On Beşinci Bölüm

136 21 19
                                    

'' Sence artık kim olduğumuzdan emin mi? ''

'' Tam olarak hatırlamıyor gibi, ama bir önemi yok. Oyunu sonlandırmanın vakti.''

''Gerçekten bunun için neden yıllarca beklediğimizi anlamıyorum. Ailesiyle birlikte onu da göndermeliydik.''

'' Oyun bozanlık yapma.''

'' Oyun bozanlık yapmıyorum! Sadece kalbiyle oynayacaktık, işler nasıl böyle bir hal aldı anlamıyorum.''

''Ben nereden bilebilirdim kızın polis olacağını! Küçük hanım bayağı meraklı çıktı.''

''Tamam, herhangi bir hata yapmadık. Zaten hata yapmamız mümkün değil. Şimdi her şeyi hızlandıralım ve çabucak bitsin. Artık yorulmaya başladım.''

''Ne? Sen neden yoruluyorsun ki? Tek yaptığın kıza asılmak. Her şeyi halleden biziz.''

'' Sanırım bu kez o haklı.''

''Ben her zaman haklıyım.''

''Siz iki aptal oturmaya devam ederseniz kız birazdan uyanacak.Göz kapakları hareketlenmeye başladı.''

''Sanırım şuan bizi duyuyor.''

'' Güzelim, iyi uyuduğundan emin ol. Bir dahaki yatacağın yer tabut olacak. Orada rahat edebileceğinden emin değilim.''

*

Ring ring ring...

Bir zil sesi bu kadar kulak tırmalayıcı olmak zorunda mıydı? Gözlerimi tam açmamışken yatağın içinde telefonu arıyor olmak sabah rutini olmak için oldukça can sıkıcı bir durumdu. Öyle ki bu benim için rutinden çok bela habercisi gibiydi. Üstelik az önce tuhaf rüyalarımdan birinden uyanmışken içimin huzursuz olması kaçınılmaz oluyordu. Telefonu sonunda bulduğumda yanıtladım.

'' Neden şu telefonu bir kez olsun erken açmıyorsun?! ''

Arayan bir numaralı bela habercim Şef Han'dı. Gözlerimi ovuşturdum ve esnememeye çalışarak konuştum.

'' Ne oldu Şef Han? ''

'' Acilen karakola gel! Duydun mu beni? A.C.İ.L !''

Ne olduğunu öğrenemesem de tahminlerimde yanılmamıştım. Bir felaket kapının anahtar deliğinden bana bakıyor ve gülümsüyordu. Aniden aklıma rüyam geldi. Durup hakkında düşünüp yorumlamalı mıydım? Sanırım bunun için vaktim yoktu. Şef Han acil olduğunu söylemişti. Sesi de olayın ciddiliğini bildirir bir tondaydı. Sanırım kalkıp hazırlanmalıydım.

**

On dakika içinde olabildiğim kadar hızlı olup duş almıştım. Yirmi dakikayı yolda harcarken yarım saati geride bırakmıştım. Sanırım bu acil bir durum için geç kaldım demekti. Yine de yarım saatin sonunda karakola varmıştım. Karakol o kadar sessizdi ki spor ayakkabım bile topuklu ayakkabı gibi ses çıkarıyordu. Etrafta kimsenin olmaması beni gerçekten huzursuz ediyordu. Yeni atanan bir memuru masa başında görünce diğerlerinin nerede olduğunu sormak için yanına gittim. Beni görünce ayağa kalkıp selam verdi.

'' Diğerleri nerede? ''

''Herkes toplantı odasında efendim.''

'' Pekala, teşekkür ederim.''

Neden orada olduklarını sormadan toplantı odasına gitmiştim. Anlaşılan geniş çaplı bir 'acil' durumdu. 'Hadi ama J, BİRAZ CİDDİYE AL.' Üzgünüm iç ses ama sanırım hayatım ciddiye almak için fazla olaylı.

BERMUDA TRIANGLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin