* 21.08.2017 14:26 Suwon Karakolu*
Şef Jung'un iki gündür kayıp olması nedeniyle Suwon Karakolunda durulmak bilmeyen fırtınalar esiyordu. En son birlikte olduğu ekip arkadaşları defalarca sorguya çekiliyor, son görüldüğü yere arama ekipleri seferber oluyordu. Şef Han sürekli üst yetkililere rapor hazırlıyordu. Bu da onu bir hayli gergin yapıyordu. Bütün ilçelerdeki merkez karakollardan yardım istenmişti. Herkes elinden geleni ardına koymamak için çok çalışıyordu. Dağlar, dereler, barajlar, terk edilmiş bütün binalar, ara sokaklar, çöpler... Aramadık yer bırakmamak için arama kurtarma köpeklerinin üstün becerilerine güvenseler bile tek bir iz bulamıyorlardı. Medya bu olayı haber yapmak için çırpınıyordu. Fakat Şef Han'ın isteği üzerine bu medyada asla yer almayacaktı.
Song Minho her yerden ve herkesten şüpheleniyordu. En yakın arkadaşı Seungyoon'u bile düşman bellemişti artık. Nasıl olurdu da iyi geceler dilediği biri sabah yok olabilirdi? O kadında bir şeyler olduğunu biliyordu. Çünkü Şef Jung'un kaybolduğu gün kadın da ortadan kayboluvermişti.
Kang Seungyoon pozitif olmaktan vazgeçmiyor, Minho'yu ve diğerlerini rahatlatma görevini üstleniyordu. Sürekli herkese kahve taşıyor, bir yandan da Şef Jung'un nerede olabileceğini düşünüyordu. Etrafta olan biten bütün sinirleriyle oynadığından iki gündür papatya çayının müptelası olmuştu.
Lee Taeil bilgisayarının başından kalkmıyor, sürekli kağıda bir şeyler karalayarak kahve içiyordu. Kimse onun ne üzerinde araştırma yaptığını bilmiyordu. Ona ne yaptığını sorduğunuzda ise '' Şef Jung hakkında araştırma yapıyorum. '' cevabını alıyordunuz. Bu yüzden Song Minho Taeil'i pataklamak istiyordu. Bu ufak tefek garip adam onun canını sıkmaktan başka bir işe yaramıyordu.
Şef Han ise ofisinde bir o tarafa bir bu tarafa yürüyor, telsizle ekipleri yönlendiriyordu. Kapının birden açılmasıyla Şef Han dağılan dikkatini kapıdaki davetsiz misafire verdi.
'' Bay Woo? S-siz, burada ne arıyorsunuz? ''
Gelen Woo Ji Ho'ydu. Üzerine giydiği koyu lacivert takım elbisesi siyah gömlek ve siyah bir yakalıkla tamamlanmıştı. Üstten üç tane düğmesini açık bırakmış, dövmesinin gözükmesini sağlamıştı. Arkaya doğru taradığı siyah saçlarıyla gerçekten harika gözüküyordu. Ama bir sebepten dolayı fazla sakin gibiydi. Bu da birazdan ofiste fırtınalar kopacaktı.
" Buraya gelmek için bir nedene ihtiyacım mı var Bay Han Seo Min? "
Şef Han'ın alnından dökülen terler üniformasına damlıyordu. Şef Han Woo Ji Ho'ya oturması için koltuğu işaret etti nazikçe.
" Evet, teşekkür ederim."
Woo Ji Ho'nun her adımını dikkatle izleyen Şef Han dikkatle onun karşısında yerini aldı.
" Kahve içmek ister misiniz? Ya da herhangi bir içe-"
Woo Ji ho sol elini kaldırarak Şef Han'ın sözünü kesti.
" Neden bugün buranın bu kadar kargaşa içinde olduğunu anlatmak istersiniz diye düşündüm."
Şef Han üniformasının düğmelerini gevşetti.
" Şef Jung.."
Woo Ji Ho belli belirsiz güldü.
" Sizin haberiniz var mıydı Bay Woo ? "
Woo Ji Ho, kafasını iki yana salladı ve telefonunu çıkartıp bir numara tuşladı.
" Dostum, porselen bebeğimizi rafından çalmışlar. "
* 21.08.2017 14:26 Jung Jaeyeon *
Gözlerimi karanlık bir odada açtım. Oda bile olmayabilirdi fakat bulunduğum durum gereği tahminde bulunmuştum. Yavaşça yerimden doğruldum ve sağ elimi yanımdaki duvara koyarak ilerlemeye başladım. Biliyordum, şuan kafayı yemek üzere olsam da bana denilen şeyi yapmam gerektiğini biliyordum. Her ne kadar cevaplanması ve ışığa kavuşması gereken bir çok konu olsa da benim buna vaktim olmadığını biliyordum. Yürüdüğüm süreç boyunca anlamıştım ki burası bir tür odaydı ve tamamen boştu. Işığı yakmak için herhangi bir anahtar bulamamıştım. Ya da kapı benzeri bir şeye rastlamamıştım. Buradan nasıl çıkacaktım ki ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERMUDA TRIANGLE
Misterio / SuspensoEtrafında ki herkese güvenebilir misin ? Yoksa başından beri güvenmen gereken gördüğün tuhaf rüyalar mıdır ? Aslında kendine bile güvenemeyeceğin bir üçgenin tam ortasındasın. BERMUDA ÜÇGENİ " Yatmadan önce yatacağın yere iyi bak. "