10. Bölüm

23 0 0
                                    

Ceketimi ve çantamı alıp dışarı çıktım. Salonun önünde Volkan ve Ege duruyordu. Ikisi tetelefona bakıyordu. Ege'nin ensesine şaplak attım.

- Lan!

; diye bağırdı. Ayağımı sertçe yere vurdum. Sustu... Bana telefonunu gösterdi. Ekranda benim fotoğrafım vardı.

- Bunu okuldaki herkese attım. Artık ne yaparsın bilemem.

- Herkesin hayali olan ancak sadece hayalde olan formum için kim bana ne yapabilir?

Bir süre sessizlik oldu. Volkan fısıltı ile "Gerizekalı." Dedi. Eve gitmek için hazırlanırken Volkan seslendi.

- Seni eve bırakmamızı ister misin?

- Ha bide bunu evin mi bırakıcaz?!

; diye bağırdı Ege.

- Kusura bakma. Mahalleye İT getirince komşular kızıyor. Okulda görüşürüz.

Arkamı dönüp gittim. Akıllı olan yanlızca Volkan'dı. Çünkü lafım tabiki de Ege'yeydi.

Eve varınca duş alıp televizyon karşısına geçtim. Oturmam ile Işıl'ın araması bir oldu.

- Ne?

- Kızım bu karnındakiler ne?! Erkek olsan çok pis sulanırdım sana.

- Neyse ki değilim. Çok belli değiller ki.

- Çok güzel fiziğin var. Sınıf grubunda olay oldun. Erkekler yavşamakta çığır açtı!

- Söyle o zibidilere gece gece beni deli etmesinler. Yarın okulda çekerim ayaklarını.

- Cidden ne zamandır spor yapıyorsun?

- Bak Işıl. Spordan yeni geldim ve çok yoruldum. Erken yatıcam. Iyi geceler.

- Bi da-

Kapattım. Telefonu sessize aldıktan sonra televizyon izlemeye devam ettim. Mutfakta bir iki koli kalmıştı. Oraya ilerledim. Su katmak amacı ile tezgaha ilerledim ama dirseğim üst üste dizili olan kolilere çarptı. En üstteki kutu üzerime düştü. İçinde bıçak seti vardı... Kaşımdan ve yanağımdan akan kanı hissettim. Sol omzumda ve kollarımda birkaç derin kesik vardı. Boynumda da öyle. Lavaboya koşup yüzüme baktım. Kesikler içerisindeydi...

- Allah benim belamı versin! Annem beni öldürecek!

Yaralarıma dokundum. Dudağımda ve burnumun üstünde kesikler vardı.

- Annem beni öldürecek!

Ne oldu bilmiyorum. Anlık bir sinir krizi ile aynaya yumruk atmış bulundum. Ayna kırıldı, elim parçalandı. Sakinleşmeye çalıştım. Evde ilk yardım seti yoktu. En yakın sağlık ocağına gittim. Eğer ailem beni böyle görürse, ne hesap vereceğimi düşünüp durmaktan beynim yandı.

Doktor yaralarıma pansuman yaptıktan sonra, ondan rapor istedim ama bana okula gidebileceğimi söyledi. Okulda beni böyle görürlerse maaf olurum! Hele o Ege... AAAAAH!! Adam da bir ton reçete yazdı. Reçeteyi okuduktan sonra adama alttan alttan baktım.

- Birde bu kadar ilacı almaya zahmet mi edicem?

- Ş-şey eğer iyileşmek istiyorsanız bunları almak zorundasınız... Şöyle bakmayı keser misiniz acaba?

Insanlar alttan bakınca korkunç olduğumu söyler. Haksız değiller... Iç çekerek sedyeden kalktım. Kapıyı açmam ile birlikte birine çarpmam bir oldu.

- Gölge?

Karşımda dikilen kişi Özgür'dü.

- Senin ne işin var burda?

Suratımdaki yara izlerine baktı. Aniden gözleri pörtledi.

  - Baba ne oluyor burda?!

  - Ne babası ya?

  - Ne yaptın yüzüne?

  - Bıçak setinin olduğu koli üzerime düştü.

  - Cümlenin ne kadar anlamsız olduğunu söylememe gerek var mı?

Onu ittirip klinikten çıktım. Özgür arkamdan koştu.

  - Beklesene Gölge!

Frenlere basıp ne diyeceğini duymak için durdum.

  - Sana eşlik edeyim.

  - Hayır, istemiyorum.

  - Soran olmadı zaten.

Elimdeki reçeteyi aldı.

  - Lan!

Aniden durdu ve önümde dikildi.

  - Gecenin bir vakti üzerime bıçaklar düştü diye kliniğe geliyorsun! Elinin hali bambaşka ki, oraya ne yaptın hiç bilmiyorum! Yüzsüzün, yabanisin, kabasın, salaksın! Herkesi tersleyince eline birşey geçmiyor! Bir kez olsun laf dinle ve düş önüme!

Kırk yıl düşünsem Özgür'ün bana söz geçireceği aklımın ucundan bile geçmezdi. Burnumu atkıma daldırdım ve ağır adımlarla yürümeye başladım. O da peşimden geldi. Eczaneye geldiğimizde bana oturmamı söyledi, kremleri aldı ve beni eve bıraktı. Yolda daha fazla dayanamadım.

  - Neden seni dinliyorum ki?

  - Bağırmaktan anlıyorsun çünkü. Sen böyle mi yetiştirildin? Ailenden... Bunu mu gördün yani?

  - Ilgilendirir mi?

Durdu. Peşimden gelmediğini fark edince bende durdum. Bir kaç saniye bakıştıktan sonra yanıma geldi. Ilaç poşetini diğer eline aldı ve boşta kalan elini yanağımdaki bir kesiğe götürdü. Ufaktan dokunması bile canımı yakmıştı.

Özgür çok tuhaf bir çocuktu. Neşeliydi, hayatta hiçbir derdi yokmuş gibi davranıyordu. Olaylardan kaçmayı tercih eder, hep sırıtırdı. Iyi niyetliydi. Uzun boylu, cılız, sıradan bir çocuktu. Ama gözleri, eşeğinkini bile sollardı. Kocaman ve simsiyahlardı... Öyle ki, bomboş... Kocaman bir gölge gibi. Ama özgür bir gölge gibi.

Bir süre yanağıma dokunmasına izin verdim. Sonra da hareketlerim ile bundan rahatsız olduğumu gösterdim. Üstlenmedi, elini çekti.

  - Artık benden hoşlanmıyordun değil mi?

Atkının içine gömülmüş kafamı, hayır anlamında iki yana salladım.

  - Yazık oldu. Ilginç birisin oysaki. Benden hoşlandığından hiç haberim olmadı.

  - Bu konuyu artık kapatalım.

Elindeki poşeti almak için hareket ettim. Ama o elini geri çekti. Aynı hareketi tekrarlayınca, ona yaklaştığımı fark ettim. Nefesini saçımda hissettim.

  - Neden yasemin?

Ani bir harekette bulunup poşeti elinden aldım. Ve yürümeye başladım. Daha sonra arkamdan baktı mı, gitti mi... Bilmiyorum? Ama kalbimin hızlı attığını fark ettim. Bu duygudan hiç hoşlanmadım. Bu çok saçma! Duygularda, o aptal palyaço bozuntusuda! Bir şaklabanda ne buldum ben?

ÖzGölHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin