla, arkadaşlarıyla mutlu... Belki de bir kız arkadaşı vardır."

"Uçmuşsun sen iyice. Kendimi bildim bileli Ege sana önem veriyor. Her zaman bana seni sormak için bir bahanesi var. Okul, dersler, arkadaşlarımız... Ne zaman bir yere gidecek olsam yanında Beril olacak mı diye sorar. Onu da geçtim, okul zamanı burada değil diye her telefon görüşmemizde senin nasıl olduğunu sormadan duramayacak kadar seni düşünüyor. Anlayacağın aranızdaki şeyi ben uyduruyor olamam!"

Haftalarca kendimi onsuzluğa, reddedilmenin acısına alıştırmaya çalışmıştım. İnsan doğduğu günden beri aynı kişiyi sevip geleceği için sadece onu hayal ettikten sonra duygularının karşılıksızlığına ikna olunca hayatı elinden alınmış gibi hissediyordu. Bu yüzden Eda'nın içimi yeniden umutla doldurmasına izin veremezdim.

"Ben Ege için hiçbir şeyim. Bunu idrak etmem on yedi yılımı aldı. Ama artık kabullendim, sen de öyle yap."

"Bence senin sinirlerin bozulmuş. Ege'yi bir kaşık suda boğasım var şu an resmen! O kafam kadar tıp kitapları yüzünden aklını yitirdi herhalde."

"Aynı şeyleri konuşmaktan yorulmadın mı Eda? Sen benim kardeşimsin, merak etme Ege yüzünden seninle aramı bozacak değilim. Ama ona baktığımda içim acısın istemiyorum. Bu yüzden ona olan duygularımın bittiğine emin olmadan karşılaşmak istemiyorum. Biraz zaman ver."

Umudun Külleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin