4🐝

1.3K 120 45
                                    

Open up your gates cause I can't wait to see the light. And right there is where I wanna stay.


🐬

"Sonra görüşürüz." Gülümseyerek arabanın kapısını açtım. Harry'de gülümsedi ve konuştu. "Görüşürüz."

Harry beni eve bırakmıştı. Kahve içmiştik ve sevdiğimiz şeylerden, işlerimizden konuşmuştuk. Gerçekten Harry tanıdığım en nazik ve kibar insanlardan biriydi.

Arabanın kapısını kapatıp eve ilerledim. Çantamdan anahtarımı çıkardım Harry hala daha gitmemişti. Kapıyı açtım ve son kez elimi kaldırıp el salladım. Harry'de aynısını yaptı ve arabayı çalıştırdı. Ah, cidden geçirdiğim en güzel günlerden biriydi. Ve nedense içimdeki ses hala bunun bir randevu olduğunu fısıldıyordu.

🐬

"Böyle söyleyince hiç güzel olmadı." Perrie kahkaha attı ve hamburgerini yemeğe devam etti. Dün akşam Harry'le dışarı çıkmam hakkında konuşuyorduk. Perrie, daha ilk randevudan beni evine getirdiğini söylemişti. Eh, evine getirmiş falan sayılmazdı. Sevimli bir kulübeye gidip kahve içmiştik.

"Aslında mükemmel zaman geçirdim." Perrie, kafasını hızla kaldırıp konuştu. "İlk defa bir erkekle mükemmel zaman geçirdiğini söylüyorsun sanırım."

Kıkırdadım ve kafamı salladım. Evet, gerçekten ilk defa böyle söylüyordum. Ama yalan söylememin gereği yoktu, Harry gerçekten sanki sevdiğim şeyleri biliyor gibi davranmıştı. Fotoğraf makinesinden konuşmuştuk, sakin mekanları daha çok sevdiğini öğrenmiştim mesela. Bunların neredeyse hepsi benimde sevdiğim şeylerdi.

"Mesaj attı mı peki hiç?" Perrie'nin sesiyle düşüncelerimden sıyrılırken kaşlarımı yukarıya kaldırıp konuştum. "Hayır, atması mı gerekiyordu?"

Perrie gözlerini devirip kolasından bir yudum aldı ve tekrar konuştu. "Evet ama bu sefer sen atabilirsin." Gözlerim irileşirken hızla konuştum. "Ne? Ne mesajı atacağım ki?" Perrie, elini çenesine yaslarken beni cevapladı. "Günaydın falan diyebilirsin sonra da dün çok güzel zaman geçirdiğini falan söyle."

Ofladım ve telefonumu elime aldım. Tamambende mesaj atmak istiyordum, sadece ne yazacağımı bilmiyordum. Bu da ortadan kalktığına göre artık mesaj atabilirdim.

Parmaklarımı hızla tuşlarda gezdirdim.

Gönderilen; Harry
Günaydın! Nasılsın?

Bir an gönderdiğim için pişman olduğumu hissetsemde artık çok geç olduğunu biliyordum. Perrie kıkırdadı ve gözleriyle telefonumu işaret ederek konuştu. "Cevap geldi sanırım."

Hızla gelen mesajı açtım.

Gelen; Harry
Günaydın! Oldukça iyiyim sen nasılsın?

Yersiz kıkırdamama engel olamadım. Perrie bu halime kafasını iki yana sallayarak gülümsedi.

Gözlerim tekrar telefona döndüğü anda Harry'nin aradığını gördüm. Gözlerim irileşirken bağırdım. "Ah! Arıyor!"

Perrie cevap veremeden hızla cevapla tuşuna dokundum.

"Efendim?" Harry konuşmamla beraber hafifçe güldü ve konuştu.

"Merhaba Angel."

İsmimi söylerken yaptığı amerikan aksanı dikkatimi çekince kahkaha attım. Harry'de ne yaptığını bildiği için benimle birlikte güldü.

"Aksanlar konusunda oldukça başarılısın sanırım." Konuşmamla birlikte Harry 'hım' diye bir ses çıkarttı ve konuştu. "Öyle miyim?"

Sanki karşımdaymış gibi kirpiklerimi kırpıştırdım ve cevapladım. "Kesinlikle öylesin."

Harry, hızla boğazını temizledi ve konuştu. "Pekala, pekala. Sana bir şey sormak için aramıştım."

Tereddütlü sesi kaşlarımın merakla havalanmasını sağlarken konuştum. "Tabi, sorabilirsin."

Harry, kıkırdayıp sızlandı. "Tanrım! Resmi bir şey değil. Yani, ah berbat ettim! Sadece kahve içmek için zamanın var mı diye soracaktım?"

Ağzımdan engelleyemediğim bir kıkırtı kaçarken Harry boğazını temizledi ve konuştu. "Angel, gülme lütfen. Sadece sana bir şey teklif ederken heyecanıma engel olamıyorum işte."

Gülmem kesilirken yutkundum. Ne diyeceğimi bilemeden durdum. Şey, ne diyebilirdim ki? Gerçekten heyecanlanıyor muydu yani? Kalbim bir an hafif bir sızıyla kasıldı. Daha önce etrafımda olan hiçbir erkeğe benzemiyordu. Ah, gerçi şu anda da hayatımda olan hiçbir erkeğe benzemediği kesindi.

"Angel?" Harry'nin ismimi söylediğini duyunca hızla toparlanıp konuştum. "Buradayım ve evet kahve içmek için zamanım var."

Harry, derin bir nefes verdi. Sonra tekrar konuştu. "Pekala o zaman, bana olduğun yerin adresini mesaj at seni alayım olur mu?"

Kaşlarım havalanırken hızla konuştum. "Hayır, kendim gelirim. Bana-"

Harry konuşmamı hızla böldü ve konuştu. "Angel, mesaj at ve seni alayım dedim. Lütfen?"

Dudaklarımda istemsizce bir gülümseme oluşurken konuştum. "Peki, görüşürüz."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattım ve yanağımın içini ısırdım. Dudaklarımda koskocaman bir gülümseme vardı ve bunu engelleyemiyordum. Engelleyebileceğimi de sanmıyordum.

"Ah! Birileri, tekrar randevuya mı çıkacak?" Perrie'nin tiz sesiyle dudaklarımdaki gülümsemeyi silmeye çalıştım.

"Randevu falan yok Perrie, sadece kahve içeceğiz."

Perrie arkasına yaslanırken güldü. Ofladım ve kollarımı göğsümde birleştirirken konuşmama devam ettim.

"Sadece arkadaşça bir kahve."

Perrie 'hım' diye bir ses çıkarttı. Ellerimi gözlerimin üzerine kapatırken oflamaya devam ettim. Harry'le bir yerlere gittiğimiz sürece Perrie'nin dilinden kurtulamayacaktım sanırım.

Only Angel // h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin