''Anne ben hazırım,çıkıyorum.'' dedim merdivenlerden inerken.Annem bana bakarak ''Kızım sen güzelmişsin be'' dedi.Dudaklarımı büzerek ''Ben zaten güzelim siz körsünüz'' dedim gülerek.
''Neyse Yağız kapıda bekliyor görüşürüz'' diyerek pofuduk yanaklarına bir öpücük bıraktım.''Dikkat et,arkadaşına da selam söyle'' dedi arkamdan bağırarak fakat ben kapıyı örttüğüm için cevap veremedim.Asansöre binip aşağıya indim ve apartmandan çıktığımda kapının önünde arabasının önünde kollarını göğsünde birleştirmiş beni bekliyordu.Gülümseyerek yanına gittim.''Çok şıksınız beyefendi.'' diyerek üstünü süzdüm.Sütlü kahvesi tonlarında bir pantolonu ve lacivert gömleği vardı düğmelerini açık bırakmamıştı bu sefer.Kolunda siyah deri bilekliği vardı ve çok hoş duruyordu.Kulağındaki siyah halka küpeyi de fark etmem çok zaman almadı.Yakışmıştı uyuza.Bir elini beline koymuşken diğer eliyle de saçlarını karıştırdı.
YAĞIZ'DAN :
Beklerken bir anda apartmandan çıktı ve gözlerimi üzerinden almakta zorlanıyordum.Çok güzel olmuştu.Siyah parlak büstiyer giymişti ve toz pembe tüllü bir eteği vardı.Eteğinin boyu çok uzun değildi fakat kısa da değildi dizlerinin 3 parmak yukarısında bitiyordu.Siyah topuklu ayakkabıları vardı.Boynunda ışıl ışıl parlayan siyak parlak bir kolye boğazında sıkıca duruyordu.Sağ kulağında siyah manşet küpeleri çok zarif duruyordu.Ve eline aldığı küçük siyah-toz pembe çantası müthişti.Tek kelimeyle müthiş olmuştu fakat bunu ona söylemeyecektim.
''Hadi bin geç kalıyoruz.''
''Tamam'' dedi.Fakat kapısını açmadığım için bozulmuştu.Eve vardığımda arabadan inip belinden yavaşça tutarak içeriye girdik.Kapıda Savaş ve Mert bizi görünce selam verip içeriye girdiler.Arka bahçede veriyorduk partiyi oraya gittiğimizde yerde duran puf minderlerine oturduk.Bizim arkadaşlar bizi çağırınca bir 5 dakika onların yanına gitmek için ayaklandık.Mert,Savaş ve ben.Cansu da Merve ve Derin ile kaldı.
DERİN'DEN :
Yanımızdan kalkıp bir grubun yanına gittiler.3-4 erkek varsa 5 tane falan da kız vardı.Erkekler el sıkışmakla yetinse de kızlar baya samimiydi.Hatta birisi koluna bile girmişti.'Tabi ki sinir olmadım.Bu Cansu'nun doğum günüydü ve ben bu yüzden gelmiştim.Sadece Yağız beni almıştı.' diye düşüncelerimi dağıtıp bir içecek almak için ayaklanıp yürümeye başladım.İçecek seçerken orada bulunan kap kekler harika gözüküyordu ve kremşantili olanı elime aldım ve ısırdım.Ben onu yerken yanıma bir meteor gelip kendisine şarap doldurdu.
''İster misin?'' diye sorduğunda yüzüme bakıp gülümsedim.
''Hayır alkol kullanıyorum.'' dedim kibarca.Fakat hala gülüyordu.Eline bir peçete alıp dudağımın kenarındaki kremşantiyi sildi.Çok derin bakıyordu gözüme.Biraz geri çekilip ''Teşekkür ederim'' diyerek limonatamı alıp gidecekken kolumu tuttu ve kendine biraz yaklaştırdı.Kolundan kurtulmaya çalıştım ''Ne yapıyorsun?'' diyerek biraz cırladım.''Odaya çıkalım mı?''
''Ne diyorsun sen be sapık?'' diyerek elimdeki limonatayı kafasından aşağı boca ettim.Bu sefer tüm gözler bizim üzerimizdeydi.Kolumdan sıkıca kavrayarak bana bağırmaya başladı '' Sen kimsin de bana limonata döküyorsun lan?'' diyerek kolumu iyice sıktı.Kesin kangren olacaktım ya.Yüzümü buruşturarak ''bırak beni '' diyerek inledim. Gözlerimi kapattığımda yanaklarıma düşen bir göz yaşını hissettim ve bir anda çocuk kolumu bıraktı.Gözlerimi açtığımda çocuk yerde seriliydi ve yanımda Yağız vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DONDURMA !
Teen Fiction''Bizim aşkımız nasıl ?'' ''Bilmem..'' ''Bence dondurma gibi..'' ''Niye?'' ''Çünkü,dondurmalar çok farklı...Onları yerken düşünemiyorsun,üzülemiyorsun.Sanki bütün mutluluğuna seni hapse...