Berlin

24.7K 500 62
                                    


Leverkusen'de yine sıradan bir gündü.  Hava her zamanki gibi bulanık ve kasvetliydi, boğucu bir sıcak vardı.

İnsanlar soğuk ve kibirliydi.

Doğup büyüdüğüm bu şehirden gidecek olmanın ağırlığı üstüme çökmüştü bir anda. İyi kötü tüm yaşanmışlıklarımla Leverkusen'i kabul etmiştim, özleyecektim de.

Ailemi, mezun olduktan sonra görüşmediğim arkadaşlarımı, yanında çalıştığım o küçük fırını, obur kedim Isabella'yı hatta beni hamile bıraktığını öğrenince kıçıma tekmeyi basan Simon'ı bile özleyecektim. Doğru düzgün ayrılamamıştık bile.

3 ay önce hamile olduğumu öğrenir öğrenmez yanına gitmiştim. Bir çözüm, destek beklemiştim. Her ne kadar Simon aile babası olabilecek kumaşta biri olmasa da evleneceğimizi düşünmüştüm. Tabii ki o, bu durumu öğrenince yüzünde tek bir mimik bile değişmedi.

Hiçbir şey demedi, heyecanına ve şaşkınlığına yordum ve ertesi gün tekrar gittiğimde kaldığı karavanın yerinde yeller esiyordu. 2 yıldır Leverkusen'de kalan hatta burdan bir ev tutup, yerleşme planları yapan adam toz olup gitmişti.

Aradığımda sürekli kapalı olan telefonu, bir süre sonra 'Bu numara kullanılamamaktadır.' demeye başladı.

Böylelikle tozpembe hayal bulutum dağılmış, gerçekler suratıma çarpmıştı.

Bebeğimle yapayalnızdım.

Babam 40 küsür sene önce çalışmak için ailesini, akrabalarını, Kahramanmaraş'taki köyünü arkada bırakarak  geldiği bu ülkede yıllarca işçilik yaparak çalışmış, çabalamış ve sonunda ben doğmadan birkaç sene önce ailesini de buraya getirmişti.

Hayalleri vardı, Mercedes alıp köyüne yerleşmeyi isterdi. Hayallerini küçükken bize anlatırdı ama Alman hükümetinin verdiği üç kuruşluk maaşla evimizi anca geçindirdi. 

Kıdemden dolayı maaşı artmaya başladığında kooperatife girdi, biraz da o borcun altında ezile ezile çalıştı derken ömrünü tüketti. Mercedes hayalini gerçekleştiremeden memleketinin hasretini çeke çeke öldü.

Bazen beni ve ağabeyimi kucağına oturtup, küçükken annesinin ona anlattığı masallardan anlatır ve sonunda köyüm burnumda tütüyor derdi. Biz de komik bir şeymiş gibi gülerdik.

Büyüdükçe anladım babamın memleket hasretinden çektiği büyük acıyı, derin iç çekişlerini...

Babam öldükten sonra bize kalan az bir parayla birlikte evimizi de satıp annem ve ağabeyim Türkiye'ye döndüler.

Ben de okul bahanesiyle, kimsesiz de olsam kaldım burada. 2.5 yıldır yalnızdım.

Küçük bir pansiyona yerleştim, hem çalıştım hem okudum.

Bu sene bitmişti eczacılık. Bayer firmasına girme hayalim, okuduğum yıllar içinde körelse de hala ümidim vardı. Ta ki en son CV bırakmaya gittiğimde 'Orta seviyeli üniversite mezunu Türkler'e verecek işimiz yok.' diyerek kapılarından kovmalarına kadar.

Bu olay yaklaşık 6 ay önce yaşanmıştı. Hayallerim tamamen suya düşmüştü yaşantımdan beklentim kalmamıştı, hedeflerim elimden alınmıştı.

KAREZZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin