5- Staj

49 6 3
                                    

Keyifli okumalar!

Zelal'den...

Bugün ilk staj günümüzdü. Bundan dolayı çok heyecanlıydım. Hızlıca giyinip evden çıktım. X Hastanesi'ne gitmek için yola koyuldum. Yürüyerek giderken olanları düşünüyordum,Merve'nin özürünü Ömer'in amacını belli ki boş değildi ben seven adamı gözünden tanırdım.

Bana gelecek olursak ben kalbimin kapılarını kapatalı bir hayli oluyordu, ki bunu sağlayan adam bok var gibi rüyalarımı işgal ediyordu. Fakat ben onu uğurlamıştım kalbimden aklımdan da çıkacaktı elbet.

Ben düşüncelerimde kaybolmuşken hastaneye gelmiştim bile. Bedenimi saran heyecan duygusunu gitmesini umarak danışmada ki mavi gözlü kıza gülümseyip; "Merhaba ben staj için gelmiştim de." Kız tebessüm edip; "Biraz bekleteceğim." deyince hastaneyi incelemeye koyuldum diğerleri gibi değil oldukça ferahlatıcıydı genelde olduğunun aksine.

"Hanımefendi 3.kat" Gülümseyip"Teşekkürler,iyi günler!" deyip asansöre bindim. Biraz sonra 3.kat yazısını görünce indim. Diğer katlara göre daha sakindi. Yanıma gelen 30 yaşlarında ki kadın beni süzüp "Staj?" kafamla onayladım ve yürümeye başladı. Sanırım onu takip etmem gerekiyor diye düşünüp peşine düştüm bir odaya girdik ve sanırım bu sevimli canlılar da stajerdi.

Hepimizi kurbanlık koyun misali birbirimizle baş başa bırakırken etrafıma baktım. Bizim okuldan yoktu kimse ve belki de bu yüzden kendimi yalnız hissetmeme engel olamamıştım.

Beni buraya getiren kadın hepimizden bir kağıda beden ölçülerimizi yazmamızı istedi, hastane kıyafetleri için gerekliymiş. Sonra da hastanede dolaşıp durdum, elbette ki ilk günden iş vereceklerini falan sanmıyordum ama bu kadar boş kalmakta istememiştim.

Hastanede biraz zaman geçirip dışarı çıktım. Terasa benzeyen yerde birkaç dakika nefeslenmek istediğim için bir banka oturdum. Etrafıma bakınırken aniden onu gördüm. Yanlış gördüğümü düşünerek gözlerimi sıkıca yumup tekrar açtım. Buradaydı. Hiç değişmemişti. Saçları ve sakalları uzamıştı. Sanki günlerdir traş olmuyormuş gibiydi ve göz altları buradan bile bariz bir şekilde görünüyordu, morarmıştı.

Özlem, içimi yakıp kavururken kalbimin boğazıma kadar çıktığını hissediyordum. Onu özlemiştim. Onu çok özlemiştim. Onu öyle çok özlemiştim ki, özlem anlamını yitiriyordu onun yanında.

Annesiyle bankta oturmuşlardı. Endişelendim birden. Acaba onun bir şeyi mi vardı? O beni eminim ki istemezdi ama ayaklarım bana uymadı ve onun oturduğu yere doğru götürdü beni. Annesi ve o beni görünce önce çok şaşırdılar ama annesi Hatice Teyze ayağa kalkıp bana sarılırken bakışlarımı ona odaklamıştım. Gözlerinden çok kısacık bir şekilde özlem geçti ama dediğim gibi, kısacıktı. Yerini öfkeye bırakırken bana saldırmasını bile beklemiştim ama hiçbir şey yapmamıştı.

"Ah, Zelal'im. Nasılsın benim güzel kızım?" Hatice Teyze'ye dönüp; "İyiyim teyzem asıl sen nasılsın? Uzun zamandır görüşemedik." Onunla yollarımız ayrıldığından beri ne annesiyle ne de kız kardeşiyle bir daha konuşmamıştım çünkü o beni unutmak için elinden ne gelirse yapmıştı. İşe önce ailesinden başlayarak. Hatice Teyze biraz hastalandığını ve buraya test yaptırmaya geldiğini anlattı. Ben de ona çok geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Bir süre daha konuştuktan sonra içeriye testlerin sonuçlarını almaya gitmişti.

Onunla tek başıma kalmıştım.

İsterse gidebilirdi, ama gitmemişti. Bu bile kalbimi hızlandırmak için yeterli bir sebepti.

"Neden buradasın?" Diye mırıldandı öfkeli bir ses tonuyla. Ona doğru dönünce bakışlarını bana değil yere sabitlemiş ve dişlerini sıkıyor olduğunu fark ettim. Sinirliydi, bana çok sinirliydi.

"Burası benim staj yapacağım hastane. Burada olmam normal değil mi?" Hayıflanarak konuşurken gözlerimi yüzünden çekmemiştim. Bu adam beni yoruyordu, çok fazla hemde.

"Anlaşıldı, artık bu hastaneye gelmeyeceğiz." İşte bu kadardı. İnsan kalbi bazen tek bakışla bazen de tek cümleyle paramparça olabiliyordu. Benim kalp kırıntılarım ise göğüs kafesime batıyordu. Bu acıyı tek başıma üstlenmekten yorulmuştum.

"Yeter artık! Yeter! Tek senin mi canın yanıyor sanıyorsun? Tek sen mi tükendin? Hayır. Senin her darbeni hissediyorum. Her şeyi. Bu acıyla tek başıma mücadele etmem gerektiğini öğrendim. Ama ben, sorumlusu olmadığım bir olaydan ötürü bu kadar fazla zan altında kalamam. Ben hem duygularımla, hem de seninle mücadele edemem."

Koşarak hastanenin terasından çıkarken ağlıyordum. Belki de başından beri ağlıyordum. Emin bile değildim ama tek düşündüğüm hala oydu. Acaba dediklerime kırılmış mıydı diye düşünerek hastanenin çıkışına doğru koştum. Nefes. Nefes alamıyordum. Hızlıca telefonumdan Elif'i ararken tek ihtiyacımın beni kucaklayacak bir çift kol olduğunu biliyordum.

"Alo?" Diye açtı telefonu. Çok uzatmadan; "Elif, buraya gelebilir misin? Lütfen..." Ses tonumdan kötü olduğumu anlamış olacak ki hemen onaylayıp telefonu kapattı.
On- on beş dakika sonra onu da hastane kıyafetleriyle koşarak yanıma doğru gelişini gördüm. Yanıma gelip bana sıkıca sarıldı. Ben de ona sarılırken hıçkırıyordum. Ben onu bu halde nasıl uğurlayacaktım bilmiyordum kalbimden ama yanımda dostlarım olursa işim daha kolay olacaktı.

Elif bilirdi ki ağlarken bana bir şey sorulmazdı. O yüzden sabırlı bir şekilde ağlamamın dinmesini bekledi ve yüzüme gelen saçlarımı eliyle düzeltti. Biraz daha sakinleşince konuşma imkanı bulabilmiştim.

"O-o... Buradaydı." Yüzüme bakarken afalladığını fark ettim. Elbette ki onu biliyordu ve anlamıştı. İşte gerçek dost. Birden ayağa kalkınca anlamazca ona baktım, öfkeli görünüyordu. "Nerede o? Yine hangi saçmalığı uydurmaya gelmiş? Hemde tam unutmuşken onu?" Onu engelledim. Gitmesine izin veremezdim.

"O-o beni tesadüf eseri gördü. Ya-yani bilerek gelmemiş." Ağlamıyordum ama sesim hala kesik kesikti. Elif saçımı okşayıp bana tekrar sarıldı. Biraz daha sakinleşince ondan ayrıldım.

"Ya bende bencil gibi seni buraya kadar çağırdım. Daha ilk günden firar etmene kızmazlar mı?" Güldü önemli değil dercesine. "Ya zaten ilk hadta hiçbir şey yaptırmıyorlarmış ki! Sıkıntıdan patladık orada!" İkimizde gülerken biraz daha oturup onun hastane gitmesini istedim. Kendim mücadele etmeliydim.

Elif gidince hastaneye tekrar girdim ve bizim için ayrılan bölüme doğru ilerlemeye başladım. O kadının biraz gözüne girsem iyi olacaktı.

Hastanede ki ilk staj günüm biterken kendimi yorgunlukla koltupa attım. Bu birde hiçbir şey yapmamış halimdi. Bir şey yapacak olsam kim bilir ne hale gelirdim?

Telefondan Whatsapp'a girip bizim gruba yazdım.

Zelal: Nasıl geçti ilk gününüz?
Gizem: Eğlenceliydi la..
Kübra: Uf ben sıkıldım oturmaktan, hiçbir şey yaptırmadılar ki.
Elif: Aynen. Hatta ben hastaneden çıktım. Kimsenin ruhu bile duymadı.
Kübra: Sen nereye gittin ki?
Merve: Vay.
Elif: Zelal'in yanına.
Kübra: Ha tamam.
Kübra: O Merve Başkan. Senin nasıl geçti ilk günün?
Merve: Berbattı.
Zelal: O niyeymiş.
Merve: Şırfıntının biri Sen Benimsin' in üstüne kahve döktü. İlk günden kavga çıkaracaktım lan.
Kübra: Sen ciddisin mi?
Merve: Şaka şaka korkmayın.
Zelal: Komik misin yaprağım?
Kübra: Neyse kızlar sohbetinize doyum olmuyor ama saat geç oldu yarında staja gideceğimizi hatırlatmak istedim.
Gizem: Kıyamet tellalcısı gibisin Kübüş ya.
Kübra: Sinirlendirme sus.
Zelal: İyi geceler meleklerim.💖
Elif: İyi geceler mallar.💫
Merve: İyi geceler kitaplarımdan daha çok sevdiklerim.💥

Telefonumu sarja takıp uyurken yarının iyi bir şeyler getirmesini umuyordum. Yani, sadece umuyordum.

UKTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin