MELODİ-11

1.3K 81 7
                                    




Gözümü açtığımda hava henüz aydınlanmamış görünüyordu. Griliğin arasında gözlerim, kollarını bana dolamış olan adama kaydı. Rüya ile gerçeklik arasında gidip geliyordum, şaşkındım, ilk defa onu uyurken yakalıyordum.

Onu izlemekten kendimi alıkoyamadım. Yüz hatları bir ressamın fırçasından çıkmış gibi etkileyici ve pürüzsüzdü. Saçlarının bir kaç tutamı göz kapaklarına dökülmüştü, onu uyandırmamaya gayret ederek saç tutamlarını parmak uçlarımla geri ittim. Gözlerimi köşeli çenesinden aşağıya kaydırdığımda gördüklerim onun için üzülmeme neden oldu. Onlarca yara izi vardı, teniyle bütünleşmiş, üzerinden çok zaman geçmiş gibi duruyorlardı fakat görülmesine engel değildi. Mücadeleler yaşadığı belliydi. Bu kadar hırçın olmasının sebebi de bunlardı belki. Bu yaralara sebep olan olaylar.

Rüyamda gördüğüm o yaratık gerçekten o olabilir miydi? Ona dönüşebilir miydi?

Peki ya diğerleri? Arkadaşlarım?

Dönüşen ben miydim? Ve o benim yanımda bu yüzden mi kalıyordu? Arkadaşlarımın hepsi aslında benim için görevlendirilmiş doğaüstü yaratıklar mıydı?

Kafam çok karışık. Her şey yoluna girmiş görünüyordu aslında artık neler olduğunu daha net kavrıyordum, rüyalarım ile bu kişiler arasında bir bağlantı vardı. Her şey son bir senedir olmamış mıydı?

Toyga'nın neden bana bu kadar yakın olduğunu ve Koray'dan uzaklaştırmasını anlayabiliyorum. Bunu annem ve babam istemişti. Defne'nin de dediği gibi "emir onlardan geliyordu".

Babam ve annemi hep kendi halinde insanlar olarak tanımlardım. Babamın o kızıl saçlarına ak düşmeye başladığında, yüzünde çizgiler belirdiğinde bile hep çok hoş bir adam olduğunu düşünmüştüm. Kendi halinde hoş bir avukat.. Annem ise onun tam tersi kıpır kıpır bir kadındı. Kumral saçları ve çekik gözleri ile Asyalı bir görünüm oluşturuyordu. Duru bir güzelliği, zarifliği vardı. Kendisi bir koreograftı. Mükemmel koreografileri ile beni her zaman büyülüyordu. Sadece beni değil tüm dünyayı büyüleyen yetenekli bir dansçıydı.

Şimdi ise kim olduklarına dair şüpheye düşmüştüm, bu bir rüyadan çok daha fazlasıydı, Bars'ın gelişi bunu gösteriyordu.

Rüyamda tanımadığım 2 kişi daha görmüştüm. 2 kedi.. Bu kediler de kimdi, gerçekte tanıdığım kişiler mi yoksa başkaları da mı vardı?

Bars hayatıma girdiğinden beri her şey çok daha karmaşık bir hâl alıyordu. Herkes bir şeyler gizliyormuş gibi davranıyordu, tedirgin bir ifadeleri vardı. Hislerime güvenirdim, bu iş "gibi" olmaktan çıkmıştı. Bu insanlar benden bir şeyler gizliyordu ve hayatımı büyük ölçüde etkileyecek şeylerdi bunlar. Öğrenmek için tek bir yol vardı ama öncelikle daha dikkatli olmalı, hata yapmalarına izin vermeliydim.

Ailemin dediğini yapacak ve hepsini toplayıp yazlığa geçecektim. Bir arada olursa hata yapma payları artacaktı. Bu teklifi onlara sunduğumda hayır diyeceklerini de hiç zannetmiyorum.

O sırada beni düşüncelerimden ayıran bir ses duydum:
-"Ne düşünüyorsun?"
Bars uyanmış ve yarı açık gözlerinin ardından beni izliyordu. İlk sözcükleri bana soru sormak olmuştu. O da bir şeylerden şüpheleniyordu, biliyordum.

-"Diyorum ki bütün arkadaşlarımızı alıp, bizim yazlığa geçelim ve bir kaç hafta orada kalalım. Ne dersin?"

Dudaklarımdan dökülen sözcükleri duydukça gözleri açıldı ve yavaş yavaş kaşlarını çatmaya başladı.

-"Onları yememden korkuyordun hani?"

Beklediğim etki yavaş yavaş oluşuyordu. Şaşkın ve şüpheli bakışlarını yüzümde gezdirirken biraz daha onu izledim.

DOKUN BANAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin