11-Masum

8.1K 1K 121
                                    

Mart ayının sonlarına doğru bir gece yarısı uykumun arasında çalan telefonumla irkilerek uyandım ve babam annemin fenalaştığını, ambulans çağırdıklarını söyledi. Apar topar üstümü değiştirip dükkândan çıktım. Tek başıma ilçeye gitmemin bir yolu yoktu. Bu yüzden aklıma gelen ilk ismi, Ege'yi aradım. Telefonu ikinci çalışta açtığında sesi uykuluydu ama arayanın ben olduğumu anladığında hemen toparlandı ve beni hastaneye götürmesini isteyince daha telefonunu kapatmadan hazırlanmaya başladı.

On beş dakika sonra uykusundan kaldırdığı kızını annesine bırakmış, oradan arabayla son sürat dükkânın önüne yanaşmıştı. Koşarak yanındaki koltuğa oturdum ve annemin son kemoterapi seansı için hastaneye gittiğimde yaşadığımız son karşılaşmanın soğukluğundan sonra bir telefonumla koşup gelmesi hem iyi hem de borçlu hissettirmişti. Yol boyunca beni sakinleştirecek bir şeyler söylemeye çalıştı. Elimi tutup destek oldu. Hayat ne garipti. Ben annemi asla affedemeyeceğimi düşünmüştüm yıllarca ve şimdi onun canı yanıyor diye gözyaşı döküyordum. Beni teselli adam ise asla bağışlamayacağını düşündüğüm, kendi ellerimle canını yaktığım tek insandı.

Hastaneye vardığımızda acilin dışında bekleyen babam ayakta zor duruyordu. Sevdiği kadını, bir ömrü paylaştığı insanı canının yandığını bile bile sadece izlemek, elinden bir şey gelmeden doktorlara emanet etmek onu çok yıpratmıştı. Yanına koşarak boynuna sarıldım. Annemin gece uykusundan kalkıp kusmaya başladığını, ateşinin çıktığını söyledi. Ege hemen üstünü değiştirip acildeki doktorun yanına gidince ben de babamın koluna girip koridordaki koltuklardan birine oturttum. Ablam çocukları bırakacak kimseyi bulamadığı için gelmemişti. Onu arayıp hastanede olduğumuzu, doktorların anneme müdahale ettiklerini söyledik. Ege odadan çıktığında babamla beni el ele oturmuş dua eder halde gördü. Kötü şeyler söyleyeceği yüzünden okunuyordu. Güçlü durmaya çalışarak ayağa kalktım.

"Annemin durumu nasıl?"

"Doktoru burada olmadığı için biz ilgilendik. Kan değerleri çok düşük. Bünyesi zayıf düşmüş. Bağışıklık sistemi çökmüş vaziyette. Hastaneye yatması şu an onun için daha uygun."

Babam oturduğu yerde ağlamaya başlayınca içim parçalandı. Ege'nin koluna dokunarak duyamayacağı kadar uzağa götürdüm.

"Peki ne kadar kalması lazım hastanede? Bağışıklık sistemini, kan değerlerini falan yükseltmek için bir şey yapamaz mısınız? Bu kemoterapinin onu iyileştirmesi gerekmiyor muydu?"

Beni şaşırtacak bir şey yaptı ve kollarımdan tutarak gözlerime baktı.

"Yarın sabah onu Ege Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edeceğiz. Onu ameliyat eden doktoru orada, tedaviyi birlikte yürütüyorduk. İşinin ehli, güvenilir bir doktor. Benim de hocamdır kendisi."

"Sen lafı böyle dolandıracak biri değildin. Durumunda bir iyileşme yok değil mi? Annem ölüyor."

Yutkunarak gözlerini kaçırdı. Bu konuda konuşmak istemediği her halinden belli oluyordu.

"Allah'tan umut kesilmez ama zaten tedavi için çok geç kalınmıştı. Hastalığın ilerlemesini durduramadık. Ben çok üzgünüm ama hazırlıklı olman gerek."

İnsan sevdiği birini, üstelik annesini kaybetmeye kendisini nasıl hazırlardı? Durumunun iyi olmadığını biliyordum ama yine de...

"Ege ben buna hazırlanamam. Bir şey yap lütfen sen doktorsun. Ege üniversitesi olmazsa dokuz eylüle gidelim. Ne bileyim Ankara, İstanbul? Oralarda başka doktorlar da vardır. Ben bunu babama söyleyemem."

Beni kollarının arasına alarak sıkıca sarıldı.

"Hepimiz elimizden geleni yapıyoruz zaten. Ayşe Teyze benim için de çok kıymetli ama bazen böyle biz de çaresiz kalabiliyoruz Beril. Başka bir hasta yakını olsaydı onunla böyle açık konuşmazdım ama senin baban için güçlü durman gerek. Onu rahatsızlığı öğrendiğinden beri bu sürece, sonuçlarına hazırlamaya çalıştım ama kabullenmek istemiyor."

Umudun Külleri (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin