5. Bölüm

21 0 0
                                        

    Eve gelir gelmez odama geçtim ve ders çalışmaya başladım. Annem bana mesaj atmıştı: Çarşamba evde olucam. Aman ne mutlu bana! Bir saat ders çalıştıktan sonra eve balık sipariş ettim. Geç de olsa yemek gelince karnımı doyurdum. Akşam sekize kadar konulara çalıştıktan sonra, evi biraz düzenleyebileceğimi düşündüm. Bana ait kutuları odama koydum. Her koliyi ayıkladım. Ilk açtığım koli kendi odamınki oldu. Üç haftadır yanlızca annemle sağda solda koşturdum. Ağır işleri elbette bana bıraktı. Odam belli bir düzene girdikten sonra pijamalarımı giydim.

 Odam belli bir düzene girdikten sonra pijamalarımı giydim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Belli bir süre televizyona baktım. Daha sonra erkenden yattım.
    Ilk ders biyolojiydi. Ve ders farklı bir sınıfta işleniyordu. En azından her sınıftan belli bir miktar öğrenci alınıyordu. Şans eseri, Işıl ile aynı sınıfa düştüm. Derste yanıma oturdu. Tam arkmada ise, hala adını öğrenemediğim yılışık oğlan vardı. Barkın ne demişti, Özgür mü..? Dersin ortasında Işıl kolumu dürtrü. Ona bakınca bana katlı bir kağıt uzattı. Çaktırmadan aldım ve açıp okudum.

  "Beni hala dövmek istiyor musun?
           - Özgür"

Kağıdı buruşturup geriye attım. Ders bitince, Özgür yanıma geldi.

  - Arkadaş olamaz mıyız?

  - Hayır.

Işıl'da benim peşi sıram geliyordu. Aniden durunca ufaktan bana çarptı.

  - Neden beni takip ediyorsun?

  - Seninle geliyordum.

Sonra köpek dediler diye ağlıyor.

  - Gelmene gerek yok.

Başak denen kız yanıma geldi.

  - Barkınımı hastanelik ettin!

  - Morga düşmediğine dua et.

  - Çocuğun sırtı olmuş!

  - Farklı renkler iyidir.

  - Cinsel organını ezmişsin!

Burnumdan solumaya başladım. Artık patlama noktasındayım.

  - Bak Başak! Umurumda olsaydı, yapmazdım. Ona acısaydım, vurmazdım. Eğer beni kızdırmasaydı, hastanede yatmazdı!

Işıl'a döndüm.

  - Sende beni takip etme artık. Söyle şu yılışık oğlana, yanıma yaklaşmasın!

Bu okuldan deli çıkıcam! Herkes neden bu kadar haşır neşir olur acaba?! Koeidorda hızlıca yürürken bir çocuğa çarptım.

  - Pardon.

Elindeki çantasını düşürmüştü. Yere uzanıp aldım ve ona geri verdim.

  - Sen... Sen Gölge'sin dimi? Hani şu, Barkın'ı hastanelik eden küçük mermi.

  - Küçük... Mermi?

  - Neyse boşver. Benim adım Ege. Seninle aynı sınıftayız. En arkada oturuyorum.

  - Dikkat etmedim.

  - Ben ettim. Yani... oldukça zeki bir kızsın.

Bana nazikçe gülümsedi. Niyetini o an çaktım. Ama ben çaktırmadım.

  - Öyle mi? T-teşekkür ederim.

  - Şey... Yüzsüzlüğümü bağışla. Ama oldukça... Güzelsin de. Belki bir ara takılırız? Bugüne ne dersin?

  - Harika olur!

  - Olamaz! Yarın olmaz. Tamamen unuttum. Fizik ödevim vardı. Bugün bitirmeliyim ve yarın teslim etmem gerek.

  - Ya olmadı ama. Istersen ben yardım ederim.

  - Çok naziksin.

Çantayı kucağıma attı ve bana göz kırptı.

  - Yarın görüşürüz.

Yanındaki oğlanlar ile uzaklaştı. Ve yanından geçtiği her kıza selam verdi.

  - Görüşürüz...

Çantanın bir kolundan tuttum. Geri kalanını aşağıya salladım ve sürüyerek dolabıma yürüdüm.
    Okul çıkışı Işıl yanıma geldi. Arkadaş olmak istediğini söyledi. Ardından da numaramı sordu. Onu kırmak istemedim. Başak'da aldığım sinir ile ona patlamış bulundum. Bende dost olabileceğimizi düşündüm. Ona numaramı verdim. Ayrıca birbirimize de yakın oturuyorduk. Bu eksik olsa da olurdu...

ÖzGölHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin