4- Barışma

43 6 19
                                    

Keyifli okumalar!

Merve'den...

Okulun ilk günüydü ve ben kitap okumaktan uyuyamadığım için zombi olarak okula gidecektim.

Bizim kızlarla hala konuşup, barışmış değildim ama Elif ile Gizem bana destek veriyordu. Ama bir şartla. Kitapları bırakmamı, en azından azaltmamı istiyorlardı. Onlara bunun biraz zaman alacağını söylemiştim. Ne de olsa alışkanlıklar kolay kolay bırakılacak bir şey değildi.

Üstüme okul formamı giyerken heyecanlıydım aslında. Son senemdi bu yıl ve staja gidecektim. Seçtiğim anestesi bölümü ise hep en çok istediğim hayallerimin mesleği olmuştu. İşte, hayallerime ulaşamama sadece bir yıl kalmıştı. Mutluydum.

Hazırlanıp odamdan çıkarken mutfaktan nefis kokular geliyordu burnuma. Karnım açlıktan kurıyup gideekti hemen mutfağa yöneldim. "Günaydın!" Dedim neşeli çıkarmaya çalıştığım sesimle. Ancak abimle göz göze geldiğim an tüm neşem kaybolmuştu.

Abimi çok severdim. Aynı zamanda o da beni... Ancak dün "Fazla kitap okumam hakkında" bir tartışma yaşamıştık ve ona bu durumdan dolayı öfkeliydim. Neden herkes bana ve kitaplarıma bu kadar takmıştı? Anlayamıyordum...

Yerime geçerken abimle konuşmamaya özen gösteriyordum. Zaten sofrada sadece annem, abim ve ben vardık. Babam her zaman ki gibi yine işte olmalıydı. Kahvaltımı hızlıca ederken annemin sesiyle ona döndüm. Evet, yemek yerken fazla içine giriyor olabilirim.

"Bu sene son senen. Nasıl hissediyorsun bakalım?" Annemin sorusuyla etraflıca düşündüm. Anestezi bölümünde okuyacak ve istedikleri evlat profiline ulaşıp eve para getirecektim.

"İyi," diye kestirip attım. Abim halimi anlasa da bir yorumda bulunmadan kahvaltısını yapmaya devam etti. Hay seveyim senin tipini!

Kavvaltımı bitirip evden çıkmak üzereyken abimin de evden apar topar çıktığını fark ettim. Onu umursamadan kulaklıklarımı takıp binadan çıktım. Aniden kolumdan tutulunca yerimde sıçrayıp arkama döndüm. Abimdi!

"Ne yapıyorsun be?!" Bağırışımla yüzünü buruştururken ben halimden memnundum. Asla ama asla özür dilemezdim. Suçlu olsam bile...

"Çok konuşma da arabaya bin. Okula ben götüreceğim seni." Ona inanmazca bakarken sinirim geçiyor gibi olmuştu. Ama yine de bir şey söylemeden arabaya bindim. Dolmuştan daha konforlu olacağı kesindi!

Abimle bir kaç dakika sessizce beklerken en sonunda konuşan o olmuştu. "Özür dilerim." Diye mırıldandı. Kafamı ona döndürüp gülümsedim. Devam etti; "Haklısın, çok fevri davrandım. Kalbini kırdım ama ne yapayım, sanki gittikçe içine kapanıyor gibisin. Seni kaybetmek istemiyorum."

Gözlerimin nemlendiğini hissederek kafamı cam tarafına doğru çevirdim. Ağlamayacaktım. "Elimden geleni yapacağım, gerçekten." Dedim.

Dostlarımla aramı bozacak, abimle beni kavgaya düşürecek kadar kötüyse madem kitaplar; ben de bırakabilirdim. Ah, sanki sigara bağımlısıydım(!) Düşündüğüme gülerken okula geldiğimizi fark ettim. Abimi öperken okula tedirgin bir şekilde girmiştim.

Sıralara çoktan girildiğini fark edip 12. sınıfların olduğu tarafa gittim. Kübra'nın sırada olduğunu fark edince onun olduğu yerde durdum. Çünkü ikimizde anestezideydik. Telefonumdan Whatsapp'a girerken acı gerçekle yüz yüze geldim. Tüm gruplardan çıkmış ve herkesle irtibatımı kesmiştim. Ama düzelecektim, bu kadar ağır bir yükü taşımak istemiyordum.

Sadece adını bildiğim Ömer denen çocuk yanıma gelince göz ucuyla ona baktım. Siyah- kahverengi saçlarını eliyle düzeltip mavi gzilerini bana çevirdi. Otuz iki diş sırıtışı tüm yüzünü kapladı.

"Oo, Merve sen de mi ATT'desin?" Kendimden şüphe ederek sıraya tekrar baktım. Ama anestezide okuyacağını bildiğim birkaç arkadaşım da sıradaydı. Ömer'e gülerek döndüm, onu biraz bozmak istiyordum.

"Sen körsün herhalde, burası anestezi sırası salak!" Kafasını çevirip sıraya bakarken yanlış geldiğini fark etmiş gibiydi. Bana dönüp gülümserken inci gibi dizilmiş beyaz dişlerine hayran kalmıştım. Salak falan olmasa yakışıklı çocuktu aslında! Ayy, ne diyorum ben!

"Bizi kör edenler utansın." Deyip gittiğinde dediği şeyi anlamamıştım. Çok düşünmeyerek müdürün sıkıcı konuşmasını bitirmesnin bekledim. Bu sırada Kübra'yla hiç konuşmamıştık. Gerçekten bana dargın olduğunu anlamıştım.

Sıralar içeri girerken üstümde bir çift göz hissettim. Bakışlarımı yukarı kaldırıp bakarken Ömer'in bana baktığını fark ettim. Ona ne bakıyorsun bakışımdan atıp sınıfıma girdim.

Herhangi bir en arka sıraya oturup başımı yaslayıp koyarken bugünü düşünüyordum. Okulun ilk günü kimse mutlu olmazdı zaten ama mesela eksik hissediyordum. Her zaman onlarla aynı sınıfta olmuştum ve bu seneye küs girdiğimiz için kendimi çok kötü hissediyordum. Belki de özür dilemeliydim. Ama gurur denen saçma duygu buna engel oluyordu.

Kafamı kaldırıp sınıfa baktım. Merhabadan öteye gitmediğim birkaç kişi vardı. Hepsini tanıyordum ama hiçbiriyle samimi olacak kadar yakın olmazdım. Olamazdım.

Sınıftan içeri Elif girince birden gerildim. O da sınıfa göz gezdirip benim olduğum yere doğru ilerlemeye başladı.

"Haydin kalk gidiyoruz." Ona anlamazca bakarken elimden tutup sıradan kaldırmıştı beni. Arkasından sürüklerken sormayı akıl edip; "Hey, beni nereye götürüyorsun?" Diye sordum. Beni umursamadan kantine doğru sürüklerken susmayı tercih edip peşinden ilerlemeye devam ettim.

Kafeteryaya girince bizim kızlarla Ömer'in(?) Aynı masada oturup bize baktığını fark ettim. "Ne oluyor burada?" Diye sorarken kendimi filmde hiçbir şeyi anlamayan ve genellikle ilk ölen kız gibi hissetmiştim.

"Otursana kanka." Gizem'in dediği şeyle kafamı sallarken Ömer'in yanında ki sandalyeye oturdum. Onun neden burada olduğunu hala anlayamamıştım. Orası ayrıydı.

"Ne oldu? Beni affettiniz mi? Ömer neden burada? Biri bana ne olduğunu söyleyebilir mi? Düşman Okullar'ın sonunu bile bu kadar çok merak etmemiştim ya." Hepsi bana bayık bayık bakarken susmaya karar verip bakışlarımı kızlara odakladım. Ömer'i umursamıyorsum bile! Ama o sinsi suratlı hemen atlamıştı.

"Birkaç haftadır kızlarla konuşuyorum senin hakkında. Sonunda bugün Zelal ve Kübra'yı da ikna ettim ve seninle barışmaları için buraya getirdik seni. Ee, sen de artık bir özrü çok görme kızlara." Bizimkilere dönünce gerçekten hepsinin yumuşadığını fark etmiştim. Özellikle de Kübra'nın. Tam kızlara özür dileyecekken aklıma takılan şeyle Ömer'e döndüm.

"İyi de sen neden benim için onlarla konuştun? Bu işten bir çıkarın mı oldu yani?" Gülümseyen gözleri dediğim şeyle sinirli bir hale bürünürken neye kızdığını anlayamamıştım.

Gözlerini yüzüme dikip; "Sen yanlış biliyorsun herhalde Merve. İyilikler çıkar karı olmadan yapılır. Sana neden yardım edeceğimi de anlamayacak gibi görünüyorsun." Diyip masadan kalkarken artık ağlamak istiyordum. Ne diye herkes laf ediyordu bana anlamıyordum.

Ya sabır, çekerek kızlara döndüm. Onlarda ne olduğunu anlamamış bana bakıyorlardı. Onlara gülümseyip kısık bir sesle; "Her şey için özür dilerim. Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilerim." Diye mırıldandım. Onlarda öneminin olmadığını söyleyip bana sırayla sıkıca sarıldılar.

Kuş yuvaya uçmuştu çoktan.

Kısa oldu biliyorum. Kusura bakmayın.^^^

UKTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin