Kış güneşinin göz kırpan görüntüsüne tezatlık oluşturan, buz gibi bir hava vardı Paris'te 14 Şubat sabahı.
Eyfel Kulesi'nin ihtişamını seyretmeye doyamıyordum. Saatlerce terasta oturuyor, renkli Paris sokaklarını, insanların koşturmacalarını, turistlerin heyecanını izlemekle geçiyordu günlerim. Bugün farklıydı sokakların enerjisi, her yerden buram buram aşk yayılıyordu sanki.
Ah... Çiçekçiler her yerdeydi.
Omuzlarıma örtülen şalı hissettiğimde ürpererek arkamı döndüm.
Kızarmış yanaklarıyla başını eğerek benden özür dileyen Dorota'ya gülümsedim.
-'Dalmışım, özür dilemene gerek yok.'
Bay Gabriel, günlerdir yoktu. Ama her gün aramayı ihmal etmiyordu beni. Artık konuşmalarımız rutine dönüşmüştü; önce benim ve bebeğimin nasıl olduğumuzu, herhangi bir ihtiyacımızın olup olmadığını soruyor, sonra da işlerinin yoğun olduğunu ama ilk fırsatta yanımıza geleceğini söyleyip kapatıyordu.
Dorota ise bana teselli hediyesiydi bir nevi, yalnız başıma kalmayım diye. Tüm ihtiyaçlarımı karşılamak için elinden geleni yapıyordu.
İş konusunda ise gelişmeler iyiydi. Fransız bir ilaç firmasının Almanya'daki büyüme atılımında görev alacaktım. Şirketleri 6 ay sonra açılacaktı. Almanya'ya gitmek için sabırsızlanıyordum, bebeğimi kucağıma almama az kalmıştı. İş fikri beni heyecanlandırsa da çalışırken bebeğimi nereye bırakacağım konusunda endişelerim vardı ve Bay Gabriel'den tamamen kopacağım için içten içe endişe duyuyordum. Şu anda da yanımda yoktu ama hayatımda Gabriel figürünün yer almasına alışmıştım. Birkaç dakikalık telefon konuşmalarıyla bile varlığını belli ediyordu. Alışkanlıklardan vazgeçmek herkesi zorlardı.
Kahvaltım hazırdı. Çok acıkmış olduğum için Dorota'ya minnettar bir bakış attım.
-'Teşekkürler Dorota, gel sen de benimle birlikte kahvaltı et.'
-'Ben kahvaltı yaptım Adeline, bu arada bu senin.' Dorota'nın bana uzattığı minik kırmızı zarfı açtım.
'Benimle Bordeaux'ta buluş. Öncesinde küçük bir sürprizim var. Unutmadan kırmızı giyme.'
-Gabriel-
-'Bordeaux'ta ne var Dorota? Ne giymeliyim? Onu kaç haftadır görmedim, öyle özledim ki...' Ayağa fırlayıp, volta atarken; Dorota beni gülümseyerek seyrediyordu.
-'Bilmiyorum Adeline, Sevgililer Günü için plan yapmış olmalı Bay Gabriel. Tek bildiğim şey; dönme böyle, düşeceksin.'
-'Haklısın ama neden kırmızı giymiyorum? Her neyse ben en iyisi bir an önce hazırlanayım.'
Dorota anaç ve sevecen bir kadındı ama Bay Gabriel'i tanımıyordu. Hem biz sevgili değildik ki? 14 Şubat'ı bizim için özel kılacak bir ilişki yoktu aramızda.
Belirsizlikler içinde, hazırlandım. Özellikle kırmızı bir elbise giydim. İçimde uçuşmaya başlayan kelebekleri bir kavanoza hapsettim.
Haftalardır işleri hafiflediğinde geleceğini söylüyordu zaten, sadece bugün fırsat buldu sakin ol!
Kendime telkinlerimi yaparak çıktım evden. Bay Gabriel beni alması için limuzinini göndermişti, bayılıyordum bu limuzine. Çok rahattı ve ne zaman bu limuzine binsek tam karşıma oturuyor, iş görüşmeleri yapıyordu. Ben de uyuma numarası yapıyor ve her fırsatta onu seyrediyordum.
Yolda her şeyi düşündüm yine, tüm güzel ve kötü anılarımı... En güzel zamanlarımı Bay Gabriel ile yaşadığımı fark ettim. Beni mutlu ediyordu, yanımda olmadığında bile huzurluydum. Çünkü bana geleceğini biliyordum, aşk ya da sevgiden daha derin bir bağ kurmuştum ona karşı. Bu bağı isimlendirmemin mümkünatı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAREZZA
RomanceElif Mary'nin ölümünden sonra ardında bıraktığı vasiyetle fantezi otelinin sahibi olan Gabriel bu oteli büyütüp farklı konseptlerde,farklı ülkelere taşımıştır. Sevgilisinin ihanetinin de yüzünden kendini aşka kapamıştır. Artık karanlığa bürünen Gab...