Endgame

3.2K 219 96
                                    

İyi okumalaar :)


2015

Bilardo oynayan birkaç kişi içeri girişimle kapıya kısa bir bakış atıp oyunlarına geri döndü. Herkes yine kendi halindeydi ve kimin kim olduğu umursanmıyordu. İşte tam da burada kendim gibi hissediyordum. Sanki Harry hala yanımdaymış ve hala sıradan biriymişim gibi.

Ama bu kapıdan çıktığım an yine yalnız oluyordum ve yine ışıklar altında güçlü durmaya çalışıyordum.

Çekinerek Freddy'yi ararken tanıdık yüzlerle karşılaşmamayı umuyordum. Buraya geldiğim son seferde Zayn Malik ile karşılaşmış ve birbirimize soğuk bakışlar atarak beklemiştik. Her zaman bana neden bu kadar soğuk olduğunu merak etmişimdir -ki hala da ediyorum.

"Lee?" Arkamdan gelen kalın sesle yüzümde büyük bir gülümseme oluştu. Arkamı dönüp dövmelerden teninin rengini bile ayıramadığım iri vücuda sarıldım. Freddy de kollarını sıkıca bana doladığında eksik kaldığım sevgiyi iliklerimde hissettim. Ve her zamanki soru aklımda yer edindi, babama sarılmak da böyle mi hissettirirdi? "Uzun zaman oldu." dedi sesindeki imayla.

Ona karşı her zaman dürüst olduğumdan ister istemez doğruları dökülmeye başladım. "Herhangi tanıdık biriyle karşılaşmak istemedim. Şehri geç terk etmesi de benim suçum değil."

"İkiniz de çocuk gibi davranmaya devam ediyorsunuz." dedi başını iki yana sallayarak. Onun hakkında konuşmak istemediğimi anlayarak başka bir şey demedi. Belimden tutarak aşinası olduğum odaya yönlendirdi. "Aklında bir şey var mı?" dedi kağıt ve kalemini çıkartarak.

Kağıdı önünden çektim, "Buna ihtiyacın olmayacak. Arşivine baksan yeter," Kaşlarını çatıp bana baktığını hissederken gözlerim duvara yeni eklenen çizimleri inceliyordu. "25 Temmuz 2012."

Bu sefer bana psikopatmışım gibi bakıp yerinden kalktı. Oturduğu yerden kalkınca görebildiğim gemi ve pusula çizimi ister istemez elimin, kolumun iç kısmındaki deniz çapası dövmeme gitmesine neden oldu. Freddy çeşitli kağıtları sırasıyla geçerken sabırla onu bekledim. "Lee," sesiyle istediğim dövmeyi bulduğunu fark ederek gülümsedim. Bir şey demedi. Beni vazgeçiremeyeceğini ifademden anlamış olmalıydı.

Bileğimi demir başlığa koymamla soğukluğun ürpertisi vücudumdan geçti. Freddy kalemini hazırlarken içimdeki merakı dizginlemeye çalışıyordum. Tabiiki bu benim adıma imkansız bir şey olduğu için sormuştum bile. "Yakın bir zamanda onu gördün mü?"

Gözlerini yaptığı işten ayırmadan başını salladı. "3 gün önce buradaydı. Yeni bir dövme yaptırdı.'' Sırf beni daha da meraklandırmak adına devamını getirmediğini biliyordum. Beni uyuz etmeye bayılıyordu.

Sormadım. Dilimi kanatacak şekilde ısırıp yine de sormadım.

Bileğimdeki taslak işini halledince rahatsız edici ama tenime değdiği an zevk veren sesi duydum. İğnenin ucu bileğimin ince derisi üzerine değdiğinde kısık bir inleme ağzımdan kaçtı.

"Brezilya," dikkatim acıdan çekilip yerini meraka bırakmıştı. "Brezilya yazdırdı. Ve hayatının en güzel zamanını orada geçirdiğini söyledi. O zaman sen de yanındaymışsın."

Brezilya. Birlikte gittiğimiz ilk tatil. Birlikte bir şeyin parçasıymışız gibi hissettiğim ilk yer. İlk birlikteliğimizin olduğu yer.

Tüm o anılarımızı düşünürken Freddy dövmenin bittiğini söyleyene kadar acıyı hissetmemiştim bile. Dikkatimi bileğime çevirdim. Silinmesine rağmen hafif bulaşmış kan lekeleri, harflerin etrafında kabarıklık ve 'I can't change.' yazısı.

Just A Fangirl || h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin