MELODİ-3

4.4K 159 35
                                    


Kalıp, onunla yüzleşecektim. Başka çare bırakmadığını o da belirtmemiş miydi zaten bana?

"Burada kalacağım Toyga ve sen evine gideceksin." Koltuğa oturmuş sinirli sinirli bacağını titretip duruyordu. "Burada kalacaksın evet, bir yerde yanılıyorsun Melodi ben hiç bir yere gitmeyeceğim."

"Neden böyle yapıyorsun Toyga?" "Yapmam gerekeni yapıyorumdur belki Melodi ne dersin?"

"Kendini düşünmek zorundasın." Toyga elinde bir sopa evin odalarını, köşelerini didik didik ederek dolanıyordu. Arkasından da ben kendimi ona dinletmeye çalışıyordum. Son söylediğime cevap verme gereksinimi bile duymamıştı. "Peki, Toyga şöyle yapalım, ben hazırlanıp geliyorum. Gidip kahvaltı yapacağız. Çok acıktım zaten." Odama doğru ilerlerken yalnız olmadığımı hissediyordum. Toyga'yı içeride bıraktığıma göre, bu gecemin kabusundan başka bir şey olamazdı. Bir cesaret fırtınası mı dersiniz, ya da bir kurbanın katiline karşı çırpınışı mı bilmem ama artık konuşmam gerekiyordu onunla.

İçimden bir ses onunla konuşarak anlaşamayacağımı söylese de denemek zorundaydım. Etrafımdaki herkesi sağlığı için gerekliydi. Odama geçip etrafa hiç bakınmadan kapımı kapattım. O koku yine odamı buram buram esiri yapmıştı.

Son bir nefes aldım. Nefes almak bile işkence gibi geliyordu. Arkamı dönmek için cesaretimi de topluyorum denilebilirdi.

Yakınımdaydı...

Sıcaklığını hissedebileceğim kadar yakın...

Kokusu tüm ciğerlerimi doldurabilecek kadar bir nefeslik boşluk...

Ne zaman kapattığımı bilmediğim gözlerimi açarak başımı dikleştirdim.

Yavaş yavaş arkama dönmeye başladım.

Karşılaştığım gövde ile bir adım geriye gitmiştim. Çıkmaz sokak! Sırtımda tüm soğukluğu ile kapı duruyordu. Ve karşımda tüm sıcaklığı ile...

Gövdesi ile bakışmaktan yüzüne bakamıyordum, yüzüne bakacak cesaretim yoktu. En son gözlerine baktığımda avucunun içerisine elimi bırakıyordum.

Elleri iki yanında yumruk yapılmış bir şekilde duruyordu. Göğsü sakin sakin inip kalkıyordu. Ayakları ve üstü çıplaktı. Üzerinde siyah bir pantolon vardı sadece. Sağ kolunun iç kısmında bileğine doğru bir kaplan kafası dövmesi vardı.

Eli bana uzanmıştı, sıçrayarak kapıya daha çok yaslandım. Yaslan bakalım Melodi, sanki kapının içerisinden geçebileceksin.

Eli iz bıraktığı boynuma uzandı, hafifçe parmaklarını dokundurup çene kemiğimden geçerek çenemi sertçe sıkıp yana çevirdi, boynumu açığa çıkarmıştı şimdi.

Onun bu ani hareketi canımı yakmış olsa da dişlerimi sıkmakla yetindim sadece. O boynumu incelerken bende onu inceleme fırsatı bulmuştum. Sarı dağınık saçları ve onlarla uyumlu kirli sakalı vardı. Gözlerini çevreleyen kirpikleri oldukça gürdü. Şimdi ise öfke ve şaşkınlıkla parlayan zümrüt yeşili gözlerini gözlerime dikmiş bir şeyler anlamaya çalışıyordu. Bu adamla ne çok ortak yönümüz vardı...

"Sen kimsin?" Tıslayarak sorduğu bu soru beni düşünce aleminden çıkarıp ona yöneltmişti. Kimsin diye sorarken neyi kastediyordu?

"Damganın fazla iz bırakmadığına mı üzüldün yoksa, Bars?" Melodi annen sana ne demişti kızım? Herkese her yerde diklenilmez demişti...

Çok mantıksızca bir şey yaptığımı fark etmiş olsam da iş işten geçmişti. "Sen nesin?" Tıslaması gittikçe, gürlemeye dönüşüp birazdan saldıracak bir hayvanı anımsatıyordu. Sonra bileğimi eline alarak iç kısmını çevirdi, kolumun iç kısmında siyah jaguar dövmesi vardı. "Sen bana oyun mu oynuyorsun?"

DOKUN BANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin