A/N: Bölümlerin geç geldiğinin farkındayım ama elimden geldiğince çabuk yazmaya çalışıyorum. Bu bölümün yeterince iyi olmadığını da biliyorum ama önümde bir sınav haftası daha varken sizi bekletemem. Geçen bölümün oy ve yorumları için çok teşekkürler, tüm günümü mutlu geçirmemi sağlıyorsunuz :) İyi okumalaar :)
2015
3 çalış. Her zamanki gibi.
"Kaylee?" Ses tonu artık şaşkınlık barındırmıyordu. Alışmıştı.
"Harreeh." dedim adını yuvarlayarak. Bunun hoşuna gittiğini söylerdi ve sırf bu yüzden sarhoş olduğum zamanlar vardı. "Numaramı silmemişsin." dedim saçma bir mutlulukla.
"Sarhoşsun." dedi seslice nefesini verirken. "Sabah beni aradığın için pişman olacaksın ve kendini saçma bir şeyle cezalandıracaksın. Bunu istemiyorum."
"Hayır, hayır bekle. Yanımda değilsin ama sesini duymama izin ver." dedim yakında ağlayacak olmanın verdiği zayıf sesimle. "Tüm sene boyunca kurduğum hayallerde bu gece yanımda sen vardın. Sahneden inip kulise geçtiğimde ilk sana sarılacaktım. Her şeyin iyi geçtiğini ve bunun için doğduğumu söyleyecektin. Orada olup benimle gurur duyacaktın, Harry."
"Kaylee," dedi tereddütle. "Oradaydım. İlk konserini kaçıramazdım ve sen harikaydın. Şarkı söylemek için doğmuş gibiydin ve ben seninle gerçekten gurur duydum."
Ve tüm bunları beni yatıştırmak için söylemediğini biliyordum. Benim için orada olduğunu biliyordum.
2014
Hayatımın harika geçtiği söylenebilirdi. Ve ben tüm bunlara rağmen kötü bir şeyin başıma geleceği endişesiyle tadını çıkaramıyordum.
Oturduğum koltuktan sahnedeki Ronald ve Vanity'ye, hemen sahnenin yanındaki rol arkadaşlarımın ellerindeki notları ezberleyişine, Cordelia'nın bağırarak emirler yağdırmasına göz gezdirdim. 3 gün boyunca aşina olduğum görüntülerdi hepsi. Tüm bunlar beni sıkmaktan çok mutluluk veriyordu. Bir şeylerin parçası olmak beni özel hissettiriyordu.
"Kaylee, senin sıran!" Cordelia'nın sesini duymamla birlikte telefonum çalmaya başladı.
Harry S-s-styles.
Bir elimdeki telefona bir de oradan oraya dolanan Cordelia'ya baktım. Her ne kadar Cordelia'yı bekletmemem gerekse de aramayı meşgule atamazdım. 5 dakikadan bir şey olmazdı. Görünmeden salondan çıktığımda telefonum susmuştu bile. Geri aramaya basıp topuzumu dağıtarak saçlarımla oynamaya başladım.
"Hershel?" dedim ufak bir kıkırtıyla.
"Rachel, yaptığım her şeyi bilmen ürkütücü." Durumun ironikliğine ikimizde güldük.
"Son 3 senedir başka bir işim yok, kovboy."
"Ah, kes şunu." Ellerini saçlarının arasından geçirdiği ve başını yere eğerek gülümsediği gibi bir hisse kapıldım.
"Amerikalı arkadaşlarınla takılırken bu kadar rahatsız durmuyordun?"
"Lee, ciddiyim, bana laf atmayı keser misin?"
"Pekala, pekala. Sadece tamamen İngiliz kaldığından emin olmalıyım. Şimdiden aksanındaki hafifliği hissedebiliyorum."
"Yarın dönüyorum." dedi kelimeleri vurgulayarak ki bu da aksanının baskınlığını hissettirdi.
"Ne güzel bir haber! Kaç gün sürecek? Kaskını çıkarmayı unutma, yeni nesil kovboy."
"Kaylee, kapatıyorum." dedi ciddi bir ses tonuyla. Elimde olmadan uzatıyordum ama onu uyuz etmek hoşuma gidiyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just A Fangirl || h.s
Fanfiction'Bana bir şans vermedin bile. Senin gözünde her zaman bir fandım. Sesini duyunca bacakları titreyen, yaptığın her iyilikte binlerce kez teşekkür eden, sarıldığında bayılacağından korkup kollarını daha sıkı sardığın bir fan. Beni sevmedin, sadece san...