Keyifli okumalar UKTELERİM!
3 Hafta sonra..
Gizem'in Ağzından
Bazı şeyler gerçekten de zamanla geçebiliyormuş. Mesela acının dozu bu üç hafta içerisinde git gide azalmış durumdaydı. "Alışmamız gerekiyor." Lafını kendime tekrar edip duruyordum. Ki bunu başarıyordum da... Hepimiz...
Masada ki sessizlik içimde bertaraf olmuş duygularımı derinleştirirken hepsinin yüzüne teker teker baktım. Hepsi farklı bir hayatın ve farklı duyguların insanıydı, fakat şuan hepimizin yüzünde ki acı aynı şeyi söylüyordu.
Ölüm...
Sevdiğin kişiyi bir daha göremeyeceğini bilmek, insanı derinden sarsar ve toparlanamaz hale getirirdi. Bu durum da tıpkı böyleydi işte. Gülsüm teyzeyi tamamen kendi anneannem gibi benimser ve severdim. Bize karşı sevgisini ve merhametini asla eksik etmezdi. Ama şuan kara bir toprağın altında cansız yatıyor oluşu, soğuk ve karanlığın içinde kalışı yüzünden geceleri uyuyamamıştım.
Üç hafta içinde acının yavaş yavaş geçtiğini şaşırarak fark etmiştim. Elif'te bir hafta sonra gelmiş ama tek bir damla gözyaşı dökmemişti. Gülsüm teyzeyi oraya, kendi memleketinin topraklarına gömmüşlerdi. Orada huzur bulacağını biliyordum.
"İnsanlar bazen gerçekten susmak zorunda kalıyormuş."
Kübra'nın yakınmasıyla ona döndürdüm kafamı. Her şeyi içimizde yaşayabilen bir o, bir de ben vardım zaten. Ama şuan acının gözbebeklerine yerleştiğini görebiliyordum. Acaba ben nasıl görünüyordum? Mutlu rolü yapamazdım, çünkü Elif buradaydı ve zaten ben de artık sıkılmıştım saklamaktan.
"Öyle," diye onayladı Elif. Günlerdir verdiği tek tük cevaplar beni tedirgin etsede yorumda bulunmuyordum. İyi bile dayandı, diye fısıldadı iç sesim. Sen olsan kim bilir ne hale gelirdin?
Masaya tekrar düşen sessizliğin ardından bu defa da telefon sesi yankılanınca herkes başını Kübra'ya yöneltti. Çalan telefon aynı saniye de sessize alınırken meraklanıp sordum.
"Kimdi?" Masadakiler de pür dikkat -ya da öyle göstermeye çalışarak- bizi dinlerken Kübra tereddüt edip birkaç saniye sustu.
"Şey.. Uğur." Bu dediğine şaşırsam da belli etmeden hafifçe gülümsedim. Gülümsememi yanlış anlamış olacak ki hemen telaşla mırıldandı. "Y-ya yok öyle bir şey Gizem. Sadece buluşmak için aradı. Elif'i yalnız bırakıpta hiçbir yere gidemem zaten."
Elif, Kübra'nın bu telaşlı hallerine sırıttı. Ama bu yüzünde o kadar eğreti durmuştu ki ben dahil herkes bunu zorunluluktan yaptığını anlamıştık.
"Saçmalama iyiyim ben." Dedi Elif Kübra'yı dürterken. "Gidin buluşun, senin yüzünde ki bu parlak gülümsemeyi çok nadir görüyorum." Elif'in doğru sözüyle Kübra utanıp kafasını eğdi. Kübra ve utanmak? Gerçekten birbirine tamamen zıt iki unsurdu. Kübra ayaklanıp hepimize sarılıp öptü ve kafeden çıktı.
Yine sessizliğin bizi ele geçirmesinin istemediğim için hızla lafa daldım. "Of, sınavlar da başladı." Hayatımda hiç bu kadar iğrenç bir konu açma şekli görmesem de zorundaydım. Sessizlik düşünmek demekti, düşünmekte peşisıra tüm kötü yaşanmışlıkları doğuruyordu.
"Aynen, kaç sınava girmedim. Bu kafayla 0 alırım gerçi de!" Elif'in yakınmasıyla bizimkilerle bakışıp hemen bir yol aramaya çalıştık. Elif haklıydı. İki kere İzmir'e gitmişti bu yüzden de hem derslerden geri kalmıştı, hem de bazı sınavlara girememişti.
Hemen lafa atladım. "Ya bacım yapma. Edebiyat ile Tarih'i Zelal, Coğrafya'yı Kübra, Fizik Kimya Biyoloji'yi de Merve halletse. Ömer'de meslek derslerini anlattı mı, tamamdır! Niye sıkıyorsun ki sen o tatlı canını?" Elif hafifçe gülüp kafasını iki yana olumsuzca salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKTE
Teen FictionBeş dost... Hepsinin birbirinden farklı iç dünyası ve farklı bir yaşantısı var. Kırılan kalplerle mücadele etmeye çalışırlarken onları çok büyük bir çıkmaz sokak bekliyor olacaktı. Aşka direnecekler mi, yoksa diz mi çökecekler? Bu maceraya beraber...