25-Kurtuluş

7.9K 952 146
                                    

Dört Ay Sonra

Omuzlarıma aldığım şala sıkıca sarınarak Melek'in okul çantasını omzuna taktım ve Ege'nin gömleğinin yakasını düzelttim. Sonbahar yüzünden bahçemiz sararmış yapraklarla doluydu ve denizden esen rüzgâr insanı üşütecek kadar şiddetliydi. Kızımızın önünün kapalı olduğundan emin olduktan sonra Ege üşümemden korkarak kollarımı sıvazladı.

"Seni de Eda'ya götürmemi istemediğinden emin misin?"

Eda doğum yaptığından beri zaten her gün ondaydım. Bugün evde kalıp ortalığı toparlamam gerekiyordu.

"Temizlik yapacağım, biliyorsun."

Bu fikirden hoşlanmadığını belli edercesine yüzüme baktı.

"Ağır kaldırmak, kendini yormak yok biliyorsun. Bak sonra bozuşuruz."

"Merak etme sevgilim, ben doktor sözü dinlerim. Oğlumuz bana emanet."

Eliyle Melek'in gözlerini kapatarak dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı ve kızımla birlikte ben de bu hareketine kahkahalarla güldüm.

"Babam annemi ağzından öptü!"

Bahçeye koşup yapraklarla oynamaya başlayan Melek'in arkasından bakıp konuştum.

"Ne kadar zeki olduğunun farkındasın değil mi?"

"Genler belli, karnındaki doğsun o da böyle olacak. Bir de yakışıklılığını da benden alırsa var ya..."

"Kalbi sana benzesin de önemli olan o."

Elini karnıma koyarak okşadı ve gülümsedi.

"Senin gibi bir annesi varken onun kötü bir çocuk olması mümkün mü?"

Bir oğlum olacağını öğrendiğimden beri onu vatanına, milletine hayırlı bir evlat olarak yetiştirmek için kendi kendime söz vermiştim. Benim oğlum hiçbir kadının gözyaşlarına sebep olmayacaktı. Ona vermeyi düşündüğümüz isim gibi insanlara umut getirecekti.

"Umut Bey'den beklentimiz büyük yani."

"Biraz."

"O zaman Melek Hanım okuluna, Doktor Bey de hastanesine daha fazla geç kalmadan gidin bence kocacım."

Yanağımdan öperek kolunu belime sardı ve birlikte araba doğru yürüdük. Melek de gelmiş minik elini avucumun içine bırakmıştı.

"Akşam gelirken anneye ne getirelim kızım?"

Babasının sorusu üzerine elini karnıma koyup göbeğimden öptü Melek.

"Akşama ne istersin annecim? Kardeşimin canı bir şey çekiyor mu?"

"Akşam sizden kocaman bir kucak, bol bol da öpücük istiyorum. Başka bir şeye gerek yok bitanem."

Ege tarafından çocuk koltuğuna oturtulurken eliyle bana şimdiden öpücük göndermeye başlamıştı bile meleğim.

"Bunlar akşama sayılmaz ama döndüğünde bir bu kadar daha öpücük istiyorum."

Sürücü koltuğuna geçmeden önce analı kızlı cilveleşmemize gülerek ilgimi çekmek için koluma dokundu Ege.

"Kendine dikkat canım, gün içinde canın bir şey isterse ara ya da mesaj at. Akşama geç kalmayız zaten. Seni seviyoruz."

"Tamam sevgilim, merak etme. Biz de sizi seviyoruz."

Karnıma dokunarak çoğul konuşmuştum. Araba ormanlık yoldan devam edip gözden kaybolana dek arkalarından baktım. Sonra ağır adımlarla bahçeyi geçip verandaya, Ege'nin sabah kahvesini içtiği boş fincanı almaya çıktım. Ancak fincanın hemen yanında cep telefonu duruyordu. Evde unuttuğunu fark etse bile geç kalmamak için dönmezdi muhtemelen. Artık hastaneden arardı beni gün içerisinde kontrol etmek için. Biraz oturup temiz havayı içime çekmeye karar verdim. İnsan bazen sessizliğe de ihtiyaç duyuyordu. Kaç dakika orada oturdum bilmiyorum ama üşüyünce ayağa kalkmak zorunda kaldım ve denizin masmavi görüntüsüne bakıp temizliğe nereden başlamam gerektiğini düşündüm.

Umudun Külleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin