10-Sebep

9K 1K 122
                                    


Ege ile yaşadığımız tartışmanın üzerinden dokuz gün geçtikten sonra bir Pazar günü dükkânda çalışırken telefonum çaldı. Arayan isim her zamanki gibi Eda'ydı. Sesini duyacak olmanın beraberinde getirdiği mutlulukla telefonu açtım ve coşkulu konuşmasına maruz kaldım.

"Beril! Kızım yüzünü gören, sesini duyan cennetlik ya. Kocamı boşayıp seninle eve mi çıkmam lazım görüşmek için? İyice hayırsızlaştın."

"Çalışıyorum canım ne yapayım? Boş olduğumda da annemlere gidiyorum. Evde yalnız olduğu saatlerde buluşuyoruz."

"Aman o şerefsizin yüzünü görme de buna da şükür."

Kil bulaşmış ellerimi yıkayarak telefonu hoparlörden çıkarıp kulağıma götürdüm.

"Bu sessizliği de ürkütüyor aslında. Bir pislik yapacak diye diken üstündeyim."

"Hâlâ elini kolunu sallayarak dışarıda geziyor ya deli oluyorum. Düşündükçe midem bulanıyor."

İçim daralınca konuyu değiştirmek istedim.

"Senin doktor kontrolün nasıldı onu anlat en iyisi."

"Her şey yolundaymış. Ama doktorun haberi yok ki can güvenliğimin olmadığından."

"O nereden çıktı şimdi?"

Telefonun diğer ucundan iç geçirerek isyan etti.

"Beril Allah aşkına al şu Ege'yi başımdan. Ben bu işkenceye katlanamıyorum. Yakında sorgulamaya Çin işkenceleriyle devam edecek. Beril'in bir derdi var, sen biliyorsun ama saklıyorsun diye tutturdu. Hayır, zamanında siz ayrıldığınızda da beni çok köşeye sıkıştırmıştı ama o zaman bir şey bilmediğimden başım da ağrımamıştı. Bu işin peşine düştü bir kere ben ağabeyimi tanıyorsam duymadan pes etmeyecek."

Yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Ege inatçıydı, aklına şüphe düşmüştü bir kere rahat durmazdı artık. Tahminimde yanılmamıştım. Hâlâ onun kanayan yarasıydım. Bu yüzden beni aklamak istiyordu içten içe.

"Eda, anlatamayız biliyorsun. Eğer bir şey söylersen yemin ediyorum buradan çekip giderim. Bir daha sesimi bile duyamazsınız."

"Peki, ne olacak böyle? Senin hiçbir suçun yok. Onu unutamadın, seviyorsun işte hâlâ. O da sana âşık, hep âşıktı. Kırgınlığından, öfkesinden, belki seni unutur diye evlendi. Sizinle ilgili umut bırakmadın diye kendisine bir hayat kurmaya çalıştı. Ama bak şimdi ikiniz de bir aradasınız. Birbirini bu kadar seven iki insanın ayrı olması kadar büyük bir saçmalık yok. Susmak zalimlik gibi geliyor bana artık."

O kadar uzun zaman susmuştum ki şimdi konuşmaya gücüm yoktu. Nasıl anlatırdım? İçten içe utanıyordum galiba. Öğrenirse kaldıramazdı. Bana değil dokunmak, bakmaya bile kıyamazdı bazen Ege. Kendi gözünden sakınırdı. Öğrenirse yıkılacaktı, canı yanacaktı. Ama en önemlisi taş taş üstünde bırakmayacaktı. Zaten zamanında da bu yüzden susmamış mıydım? Hazmedemezdi, katil olurdu. Benim intikamımı almak uğruna kendini yakardı. Üstelik şimdi öğrenirse, o kadar zaman sustum diye beni de affetmezdi.

"Ege'yi benim kadar tanıdığını düşünüyorum. Öğrendiği an Zafer'i öldürür, sağ bırakmaz. Küçücük kızı var. Bir hayatı var. Onu düşünmek zorundayım, dünyasını başına yıkamam."

"Zamanında bana anlatsaydın hiçbir güç susturamazdı beni. Anlatmak için Ege'nin evlenmesini, çocuk sahibi olmasını bekledin. Tam dört yıl benden bile kaçtın. Buna daha ne kadar devam edeceksin? Belki elinden tutacak, sana destek olup yaralarını saracak. Ne biliyorsun?"

Umudun Külleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin