Keyifli okumalar UKTELER")!
Elif'in Ağzından.
Karanlık odada huzursuzca yatarken bir elim anneannemin kalbinin üzerindeydi. Doktorların söylediklerine göre hastaydı, hem de çok. Onu asla kaybetmek istemiyordum bu yüzden gözüme bir türlü uyku girmemiş ve anneannemin yanından ayrılamaz olmuştum. Benim annem babam yoktu, anneannem okuyup büyütmüştü beni ve tek dayanağım, tek sığınağım o oluvermişti.
Anneannem kalbinin üzerine koyduğum elimi tutup kafasını bana doğru kaldırdı. "Elif'im uyumadın mı sen?" Diye sordu uykulu sesiyle. Ona baktım, gülümseyip, "Uyku tutmadı Sultanım." Diye mırıldandım. Anneannemle birlikte İzmir'e gelmiştik. Bura bizim memleketimizdi. Bana belli etmemeye çalışsa da son günlerini burada geçirmek istediğini biliyordum.
"Yarın Ankara'ya dönüyorsun." Anneannemin dediğiyle gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ne demek Ankara'ya dönüyorum? Hem de anneannemsiz?
"Niyeymiş o? Hem ben sensiz ne diye döneyim oraya? Çok saçma, çok." Sayıklamaya başladığımda tekrar elimi tutup öksürdü. Gözlerim dolmuştu. Bir haftadır tutmak için direndiğim gözyaşlarım gözlerimin altına toplanmış damlamaya hazır hale gelmişti.
"Sen zeki kızsın. Anladın işte hastayım. Öleceğim." Onu susturmaya çalıştım ama susmadan devam etti. Acının boğazıma kadar çıkıp geçtiği yerleri yaktığını hissettim. "Daha 18'inde Dünya'ya karşı tek başına mücadele edeceksin. Seni yalnız bırakmaktan öyle çok korkardım ki... Korktuğum başıma geldi işte. Gidiyorum..." Artık tutmaktan vazgeçmediğim gözyaşları yanaklarımdan süzülürken omuzlarım hıçkırıklarımla sarsılıyordu. İstemiyordum ki... Böyle bir şeyin olmasını, beni yalnız bırakmasını...
"Ağlama yavrum, dikkatle dinle beni." Gözyaşlarımın arasında yaşlı yüzüne baktım. "Tek başına kalmana müsaade edemem. Yanında biriyle döneceksin Ankara'ya." Anneanneme soru dolu gözlerimle baksam da cevap vermedi ve bana arkasını döndü. Ben de fazla uzatmadan anneannemin hemen yanına hazırladığım yer yatağına yatıp uyumaya çalıştım.
*
Sabah erkenden koca evin içinden gelen güzel kokularla uyanırken keyifle gerindim. Anneannem yine döktürmüş olmalıydı. Yataktan kalkıp üstümü değiştirdim ve mutfağa ilerledim. Koca masa iki kişi için fazla dolu ollsa da yine de neşeli çıkarmaya dikkat ettiğim sesimle, "Günaydın Gülsüm Sultanım." Deyip sarıldım ona. O da gülüp, "Dur deli kız, patatesler yanacak." Diye hayıflandı.
Onu sandalyeye oturtup somurttum. "Niye yoruyorsun kendini bu kadar? Ben de hazırlardım." Bana inanmazca bakıp kahkaha attı. Ölmek üzere olan biri için fazla neşeliydi. Düşünceleri aklımdan def edip kahvaltıyı hazırladım ve beraber güle oynaya kahvaltımızı etmeye başladık.
Anneannemi salona götürüp kahvesini yaptım ve yanına getirdim. Dün gece bahsettiği konuyu tekrar açacaktım. "Sultanım..." Anneannem kahvesini içmeye devam edip, "Hmmm," diye mırıldandı. "Dün gece bahsettiğin konu, Ankaraya kiminle gideceğim, ve neden?" Merak ettiğimi dile getirdim. Tam konuşmaya başlayacaken kapı çaldı, yüzümü asıp kapıyı açmaya gittim.
Genç bir adam kapının önünde duruyordu. "Buyrun?" Diye mırıldandım. Adam bana cevap vermeden içeriye girince arkasından birkaç saniye afallayarak bakakaldım. Kimdi ki bu?
"Hey, sana diyorum kimsin sen? Ne diye evime paldır küldür dalıyorsun?" Anneannemle o adamı konuşurken görünce susup kaldım. Anneannem bana uyarı dolu bakışını atıp, baktı. "Kızım ayıp oluyor. Abin sayılır, hemen özür dile." Kafamı eğip tam konuşacakken o adam(!) konuştu.
"Sorun yok Gülsüm teyze." Gözlerini bana çevirip birkaç saniye baktı ben de ona bakarken kaşlarım çatılmıştı. Adam anneaneme dönüp konuşmaya başladı. "Ee ne oldu bakalım? Neden çağırdın beni?" Anneannem adamın kafasına vurunca kendimi tutamayıp kıkırdadım. İkiside bana dönünce ise susmak zorunda kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UKTE
Teen FictionBeş dost... Hepsinin birbirinden farklı iç dünyası ve farklı bir yaşantısı var. Kırılan kalplerle mücadele etmeye çalışırlarken onları çok büyük bir çıkmaz sokak bekliyor olacaktı. Aşka direnecekler mi, yoksa diz mi çökecekler? Bu maceraya beraber...