İyi okumalar :)
2015
Onu odanın öbür ucunda gördüm. Her zamanki gibi partinin ilgi odağı olmuş, etrafı kalabalıkla çevriliydi.
Buraya gelmeyi istememiştim. O kadar ay sonra onu canlı olarak görmeyi. Herkes bilircesine nasıl olduğumu soruyordu. Aslında umurlarında olmadığını ve iyi bir malzeme çıktığı için mutlu olduklarını biliyordum. Ve ben onu ilk gördüğüm anda bile gözlerim dolmuşken kendimi iyi hissetmiyordum.
Onu izlerken yakaladı beni. Tüm o kalabalığın içinde gözlerimiz birbirine kilitlendi. Sonra bana gülümsedi. Ne kadar garip olduğunun farkında olmadan dudaklarım bir gülümseme için gerilmişti bile. Eski samimiyetini odanın bir ucundan hissetmek bile yetmişti.
Ama sadece bir gülümseme, tüm gece boyunca. Sonrasında görülmemesi gereken duyguların neden olduğu göz kaçırmaları.
Tüm o yaşanılanların bir önemi olup olmadığını düşündürten bir gece.
2014
"Pekala, Japonya mı Brezilya mı?"
Dudaklarını ısırıp gözlerini sıkıca kapatarak düşünmeye başladı. "Tanrım, bu çok zor bir seçim Lee."
"Gözlerini açman gerekiyor, yeşil yanıyor." Açlığımı az da olsun bastırması için bir paket daha bisküvi açtım. "Ben olsam Brezilya derdim. İki yere de gitmedim ama Brezilya. Orayı gerçekten görmek istiyorum. Bence harika bir yer yani fazla renkli. Tanrım, Brezilya bir cennet olmalı." Camı açarken bana attığı komik bakışları görmemiştim.
"Vay canına," dedi tekrar bana bakıp yola dönerken. "Brezilya'yı bu kadar sevdiğini bilmiyordum."
"Uhm, ben de şu ana kadar bilmiyordum."
"Liam mı Niall mı?" dedi bir süre sessizlikten sonra.
İstemeden güldüm. "Neyden bahsediyorsun?"
"Louis ve Zayn ile arkadaş olduğunuz söylenemez ama Liam ve Niall ile gayet iyi anlaşıyorsun. Sadece merak ettim."
"Bir seçim yapmayacağım. İkisiyle de iyi anlaşabilmeme seviniyorum." Alaycı bir şekilde güldü. "Dalga geçme."
Direksiyonu kavrayan elleri teslim olurcasına kalktı. "Bir şey demedim."
Ani bir refleksle boşta kalan direksiyonu tuttum. "Bizi öldürmeye mi çalışıyorsun?"
Bu aşırı tepkime şaşırmış olacakki yüz ifadesi değişip ciddileşti. "Biraz sakin olur musun? Yol zaten boş."
"Yolun boş olması kontrolü kaybedip şu ağaçlara çarpabileceğin gerçeğini değiştirmiyor."
"Kaylee," iç çekip bana bir bakış attı. "Sorun ne?"
Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Bunu da nereden çıkardın? Dikkatli olmanı söylemem bir sorun mu?"
"Sabahtan beri fazla gerginsin. Bunu fark etmediğimi mi sanıyorsun?"
"Senin yanında her zaman gerginim." Bir taraftan emniyet kemeriyle oynamaya başladım.
"Böyle olmanı istemiyorum, Lee. Bunu da konuşmamız gerekiyor ama şimdi önemli olan neden normalden daha fazla gergin olduğun." Arabayı kenara çekip bana döndü. Ona dönmeyi reddederek gözlerimi yoldan ayırmadım. Bunu neden yaptığım hakkında bile hiçbir fikrim yoktu. "Kaylee, benimle konuşabilirsin." Elini elimin üzerinde hissedince ister istemez irkilip refleksle çekip dizlerimin arasına koydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Just A Fangirl || h.s
Fanfiction'Bana bir şans vermedin bile. Senin gözünde her zaman bir fandım. Sesini duyunca bacakları titreyen, yaptığın her iyilikte binlerce kez teşekkür eden, sarıldığında bayılacağından korkup kollarını daha sıkı sardığın bir fan. Beni sevmedin, sadece san...